GÜMRÜK BİRLİĞİ MI; SÖMÜRGE ANTLAŞMASI MI ?
"Gümrük Birliği veya Sömürge Anlaşması" başlıklı Ek-F'deki makale Ocak 1995'te yayımlanmıştır. Bu tarihte anlaşma (metindeki ismi ile Karar) imzalanmış fakat henüz yürürlüğe girmemiştir. Anlaşmanın yürürlüğe girişi 1 Ocak 1996'dır.
Aradan geçen zaman makaledeki görüşleri doğrulamıştır.
Gümrük Birliği anlaşmasının en zayıf halkası, hatta en üzücü yanı Türkiye'nin kendi dışında, temsilcimizin olmadığı yerlerde alınan kararlara uyma zorunluluğudur.
Gümrük Birliği "Serbest Ticaret Bölgesi"nden daha ileri, "Ortak Pazar"dan daha kısıtlı bir uygulamadır.
Gümrük Birliğinin işlemesi; ortak gümrük tarifesi tesbiti, konuyu ilgilendiren yasaların yapılmasından işbirliği, üçüncü ülkelerle yapılacak ticaret anlaşmalarında birlikte çalışma ile mümkündür. Türkiye - AB Gümrük Birliği anlaşmasında bu unsurları göremiyoruz. Bu sebeple konu başlığı "Gümrük Birliği mi?; Sömürge Anlaşması mı?" olarak seçilmiş ve konmuştur.
Benzer bir anlaşmayı Türkiye'den başka hiçbir ülke imzalamamıştır. Böyle bir anlaşma için başvuran, istekte bulunan ülke olduğunu en azından ben bilmiyorum; sorduğun ilgililerden de olumlu yanıt almadım. Tam üye olacak ülkelere üye olmadan önce, gümrük birliğinin sebep olacağı kayıpları karşılamak ve altyapılarını hazırlamak için yardım yapıldığı halde, Türkiye'ye böyle bir yardım da yapılmamıştır.
Anlaşma (Karar) İle ilgili Bazı Hükümler:
Türkiye'nin AB üyeleri dışında kalan ülkelerle olan ilişkileri (Türk Dünyası dahil) 3'üncü madde ile kısıtlanmaktadır.
3'üncü Md. ile; Türkiye'de dolaşımda bulunan üçüncü ülke çıkışlı ürünlere; işlemi tamamlanmamış gümrükteki üçüncü ülke ürünlerine anlaşma hükümleri uygulanmıştır.
4'üncü Md. ile ithalat ve ihracattan alınan gümrük vergileri ile, mali nitelikteki gümrük vergileri kapsam içine alınmıştır.
8'inci Md. ile 5 yıl içinde (31 Aralık 2000 de dolmuştur.) teknik engellerin kaldırılması konusundakiş araçları, Türkiye kendi iç yasal düzenlemelerine dahil edecektir.
12'inçi Md. Şöyledir:
"Bu kararın yürürlüğe giriş tarihinden itibaren (1 Ocak 1996) Türkiye, Topluluk üyesi olmayan ülkelere, topluluğun aşağıdaki yönetmeliklerle belirlenen ticaret politikasına büyük ölçüde benzeyen hükümleri ve uygulayıcı tedbirleri uygulamaya koyacaktır."
Bu maddenin altında uymayı kabul ettiğimiz 14 adet Konsey, Komisyon yönetmeliği sıralanıyor.
Türkiye yazılmasına katılmadığı, neleri içerdikleri konusunda yaygın bilgi sahibi olunmayan yönetmelikleri uygulamayı kabul etmiştir.
"Türkiye tekstil ve hazır giyim ticareti ile ilgili anlaşmalar ve düzenlemeler de dahil olmak üzere, tekstil sektöründe topluluğun ticaret politikası ile önemli ölçüde benzerlik gösteren politikaları uygulayacaktır."
13'üncü Md. İle; Türkiye'nin, topluluk üyesi olmayan ülkelerle "Ortak Gümrük Tarifesi" uygun olarak uyum sağlaması istenmektedir.
14'üncü Md. Ye göre; Ortak Gümrük Tarifesinde yapılacak (ortak Gümrük tarifesinin tadil edilmesi, vergilerin askıya alınması veya tekrar konması, tarife kotaları, tarife tavanları) değişik ve kararlardan makul bir süre önce Türkiye haberdar edilecektir.
Türkiye'ye hiçbir sorulmuyor, görüşü alınmıyor, AB yapıyor, sonuçlandırıyor, uygulaması için Türkiye'ye tebliğ ediyor. Bu bir sömürge uygulaması değil mi?
Bu ağır müstemleke davranışını hafifletiyor görünmek için, gerçekte hiçbir uygulama gücü olmayan şu hüküm konmuş:"Bu amaçla, Gümrük Birliği Ortak Komitesinde öndanışmalarda bulunulur." Danışmada bulunur mu, bulunmaz mı; bulunsa ne olacak ki? Değiştirecekler mi? Gümrük Birliği Ortaklık Komitesinin AB birimleri (Konsey, Komisyon…) üzerinde hiçbir yaptırım gücü bulunmuyor. Bu sebeple AB'ye itaat etmekten başka şansımız yok.
Bu hükümlerle, bağımsızlığımız ve egemenliğimiz ağır şekilde yara almıştır.
15'inci Md.:
" Türkiye bu kararın yürülüğe girmesinden itibaren beş yıl içinde, ticaret politikasını aşamalı olarak topluluğun ticaret politikasına uyumlu hale getirecek biçimde, topluluğun tercihli gümrük rejimine uyum sağlayacaktır. Bu uyum, hem otonom rejim, hem de üçüncü ülkelerle tercihli anlaşmaları kapsayacaktır."
Üçüncü ülkelerle, Türkiye'nin katılımı, katkısı , hatta bilgisi olmadan, AB'nin yaptığı tercihli anlaşmalara da Türkiye uyacaktır. Bu Türkiye'yi bağımlı (tabi) bir duruma sokmuyor mu? İlaveten Ortaklık Konseyi'ne jandarmalık görevi veriliyor: "Ortaklık Konseyi, kaydedilen gelişmeleri düzenli olarak gözden geçirecektir."
Gümrük Birliği Kararının diğer maddelerinde de Türkiye'yi bağlayan, Türkiye'nin uymak zorunda olduğu birçok yönetmelik sıralanıyor. 26'ncı Md.8 yönetmelğe atıf yapıyor.)
32'nci Md. Belli kuruluşların ve ürünlerin kaynak tahsisi sureti ile desteklenmesini sakıncalı bulmakta ve gümrük birliği ile uyumlu olan ve olmayan alanları saymaktır. Bu maddede Almanya'nın birleşmesi sonucu bazı bölgelerine verilen yardırmları süresiz olarak istisnaya tabi tutarken Türkiye'ye kısıtlamalar getirilmektedir.
37'nci Md. De Türkiye tarafından birçok yasanın süre sınırlaması da getirilerek değiştirilmesi istenmektedir. Anayasamızın 90'ıncı Md. 4'üncü paragraftaki hükme göre yasa değişikliğini gerektiren her türlü anlaşmayı "TBMM'nin bir kanunla uygun bulması" gerekir. Gümrük Birliği anlaşması hakkında Anayasa'nın bu hükmü uygulanmamıştır. Anayasa atlanmıştır. Gümrük Birliği anlaşmasının geçerliğiği şüphelidir.
42'nci Md. de; Türkiye'deki koruma tedbirlerine karşı önlemler alınabileceği, buna karşılık anti-damping tedbirlerinin uygulaması konusunda Katma Protokolle (47'nci Md) getirilen usullerin yürürlükte kalacağı belirtiliyor.
53'üncü Md. aynen şöyle:
"Avrupa Komisyonunca Gümrük Birliği'nin işleyişi ile doğrudan ilgili alanlarda yeni bir mevzuat hazırlandığında ve bu mevzuat hakkında Avrupa Topluluğu üye devletleri uzmanlarına danışıldığında Komisyon gayri resmi olarak Türk uzmanlarına da danışır."
Gümrük Birliği kurulduğu için; AB içinde Gümrük Birliği'nin işleyişi ile doğrudan ilgili alanlarda yapılacak her değişiklik Türkiye'yi doğrudan etkiler, ulusal çıkarlarımızla doğrudan ilgilidir.
Buna rağmen benzer durumlarda, resmen dahi değil, gayri resmi olarak Türk hükümetine değil, sadece Türk uzmanlarına danışılması yalnız haksızlık değil, kendi açımızdan büyük bir skandaldır. Okurken ulusal onurumuzun zedelendiğini derinden hissettim.
54-58'inci Md.lerde belirlenen istişare yollarında Türk tarafının yaptırım gücü olan hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Uyuşmazlıkların çözümü (Md.59-60) ve korunma tedbirleri (Md 61-62) ile ilgili hükümler de sadece AB yararları düşünülerek hazırlanmıştır.
Gümrük Birliği Anlaşması (Kararı) niçin imzalandı?
Gümrük Birliği Uygulama Sonuçları
Türkiye - AB Arasında Gümrük Birliğini Tesis Eden 1195 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (Gümrük Birliği anlaşması) yürürlüğe girdikten sonra karşılaşılan sorunların ayrıntıları hakkında fazla bilgi edinemiyoruz. Üçüncü ülkelerle olan ticari ilişkilerde sorunlar yaşandığı; AB ile ticarette gittikçe artan açıklar verdiğimiz dışarıya yansıyor.
ABD'nin AB'ye tanıdığı ticari ayrıcalıklardan Türkiye yararlandırılmıyor. Kuzey Afrika ülkeleri ile yapılan anlaşmalardan yararlandığımızın baskıları önlendiği yayınlarda dile getirilmektedir.
Anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra AB - Türkiye arasındaki dış ticaret ilginç bir gelişme göstermiştir.
Türkiye - AB dış ticaret açığı Türkiye aleyhine 1990 yılında 2,435 milyon dolarken, Gümrük Birliği Anlaşmasının yürürlüğe girdiği 1996 yılında 5,793 milyar dolara, 1998 yılında 10,774 milyar dolara fırlamıştır. Sadece üç yıllık artış 33.493 milyar dolar. 1996-2000 açığı 54 milyar dolardır. 2001 yılı sonunda açığın 60 milyarı geçeceği değerlendiriliyor.
9 Temmuz 2001 TRT 2 saat 18.00 programında şu bilgiler verilmiştir:
1992-1995 arası ile 1996-1999 Gümrük Birliği dönemi karşılaştırması:
AB'ye ihracatımız; %9'dan %6.5'a düşmüştür.
İhracatın ithalatı karşılama oranı: %70'den %55'e düşmüştür.
İthalatımızdaki tüketim malları oranı %6'dan %9-10'a çıkmıştır.
Türkiye'ye yabancı sermaye girişi azalmıştır.
Çok ciddi gelişme eğilimi ile karşı karşıyayız.
Üçüncü Ülkelerle Kurulan Ortaklıklar
AB, Türkiye dışındaki üçüncü ülkelerle değişik türlerde ilişkiler kuruyor: Ortaklık anlaşmaları; tercihli ticaret anlaşmaları; ticaret ve işbirliği anlaşmaları…
Bazı Kuzey Avrupa ülkelerinin kurdukları EFTA; Kanada, ABD ve Meksika'nın oluşturduğu NAFTA; Güney Amerika ülkelerinin kurdukları MERCOSUR (ilk ismi LAFTA) Serbest Ticaret anlamına uygundur. Bu anlaşmalarda, belirli mallarda gümrük tarifeleri ve miktar kısıtlamaları (Kota) kaldırır; ancak üçüncü ülkelere karşı bağımsız hareket eder, kendi dış ticaret politikalarını uygular.
Türkiye örneğindeki gümrük birliği anlaşmasının tek olduğuna değinilmiştir. Doç.Dr.A.Fındıkçı şu değerlendirmeyi yapıyor:
"AB'nin Ortaklık politikası, AB-Türkiye Dış Ticaret verileri ve mali işbirliği ile ilgili ortaklığın hazırlık, geçiş ve son dönemi yakından analiz edildiğinde hemen görülecektir ki, Türkiye örneğinde her haliyle iflas etmiştir. İflas eden bu politikanın temelinde AB'nin üçüncü ülkelere yönelik izlediği ortaklık ve dış ticaret politikaları yatmaktadır."
Yazar diğer üçüncü ülkelere verilen tavizler sonucunda "Türkiye'nin 1963'te başlattığı Ortaklık ilişkisi de cazip olmaktan çıkmış oldu. 60'lı yıllarda AET tercihli rejim piramidinin tepesinde olan Türkiye 70'li yılların ilk yarısından sonra bu piramidin en alt sıralarına kaydırıldı." Diyor.
Yazar şu değerlendirmeyi de yapıyor:
"AET Ortaklık politikası Türkiye'yi kendi bölgesindeki ülkelerle ticari ilişkiler geliştirmede ve bu ülkelerle yakın işbirliğine gitmesini büyük ölçüde engellenmiştir."
Yazar aynı metin içinde ilginç başka tesbitler de açıklıyor:
" Bu anlaşmaların amacı anlaşmaya taraf olan ülkeleri, AET'nin hem politik hem de ekonomik ve ticari etki alanına genişletmektir."
Bu anlaşmalarla eski sömürgelerin tekrar bağımlı hale getirildiği açıklandıktan sonra sayıları 100'e ulaşan ülke ile ikili anlaşma yapıldığı belirtiliyor.
"AB'nin bu programlar çerçevesinde, Türkiye'nin güneydoğusunda "HADEP" adlı partinin belediye başkanlığını kazandığı yerlere mali yardımda bulunması, sağlıklı düşünebilen her insanın aklına doğal olarak, niçin sadece güneydoğu, niçin sadece "HADEP" sorusunu getirmektedir."
Bu sorulara yalnız, AB üyelerimize yandaş olanlar ve politikacı - bürokrat - diplomat yöneticilerimiz cevap verebilir.
Sonuç : Gümrük Birliği Anlaşması Yeniden Gözden Geçirilmelidir
Gümrük Birliği Anlaşması; ekonomik getirileri ve götürüleri dikkate alınarak, yedi - sekiz yıllık verilerle akademik düzeyde, ayrıca uygulayıcı çevrelerde araştırılıp, incelenip değerlendirilmelidir. Yapılan değerlendirmelerden sonra AB ile görüşmelerle güncelleştirilmeli, karar aşamalarında Türkiye'nin dışlanması önlenmeli, üçüncü ülkelerle ilişkilerde Türkiye daha bağımsız hareket edebilmeli, üçüncü ülkelerle yapılan görüşmelere katılabilmelidir.
AB üyeliğinin gerçekleşmemesi, Gümrük Birliği'nin önemini arttıracaktır. Ebedi AB üye adayı kalınamayacağı da dikkate alınarak Gümrük Birliği şekillendirilmeli ve Avrupa ile ilişkileri güçlendirecek yönde geliştirilmelidir. Bu amaçla AB tarafından birçok hükmü zaten uygulanmayan (yardım, serbest dolaşım…) anlaşmanın, geliştirilip taraflar arasında denge sağlanıncaya
kadar askıya alınması dusunule bilir.