Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
14 Eylül 2008       Mesaj #5
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
ARABİSTAN Asya'da, Basra Körfezi ile Kızıldeniz arasında yer alır. Kuzeyinde Ür­dün ve Irak'ın bulunduğu çok büyük bir yarımadadır. Hemen hemen Hindistan kadar büyük olmasına karşılık büyük bir bölümü çöl olduğu için nüfusu çok azdır. Yarımadada akarsu yoktur; kuyular bile az ve birbirinden uzaktadır.
Suudi Arabistan Krallığı Arabistan'ın bü­yük bir bölümünü kaplar. Güneyde Yemen Arap Cumhuriyeti ve Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti; güneydoğuda Umman Sultanlığı; Basra Körfezi boyunca Kuveyt, Bahreyn ve Katar gibi küçük devletler vardır

arab1et9
Çöl Hayvanları

Kızıldeniz boyundaki ve Arabistan'ın güney kıyılarındaki kumlu, dar düzlükler dik bir biçimde yükselerek yağış almayan yüksek dağlarla birleşir. Arabistan'ın ortasındaki böl­ge yalnızca kaktüs gibi bitkilerin yetişebildiği geniş ve yüksek bir yayladır. Rüzgârın oluş­turduğu kumullar (kum tepeleri) bazen 150 metre yüksekliğe ulaşır; bu yörede ayrıca çıplak kayalarla kaplı büyük alanlar vardır. Vahalar çoktur ama birbirlerinden epey uzak­tadır. Vahaları su kaynaklarının çevresindeki hurma ağaçlan ve vadilerdeki büyük ekili alanlar oluşturur.


Bu büyük, kayalık ve kumluk yayla hafif bir eğimle alçalarak dünyanın en sıcak yörele­rinden biri olan Basra Körfezi kıyısına ulaşır. Türkiye'de İngiliz casusu Lawrence olarak bilinen İngiliz subayı ve yazar Thomas Ed-ward Lavvrence buraya ilk ayak bastığında "Arabistan'ın sıcaklığı kınından çekilmiş bir kılıç gibi saplanarak soluğumuzu kesti" diye yazmıştı . Gerçekten


yalnızca güneybatı köşesindeki Yemen'de sebze ve meyvelerin yetiştirilmelerine yetecek kadar su vardır. Bu yüzden Romalılar bu bölgeye Arabia Felix (Mutlu Arabistan) der­lerdi; çünkü yarımadanın geri kalan bölümü çöldü.
Çölün özellikle kuzeyinde yaşayan ceylan­ların eti Araplar için çok değerlidir. Kurtlar ve çakallar gece gündüz canlı hayvanları ya da leşlerini arayarak dolaşırlar. Çöl hayvanları arasında uzun arka ayaklarıyla kangurular gibi sıçrayan araptavşanları çok ilgi çekicidir. Çorak bölgelerde bıldırcın ve ormantavuğu; öteki yörelerde güvercin, kumru, toy ve turnalara sık rastlanır. Engerek yılanları yay­gındır, kertenkele ve akrep de görülür. Za­man zaman büyük çekirge sürüleri zaten az olan ürünlere büyük zarar verir

Arap atları güzellikleri, hızları ve dayanık-lılıklarıyla bütün dünyada ünlüdür. İÖ 400'den beri bilinen bu at soyunun çağdaş evcil atların ataları arasında önemli bir yeri vardır.


arabhi8
Suudi Arabistan'da Riyad kentinde bir kapalı çarşı.
Çölde ve Kentlerde Yaşam

Çölün büyük bir bölümünde Bedevi aileleri 1.500 yıl önce Hz. Muhammed dönemindeki atalarının yaptığı gibi deve, koyun ve keçi sürülerine otlak bulmak için sürekli yer değiş­tirirler. Nüfusun geri kalan bölümünü kentli­ler ve yerleşik çiftçi toplulukları oluşturur; hepsi Arapça konuşur ve Müslüman'dır. Hz. Muhammed Mekke'de doğduğu için Arabis­tan yüzyıllar boyunca İslam dininin beşiği olmuştur .


1940'lara kadar pek az Arap bu kıraç ülkede iyi bir yaşam sürebildi. Yemen'de tütün, kahve ve meyve, Umman'da şeker ve pamuk, su olan bölgelerde hurma üretilir.


Mürrüsafi ve akgünlük gibi ender bulunan baharatlar güney kıyılarında üretilirdi. Basra Körfezi'nden ise inci çıkarılırdı.
Ama o zamandan beri çok büyük değişik­likler oldu. Suudi Arabistan'da ve Basra Körfezi kıyısındaki Kuveyt, Katar, Abu Dabi ve Bahreyn'de zengin petrol yatakları bulun­du. Bir zamanlar çok az parası olan Arap ülkeleri bugün yabancı şirketler ya da devlet eliyle üretilip satılan petrolden büyük bir gelir elde ediyorlar. Zenginlik kadar güç de getiren petrol gelirleriyle eski kentler yeniden yapılı­yor ve yeni sanayiler kuruluyor. Eğitim ve sosyal güvenlik hizmetleri geliştiriliyor. Oto­mobil ve uçak gibi çağdaş ulaşım araçları da insanların birbirleriyle yakınlaşmasını sağlı­yor. Radyo istasyonları ağının yanı sıra, bugün yarımadanın birçok bölgesi televizyon yayın­larını alabiliyor. Düzenli uçak seferleri Ara­bistan'ı dünyanın birçok bölgesine bağlarken, demiryolları Suudi Arabistan'ın başkenti Ri-yad'ı Basra Körfezi'ne bağlıyor. Eskiden çölde göçebe bir yaşam süren birçok Arap günü­müzde çağdaş kentlerde ya da petrol bölgele­rinde yaşıyor.


Artık yalnızca Riyad ve Mekke gibi eski k entlerde gezenler eski kent yaşamının izleri­ni görebilirler. Bu kentlerde güneşte kurutul­muş tuğlalarla yapılan, dışı beyaz badanalı evler, yüksek duvarlarla çevrili avlulara ba­kar. Sıcaktan ve gece ayazından korunmak için pencerelere cam yerine tahta panjurlar takılmıştır. Evler mangallarda yakılan odunla ısıtılır; yemek, yerde bağdaş kurularak yenir.
Tarih

571 ile 632 yıllan arasında yaşayan Hz. Muhammed'in Medine'de ölümünden sonra halifeler onun getirmiş olduğu dini yaydılar ve yeni Müslüman devletler kurdular. İlk üç halife Medine'de hüküm sürdü; sonraki hali­feler Şam (Suriye), Bağdat (Irak) ve Kahire' yi (Mısır) başkent seçtiler. Araplar en parlak dönemlerini Binbir Gece Masallarıyla ünle­nen Halife Harun Reşid'in yönetimi altında geçirdiler . Ama daha sonra aralanndaki çekişmeler ve savaşlar sonucunda güçlerini yitirdiler. Abbasi halife­leri bir süre Büyük Selçuklu Devleti'nin desteğiyle varlıklarını sürdürdüler. 1258'de Moğollar'ın Bağdat'a girmesiyle halifelik ku­rumu Kahire'ye taşındı. Bu sırada Mısır'da, Suriye ve Filistin'i de egemenlikleri altında tutan Memlûklar bulunuyordu. Irak ise Ak-koyunlular'dan sonra Safeviler'in sınırları içinde kalmıştı.


1517'de Yavuz Sultan Selim Kahire'yi ala­rak Mısır, Suriye, Filistin ve Hicaz'ı Osmanlı topraklanna kattı. Bu tarihten başlayarak halifelik kurumu Osmanlı padişahlarına geçti. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise Os­manlılar Irak'ı, Yemen'i ve Araplar'ın yaşadı­ğı Kuzey Afrika topraklannı ele geçirdi.


18. yüzyılın ortalannda Vehhabilik denen savaşçı bir dinsel hareket nedeniyle çıkan kanşıklıklar ve çatışmalar 19. yüzyıl boyunca da sürdü. Vehhabiler İslam dininin doğuşu sırasındaki ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalınması­nı savunuyorlardı.


I. Dünya Savaşı'na Osmanlılar Almanya' nın yanında katılınca, bu fırsattan yararlanan Arap emirleri ayaklandılar. Mekke Emiri
Hüseyin Bin Ali, kendini kuzeybatıdaki Hi­caz'ın kralı ilan ederek İngiltere ve Fransa ile ittifak yaptı. Oğulları, sonradan Irak kralı olan Faysal ve Ürdün kralı olan Abdullah ile birlikte ve İngiliz subayı Lavvrence'in yardımıy­la ordulannı Hicaz'dan Şam'a götürdü; bu­rada Lord Allenby'nin Filistin'den gelen kuv­vetlerine katıldılar. İngiliz-Arap ittifakı sonu­cunda Arabistan'ın kuzeyindeki topraklarda Osmanlı egemenliği sona erdi.


Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....