Bir "Fonda oyuncu hanedanı"ndan gelen Bridget Fonda, Henry Fonda'nın torunu, Jane Fonda'nın yeğeni, Peter Fonda'nın kızı olarak kuşkusuz sinema kariyerinden başka seçenek bulamadı. 1989'da Scandal adlı filmle öne çıkan genç Fonda, 90'larda sinemada kendine başrol oyuncusu olarak yer buldu. Singles, Single White Female ve Point of No Return ile adından söz ettiren Fonda, "minimum oyunculuk en fazla etkiyi getirir" anlayışındaki büyükbabasının oyunculuk geleneğini sürdürdü. Babası, daha sonra ihtahar eden aşık olduğu kadının ismini verdi ve Bridget Hayward ailenin ilk çocuğu olarak kalabalık bir ortamda büyüdü. Beş yaşında, babasının Easy Rider filminin çekimleri dolayısıyla motoksiletlerle ülkeyi gezdi ama böyle bir kaç durumun dışında çocukluk döneminde babasını fazla göremedi. 1972'de anne ve babasının boşanmasından sonra annesiyle yaşamaya başladı babası ya da akrabalarıyla pek görüşemedi. Annesinin bir başka erkekle birlikte yaşaması nedeniyle yıllarca babası ile annesinin evi arasında mekik dokudu. Oyunculuğa karar verdikten sonra "Fonda" adından yararlanmayı düşünmediğini ama kuşkusuz bunun kendisine çok faydalı olduğunu söylemekten çekinmeyen Bridge Fonda, 1993'de Bodies, Rest, and Motion'da rol aldı ve Luc Besson'un ünlü Nikita'sının Amerikan versiyonunda başrolü aldı. 1994, sinema kariyerinin çok hızlandığı yıl oldu. Bernardo Bertolucci'nin Little Buddha'sı, Nicholas Cage ile başrolü paylaştığı It Could Happen to You, Alan Parker'ın yönettiği The Road to Wellville gibi büyüt bütçeli yapımlarda yer aldı. Sinema çevresinde alçakgönüllüğü ve samimiyetiyle tanınan Bridge Fonda, zamanını New York ve Los Angeles arasında geçiriyor.