Arama


GÜLGECELER - avatarı
GÜLGECELER
Ziyaretçi
15 Eylül 2008       Mesaj #94
GÜLGECELER - avatarı
Ziyaretçi
Düşüncelerimiz Okunabilir mi?


Bilim, düşüncelerimizin başkaları tarafından okunabilmesini sağlama noktasına gelmiş midir???..
Bugün beyin ve zihin hakkında artık oldukça fazla bilgiye sahibiz. Başlangıçta bir “kara kutu” olan beyin artık beyaz bir kutu olmasa da bir “gri kutu” haline gelmiştir.
Kısa süre önce, New Scientist’de bir makale yayınlandı. Bu yazıda, bilinci yerinde olan ancak konuşamayan bir hastanın beynine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla titreşimlerin kaydedildiği, bu titreşimlerin konuşmaya döndürüleceği (tercüme edileceği; böylece de düşüncelerin konuşma yazılımına ve seslere dönüştürüleceği belirtilmekte. Bu da, düşüncelerin bir başkası tarafından “okunabileceği” anlamına gelmektedir.
Günümüz teknolojisiyle bu yapılabilir mi? Yoksa bu yazıyı kaleme alan kişi, bir kaza sonucu konuşma alanı tahrip olmuş hastanın beyninden kaydedilen titreşimlerden çok erken ve abartılı sonuçlar çıkararak ilgi çekmeyi mi amaçlamıştır? Yoksa bir bilim kurgu denemesi mi yapmıştır? Böyle bir konunun ilgi toplayacağı açıktır zira “düşünce okuma” konusu, insanların her zaman merakını çekmiştir. Ancak insanların bu konuda fevkalade hassas da olduğu bir gerçektir.
İnsan beyni ve onunla birlikteliği tartışılamayacak olan zihin, doğanın en karmaşık iki varlığıdır. Asırlar boyunca beynin ve zihnin anlaşılmasına çalışılmış, Rönesans ile beraber beyni anlama konusundaki çalışmalar sezgiselden bilimsele doğru ilerlemiştir. Zihin ise ancak 19. yy. sonunda bilimsel olarak ele alınmaya başlanmıştır. Bugün beyin ve zihin hakkında artık oldukça fazla bilgiye sahibiz. Başlangıçta bir “kara kutu” olan beyin artık beyaz bir kutu olmasa da bir “gri kutu” haline gelmiştir. Bu anlamda, artık beynin makro ve mikro büyüklüklerdeki yapıları ve bunlar arasındaki ilişkiler konusunda oldukça çok şey biliyoruz. Zihnin nasıl çalıştığı konusundaki bilgilerimiz de, psikoloji ve özellikle deneysel ve bilişsel psikoloji alanındaki araştırmalar sonucunda belli düzeye ulaşmıştır.
Beyni inceleyen sinirbilimlerinin sahip olduğu bilgiler ya da zihni inceleyen psikoloji biliminin bilgileri ve bütün bunları elde etmede kullanılan teknikler, düşünceleri okumayı sağlama noktasına gelmiş midir?
Sorunun psikoloji bilimindeki yanıtını ele alacak olursak... Kişinin davranışlarından onun ne düşündüğü konusunda çıkarsamaların (vardamaların) yapılabilmesi mümkündür. Bunu her gün hepimiz yapmaktayız. Psikoloğun yaptığı çıkarsamaların, sokaktaki insanın yaptıklarından farkı, psikologda bunların bilimsel temellere oturmasıdır. Psikoloji alanındaki bilgi arttıkça, davranışlar, iyi kontrol edilmiş standart deneysel koşullar altında elde edildiği oranda, çıkarsamalar daha da güvenilir hale gelmektedir. Ancak, düşünen kişinin kendisi açıklamadığı sürece, onun düşüncelerinin okunmasını sağlayacak bir yol psikoloji bilimi kapsamında da yoktur. Telepati ve benzeri tekniklerin kullanılmasıyla düşünce okumanın mümkün olduğu savunulmaktadır. Ancak bu tekniklerin ürettiği bilgilerin güvenirliği fevkalade kuşkuludur ve bu nedenle de, söz konusu girişimler parapsikoloji kapsamında yer almakta, bir pozitif bilim olarak kabul edilmemektedir.

EEG Gürültü Değildir Ama…

Sorunun sinirbilimlerindeki yanıtına gelince… Günümüzde çalışan beyni incelemede çeşitli teknikler kullanılmaktadır. Bunlardan ilki beynin ürettiği elektiriksel faaliyete dayanmakta ve ilgili tekniğe elekroensefalografi (EEG) denmektedir. Düşüncelerin, duyum, algı ve bellemenin EEG’deki bileşenlere yansıdığı doğrudur. Artık kimse EEG’nin gürültü olduğunu düşünmemektedir. Günümüzde beynin gerek dinlenme durumunda gerekse olaylara karşı verdiği elektriksel tepkiler konusunda oldukça geniş bir bilgi birikimine sahibiz. Saniyenin binde birine varan zaman sürelerinde oluşan, bir voltun milyonda biri büyüklüklerdeki elektriksel bileşenleri yakından tanıyor, onların, örneğin gelişim boyunca nasıl değiştiğini; nörolojik ve psikiyatrik bozukluklarla nasıl etkilendiğini biliyoruz. Farklı zihinsel durumlarda bunların nasıl değiştiği, ilgili uyarıcılara nasıl tepkide bulunduğu konusunda bilgi sahibiyiz. Beynin elektriksel doğası ile yakından ilişkili manyetik doğası da ölçülebilmektedir ve bu tekniğe magnetoensefalografi (MEG) denmektedir. MEG tekniğiyle, bileşenlerin beynin neresinden kaynaklandığını metematiksel hesaplamalar ve modellemeler yoluyla, EEG'ye göre daha güvenilir bir şekilde tahmin edebiliyoruz. Ancak, bütün bunlar, faaliyette bulunan alan beyin kabuğunda ve kabuğa teğet ise yapabiliyoruz.

Bluetooth'unuz Hayatınızı Kurtaracak


Bluetooth teknolojisinin, kalp krizi geçirme veya diyabet komasına girme riski bulunan kişilerde acil servis veya hastaneleri uyarmak için kullanılması düşünülüyordur,

aaamf0
Makalenin yer aldığı Ofcom'un hazırladığı illüstrasyon
İngiltere'nin iletişim düzenleyicisi Ofcom (Office of communication) "Yarının Kablosuz Dünyası" adlı raporunda, kalp krizi geçirme ve şeker komasına girme riski bulunan hastalara yerleştirilecek sensörlerle bu kişilerin doktorlarca izlenebileceğini belirterek, bu "vücut içi şebeke" sisteminin, hastanın rahatsızlığını tespit ettiği anda evlerindeki baz istasyonu aracılığıyla hastaneye uyarı sinyali göndereceğini kaydetti.

Ancak, bu teknolojinin mahremiyet konusuna etkisinin daha tartışılması gerektiği belirtilen raporda, şu anda Portsmouth'da denemesi süren teknolojinin ayrıca, ilaçlarını almayan hastaların takibine yarayabileceği ifade edildi.

Bu uygulamada da özel bir ilaç kutusuna yerleştirilen sensörlerin, hasta gerekli zamanda ilacını almadığında alarm verecek ve hastanın ailesi ya da bakıcılarına mesaj gönderecek.