Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
08:23, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Pazartesi, 08 Aralık 2025 - 08:23
Arama
MaviKaranlık Forum
Türk Toplulukları
-
Tek Mesaj #3
GÜLGECELER
Ziyaretçi
10 Eylül 2008
Mesaj
#3
Ziyaretçi
AHISKA TÜRKLERİ
Ahıska, bugünkü Gürcüstan sınırları içerisinde bulunan bir Osmanlı Toprağı’dır. Türkiye sınırına 15 kilometre uzaklıktadır. Elde edilen bulgular, bölgenin, milât öncesinde de önemli bir yerleşim bölgesi olduğunu gösteriyor. Evliya Çelebi, 17. yüzyılda Ahıska’ya gittiğinde bölgede taş bir kale, kale içinde bin tane ev, eski cami, pek çok han, hamam ve medrese bulunduğunu tesbit etmiş. Kızıl komünist yönetimin vahşi vandalizmi sebebiyle hiçbiri günümüze intikal etmemiştir. Bölge insanı, 642 yılında Hz.Osman döneminde Müslüman’ların yönetimine girdi. 1068de Selçuklular, 1268’de Moğollar yönetime hâkim oldular.Kısa süren Moğol hâkimiyetinden sonra, kendi halkından olan Derebeyleri yönetimi başladı.Yarı bağımsız olarak; İlhanlı, Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletlerine bağlı olarak kaldılar. Ahıska bölgesi, 1578 yılında
Osmanlı Devleti'
nin yönetimine geçti. Eyalet merkezi hâline getirildi. 1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan Edirne Anlaşması’yla Ruslar’a terk edildi.
Ahıskalı
’lar,
1853-1856 Osmanlı-Rus Savaşı
’nda,
Osmanlı Ordusu’
na yardımcı oldular. Savaş sonrasında
Çarlık Rusyası
yönetimi,
Ahıskalı Türkler
’e baskı ve işkence uyguladı. Pek çoğu
Erzurum
’a kaçtı. 1918
Mondros Mütarekesi
ile kısa bir süre
Millî şûra Hükûmeti
yönetiminde bağımsız oldu.
1919’da bölgeyi işgal eden
İngilizler
,
Millî şûra Hükûmeti
’ni dağıtınca
Ahıska
,
Gürcüstan
tarafından işgal edildi.O tarihten bu yana Ahıska toprakları,
Gürcüstan
yönetimindedir.Toprakların asıl sahibi olan
Ahıska Türkleri
ise
Asya
ve
Avrupa
’nın dört bir köşesinde sürgün hayatı yaşıyorlar.Çok az bir bölümü ise
Türkiye
’dedir.
Onlar kendilerine
AhıskaTürkleri
denilmesini istemiyorlar.
“Biz, Osmanlı Türkleriyiz.Siz ne kadar Türk’seniz, biz de o kadarTürküz”
diyorlar. Biz yine de hoşgörülerine sığınarak, bu yazı boyunca kendilerinden
‘Ahıska Türkleri’
olarak söz edelim.Onlar gerçekten
Osmanlı Türkleri
olarak anılmaya değer kardeşlerimizdir.
“Bizim İnsanlarımız”
dır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği
(SSCB)’nin dağılmasıyla bağımsızlığına kavuşan
Türk Cumhuriyetleri
’nde, Kırım’da ve Tataristan’da Türkler yaşıyorlar. İçlerinde Türk olduklarını kabul etmeyen insanlara rastlamak mümkündür. SSCB yönetimi, idaresi altındaki
Türklere
, yaşadıkları bölgelere göre milliyetler yakıştırıp etiketlemiş:
Azerî
,
Özbek
,
Kazak
,
Kırgız
,
Tatar...
gibi. Gezip görenler, inceleyenler bilirler: Onlar,
“Biz Özbek'iz, Tatar'ız, Kazak’ız...”
derler.
Ahıska Türkleri
ile
Gagavuz
(Gökoğuz)
Türkleri
hariç. Onlar istisnasız olarak
“Biz Türküz”
derler.
Özel ilgi ve bilgi sahibi dışındaki insanlarımız
Ahıska Türkleri
’nin mevcudiyetinden 1989 yılında haberdar oldular. O tarihte
Ahıska Türkleri
,
Özbekistan
’ın
Fergana vadisi
nde sürgün hayatı yaşıyorlardı.Komünistlerin provakasyonu ile bölgenin yerlisi olan
Özbek
kardeşlerimiz, taş ve sopalarla
Ahıska Türkleri
kardeşlerimize saldırdılar. Beş yüz
Ahıskalı
öldü. Binlercesi yaralandı. Çatışma gazetelerde
“Özbek-Meshet/Misket Kavgası”
başlıklarıyla yer aldı.
Nereden çıkmıştı bu
Meshet-Masket-Misket
ismi?
Ahıska
ve çevresine, bölgede bulunan
Ruslar
ın verdiği coğrafî isim:
Mesketya
idi. Bölge halkına da
Mesketler
deniliyordu. Gürcüler de bu ismi benimsemişlerdi. Daha sonra bölgenin
Türkçe
ismi öğrenildi ve doğrusu kullanılır oldu.
SÜRGÜN HAYATI
Ahıska Türkleri
, 1919
İngiliz
işgali sırasında da
Osmanlı
’dan yana tavır koymuşlardı.
SSCB
idaresi tarafından ikinci defa mimlendiler. Önde gelen
Ahıskalılar
, savaş sonrasında hemen sürgüne gönderildiler.Kalanlar, başlangıçta
Gürcü
ailelerin yanında işçi olarak çalışıyorlardı.İçki ve işrete düşkün gayrimüslim
Gürcüler
, zaman içerisinde işlerini kaybedip, çalışkan ve gayretli insanlar olan
Ahıskalı
’ların yanında işçi olarak çalışır duruma düştüler. Aslen
Gürcü
olan
Stalin
, soydaşlarını bu onur kırıcı durumdan kurtarmak istedi.Mallarına, mülklerine el koyarak
Ahıska Türkleri
’ni sürgüne gönderdi.
SSCB
yönetiminde bulunan ve
Türkiye
’ye yakın bölgelerde yaşayan
Türk
kökenli bütün insanlar... ve
Müslümanlar
...
Kırım
,
Kazan
,
Ahıska
ve
Dağıstan Türkleri
,
Çeçenler
,
Kabartay-Balkarlar
ve hatta
Kalmuklar
... topyekûn sürgün zulmüne maruz kaldılar. Operasyon, yük ve hayvan taşımakta kullanılan trenlerle gerçekleştirildi. İnsanlar, vagonlara çuval gibi *****-tepiş doldurularak kapılar kilitlendi.Vagonlardaki insanların yarısı, gidecekleri yere varmadan yolda öldüler. Cesetler, 8-10 saat zaman aralıkları ile vagonlardan alınıp, alelacele açılan çukurlara atıldı. Haftalar süren yolculuk sırasında ihtiyaç için bile yolcuların üzerine kilitlenen kapılar açılmadı.
Ahıska Türkleri
’nin sağ kalabilenleri, işte böyle bir yolculuktan sonra, yalnızca üzerlerindeki elbiselerle
Fergana Vadisi
’ne gelebilmişlerdi. Sovyet idaresi; onların açlıktan, hastalıktan, soğuktan ve mikroptan-bakımsızlıktan ölmeleri için her türlü şartları hazırlamıştı. Buna rağmen sağ kalanlar, çalışmaya koyuldular.Kısa zamanda iş ve meslek, diploma ve ev-araba sahibi oldular.İyi bir düzen kurup rahat yaşamaya başlamışlardı ki,
Özbekistan
’lı kan ve din kardeşlerinin saldırısına uğradılar.Çatışmalar yaklaşık bir ay sürdü.Bu defa onları bölgeden uzaklaştıracak organize bir imkân yoktu. Orta Asya çöllerinde aylar süren yürüyüşlerle, bulabildikleri ot ve ağaç köklerini yiyerek, hayvan derilerini giyerek ve ayaklarına sararak
Kazakistan
,
Kırgızistan
ve
Azerbaycan
’a göç ettiler.O sıralarda
Azerbaycan
bağımsızlığını yeni ilân etmişti. Yeniden yapılanma çalışmaları sebebiyle yerli halk da işsiz ve zor durumda idi.
Ahıska Türkleri
’nin çilesi dolmamıştı. Yeni yerleşim bölgesinde de onları ızdıraplı günler bekliyordu.
İNSANLIK AYIBI
Bu onların ilk çilesi değildi.
İkinci Dünya Savaşı
’nda
Stalin
,
Ahıska Türkleri
’nin genç ve vasıflı olanlarından elli bin kadarını AlmanCephesi’ne sevketti.Hiçbir askerî eğitim almadan, silâh tutmasını bile öğrenemeden kardeşlerimiz kendilerini savaşın tam ortasında buldular. Otuz bin genç, cepheye gönderildiklerinin ilk günlerinde hayatını kaybetti. Yirmi bin kişi sakat ve yaralı olarak hayatta kalabildi.Bunlardan on bini yurtlarına dönebildi.Günümüzde;
Almanya
’da,
Ukrayna
’da,
Fransa
ve
İtalya
’da
Türklüğü
temsil eden
Ahıska Türkleri
, işte o vatana dönemeyen sakat-yaralı askerlerin torunlarıdır.
Tarihin her döneminde mazlum, her döneminde mağdur edilmiş Türkler içerisinde vatansız bırakılmış, vatansızlığa mahkûm edilmiş tek grup,
Ahıska Türkleri
’dir.
Kırım
ve
Kazan Türkleri
,
Çeçenler
ve diğerleri... Hepsi iyi veya kötü şartlarda eski vatanlarına döndüler. Bu hak yalnızca
Ahıska Türkleri
’ne verilmedi.
Ahıska Türkleri
’ni bulundukları ülkede gemi mühendisi, öğretmen, inşaat ve makina mühendisi, doktor veya kimyager olarak görmek mümkün.Pek çoğu aynı zamanda müzisyendirler.Acılarını notalara döküyorlar veya yorumlarıyla tarihlerini yaşatıyorlar.
Ahıska Türkleri
, 1991’den bu yana, kısmen iyi şartlarda yaşıyorlar. Fakat onların hedefi ata yurtları olan
Ahıska
’ya dönmek veya
Türkiye
’ye yerleşmek...
1918’de, oturdukları toprakları kaybettiğimiz için onlara sahip çıkamamıştık. 1944’te
Rusya
ile ilişkilerimizin bozulmaması için iltica taleplerini reddettik. Onları,
Fergana
cehenneminden de kurtaramadık.
Ahıskalı
kardeşlerimiz,
Erzurum
şivesi ile konuşurlar. Evlerinde tam bir
Anadolu
kültürü yaşanır. Türk örf ve âdetlerine,
Müslümanlığa
sıkı sıkıya bağlıdırlar. Sığındıkları
Kazakistan
’da,
Azerbaycan
’da ve
Ukrayna
’da,
Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanları ve Cumhurbaşkanlarına ulaşıp dertlerini anlattılar.1968 ve 1991 yıllarında sınırlı iskân imkânı tanınarak
Türkiye
’ye gelme hakkı veren kararnameler hazırlandı.Her ikisi de imza noksanlığı sebebiyle yürürlüğe konulamadı.Hükûmet değişiklikleri oldu, yeni hükûmetler konu ile ilgilenmediler.
1968 yılında, 10 kişilik bir heyet oluşturarak
Moskova
’daki
Türk Büyükelçiliği
’ne müracaat ettiler.Türkiye’ye göç etmek istediklerini bildirdiler. Bir grup da SSCByönetiminden vatana dönüş için izin talep ettiler.Komünist dikta rejiminin en güçlü ve şiddetli olduğu bir dönemde bu eylemleri gerçekleştirmenin ne demek olduğunu ancak bu konuda bilgi sahibi olanlar anlayabilirler.
Türkiye
’de o tarihlerde yeterli bilgiye sahip, yeterli sayıda devlet adamı olmadığı için SSCB yetkililerinden alınan izin belgesi işe yaramadı. Aynı yıl,
Sovyet Prezidyumu
, Ahıska Türkleri’nin
SSCB
’nin herhangi bir bölgesine yerleşebileceklerine dair bir karar aldı.
“Herhangi bir bölge”
tarifi içinde, vatan olarak benimsedikleri
Gürcüstan
toprakları yoktu.
Ahıska Türkleri, sığındıkları yerlerde hep vatan özlemi çekiyorlar. Hasret şarkılarıyla asırlar uzunluğunda yıllar yaşıyorlar.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 08:23
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...