Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
15 Eylül 2008       Mesaj #16
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

Enerji ve Madencilik

Ad:  amerika Enerji ve Madencilik.jpg
Gösterim: 378
Boyut:  27.7 KB
ABD sanayisinde, konutların aydınlatılması ve ısıtılmasında büyük miktarlarda enerji tüketilir. Üretimde kullanılan enerji çoğun­lukla petrol, doğal gaz ve kömürden elde edilir

Petrol sanayisi Albay E. L. Drake'in 1859'da Pennsylvania'da ilk kuyuyu açmasıyla başladı. Önceleri aydınlatmada yararlanılan bu değerli madde, otomobil sanayisinde seri üretime geçilmesiyle yaşamsal bir önem ka­zandı. Petrol üretiminde Texas eyaleti başta gelir. 1968'de Alaska'da da zengin petrol kaynaklan bulunmuştur. ABD dünya kömür üretiminde önde gelen ülkeler arasındadır. 1940'larda kömür toplam enerjinin yüzde 50'sini sağlayan başlıca güç kaynağıydı. 1973'e gelindiğinde petrol ve doğal gaz kömü­rün yerini aldı.

Su enerjisinden yararlanma oranı yalnızca yüzde 4'tür. Washington eyaletindeki Büyük Coulee Barajı dünyanın en büyük hidroelek­trik santrallarından biridir.

İlk nükleer santral 1954'te işletmeye açıldı ve 1978'e kadar 71 nükleer santral yapıldı. Ne var ki Pennsylvania'daki Three Mile Adası'nda yaşanan bir kazadan sonra, can güvenliği açısından nükleer santral yapımı yavaşlatıldı.

Madencilikte üretim artışına karşın maden ocaklarının sayısı azalmaktadır. Maden kay­naklarının hızla tükenmesi bu alanda ithalata bağımlılığı artırmaktadır. ABD'nin zengin maden yataklan arasında demir, bakır, kur­şun, çinko, boksit ve uranyum sayılabilir. Al­tın ve gümüş madenleri batı eyaletlerinin bir çoğunda uzun yıllardan beri işletilmektedir. Ayrıca bol miktarlarda elde edilen fosfat, po­tas, nitrat da kimya ve inşaat sanayilerinde kullanılır.

Ulaşım ve İletişim


19. yüzyılın ilk yansında ulaşımın temeli akar-sulara ve kanallara dayanıyordu. Daha sonra ülkenin dört bir yanına demiryollannın dö-şenmesiyle ulaşımın ağırlığı trenlere geçti. Günümüzde trenler yolcu taşımacılığının an­cak küçük bir bölümünü karşılamaktadır. Trenle yük taşımacılığı da önemini yitirmek­tedir.

Özel motorlu taşıtlar kentler arası yolcu ta­şımacılığının yüzde 87'sini, uçaklar ise yüzde 10'unu sağlar. ABD dünyada en çok motorlu taşıta sahip olduğu gibi karayollarının uzunlu­ğu bakımından da başta gelir.

Güneybatıdaki petrol alanlarından ülkenin en uzak köşelerine kadar 354.000 kilometre­lik boru hattıyla akaryakıt ve doğal gaz ulaştı-nlır. Toplam yük taşımacılığının altıda biri su-yollanyla yapılır. Başlıca suyollan Büyük Göller, Mississippi-Missouri ırmakları ve Nevv York'taki Barge Kanalı'dır.

ABD'de iletişim araçlan radyo, televizyon, telefon ve süreli yayınlardır. Her aileye günde birden fazla gazete düşer. Ayrıca her ailenin en az bir radyosu ve bir televizyonu vardır. Her yıl 1 milyar kitap satılır. Dünyadaki telefonlann yüzde 40'ı ABD'dedir.
Dış ticarette tüm ülkelerden önde olan ABD en çok makine, buğday, tütün, öteki tarım ürünleri ve kömür satar. Başka ülkeler­den aldığı ürünler arasında petrol, tropikal ürünler, maden cevherleri, kauçuk, gazete kâğıdı ve motorlu taşıtlar sayılabilir. ABD' nin ticaret ilişkisi içinde bulunduğu başlıca ülkeler Kanada, Güney Amerika ile Batı Avrupa ülkeleri ve Japonya'dır. En önemli limanlan Nevv York, Baltimore, Miami, Los Angeles, San Francisco, Seattle, Chicago ve Detroit'tir.

Yönetim


ABD'de hükümet, 1787'de hazırlanan ve 1789'da 13 eyaletçe onaylanan ABD Anaya­sasının öngördüğü biçimde örgütlenir ve ku­rulur. Yönetim, siyasal iktidarın merkezi fe­deral hükümet ile tek tek eyalet hükümetleri arasında paylaşıldığı federal bir sistemi içerir. Anayasa, eyalet yönetimleri ile merkezi yöne­timin hak ve sorumluluklannı tanımlar; yöne­timin hiçbir dalında yetkinin kötüye kullanıl­maması amacıyla, federal hükümetin gücünü bir denetleme ve dengeleme sistemiyle sınır­landım. Anayasanın önemli özelliklerinden biri federal bir yönetimi kabul etmiş olması­dır. Böylelikle, eyalet yönetimlerinin kendi sınırlan içindeki olaylan denetim altına ala­bilmeleri sağlanmıştır.

Merkezi yönetim ise bütün ulusu ilgilendiren durumlarda geniş yetkeye sahiptir. Anayasaya göre yönetim yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üçe aynlır.
Yasama, yani yasa yapma yetkisi ABD Kongresi'nindir. Kongre seçimle işbaşına ge­len iki meclisten oluşur. Bütün eyaletlerin temsil edildiği bu meclislerden biri Senato, öbürü Temsilciler Meclisi'dir. Senato üyeleri altı, Temsilciler Meclisi üyeleri ise iki yıllık dönemler için seçilir. Kongre bütün ülke için geçerli olan yasaları çıkarır. ABD başkanı Kongre'den çıkan yasaları veto hakkına sa­hiptir.

Yürütme, Kongre'den geçen yasalar uyarın­ca ülkenin yönetilmesidir. ABD başkanının başkanlığında 13 bölümden oluşur. Her bölü­mün başkanı ABD başkanınca atanır ve tümü birden kabineyi (Bakanlar Kurulu) oluşturur. Kabine Kongre'yi etkileyerek yasamada deği­şiklik yapabilir.

ABD başkanı dört yıl için seçilir. Anayasa aynı başkanın yalnızca iki kez seçilmesine izin verir. Başkan ülkenin yasalanna ya da anaya­saya aykırı hareket ederse Kongre'ce soruş­turma açılır; suçu kanıtlanırsa görevden uzak­laştırılır.

Yargı kurullan Kongre'nin yaptığı yasalann gerektiği gibi uygulanıp uygulanmadığını de­netler. ABD Yüksek Mahkemesi ülkenin en üst yargı kuruludur. Bir başyargıç ve se­kiz yardımcıdan oluşan bu kurulun üyele­rinin tümü ABD başkanınca seçilir; adaylar Senato'nun onayına sunulur. Bu mahke­me genellikle yasalar ile anayasa arasında çelişki söz konusu olduğunda ya da mahke­melerde uyuşmazlığa düşüldüğünde devreye girer.

AMERİKAN EDEBİYATI


ABD yazarlarının düzyazı ve şiir alanındaki yapıtlarını kapsar.
17. yüzyılın başlangıcında Amerika'ya ilk göçler sırasında yazılanlar gerçek Amerikan edebiyatı sayılmamakla birlikte, Amerikan edebiyat tarihi genellikle bu dönemi başlangıç alır. Bir İngiliz kolonisi (İngiltere'ye bağlı yerleşim yeri) olarak varlığını sürdüren bu toplum, daha sonraki yıllarda Avrupa'nın başka ülkelerinden gelen yeni göçmenler ve Afrika'dan köle olarak getirilen Siyahlar ile oldukça karmaşık bir nitelik kazandı .

Amerikan toplumunun İngiliz kültürünün etkilerinden kurtulup kendi ulusal ve yerel değerlerini yaratması için belli bir sürenin geçmesi gerekiyordu. Yeni ve durmadan de­ğişen koşullara uymak, herkesin anlayabilece­ği yaygın bir edebiyat dilini geliştirmek kolay değildi. İlk aşamada, İngiliz egemenliğinden kurtulmak için 18. yüzyılın sonuna doğru başlatılan Bağımsızlık Savaşı, daha sonra 19. yüzyılın ikinci yarısında Siyah kölelerin öz­gürlüğe kavuşmaları için başlatılan İç Savaş, Amerikan toplumunun kendine özgü değer­lerinin belirginleşmesini de kolaylaştırdı. Bu değerlerin kaynağında demokrasi dü­şüncesinin ve eşitlik ilkesinin yattığı söylene­bilir.

Ulusal kişiliğine kavuşmak isteyen Ameri­kan edebiyatı bir yandan geçmişi simgeleyen Avrupa değerlerinden yararlanıyor, bir yan­dan da bolluğu, zenginliği ve özgürlüğü sim­geleyen geleceğin Amerikan toplumundan esinleniyordu.

İlk dönemde Kuzey Amerika'da yaşayan İngilizler Yenidünya'nın olanaklarını İngilte­re'ye tanıtmak için çok sayıda ayrıntılı rapor yazdılar. Ayrıca kolonilerin yöneticileri bu kuruluş döneminin tarihini yansıtan günlükler tuttular.
1776'da bağımsızlığın ilanıyla Amerikan edebiyatında yeni bir dönem başladı. Bu dönemin başlıca ürünleri, edebi değer taşıma­makla birlikte Amerikan edebiyatına yön verme açısından önemli olan bağımsızlık bil­dirileridir. Bağımsızlık Savaşı'nın sözcüle­rinden Thomas Paine 1776'da Common Sense'i ("Sağduyu") yayımladı

AMERİKAN FUTBOLU

Ad:  abd futbolu.jpg
Gösterim: 390
Boyut:  51.5 KB

beyzbolun yanı sıra ABD'deki en yaygın spordur. Ragbi ve fut­boldan kaynaklanan, ama onlardan farklı ku­ralları olan Amerikan futbolu 1980'lerde ABD dışında da ilgi çekmeye başlamıştır . 17. yüzyıldan beri oyna­nan bu oyun, zamanla değişerek ve gelişerek bugünkü biçimini almıştır.

91 metre uzunluğunda ve 49 metre genişli­ğinde dikdörtgen bir sahada, oval bir meşin topla ve ll'er oyuncusu olan iki takımla oyna­nır. Amaç topu elden düşürmeden rakip ta­kımın kale çizgisinin ötesine götürmektir. Kale çizgisinin ötesinde 9 metre uzunluğun­da, son bölge denen bir alan ve bu alanın bi­tiş çizgisi üzerinde H biçiminde bir kale direği vardır.

Oyun serbest vuruşla başlar. Topu yakala­yan takım dört hakta topu en az 9 metre ileri götürmek zorundadır. Bunu başarırsa dört hak daha kazanır ve bu böylece sürer. Eğer bunu yapamazsa top karşı takıma geçer.

Hücumdaki takım topu rakip takımın kale çizgisinin ötesine götürmeyi başarırsa hem altı sayı hem de kale önünde bir ayak vuruşu hak­kı kazanır. Bu ayak vuruşuyla top kale di­reklerinin üst boşluğundan geçirilebilirse bir sayı daha kazanılır.
Sayı kazanmanın başka bir yolu da saha go­lüdür. Top sahanın herhangi bir yerindeyken, ayak vuruşuyla gol atılırsa üç sayı kazanılır.

Savunmada da sayı yapılabilir. Savunmada­ki takım eğer topu taşıyan oyuncuyu kendi kale çizgisinin gerisine geçmeye zorlar ve onu orada yakalarsa iki sayı kazanır.

Amerikan futbolu 15'er dakikalık dört dev­rede oynanır. Oyunu beş ya da altı hakem yönetir. Oyuncular düşme ve çarpışmalara karşı koruyucu özel başlıklar ve formalar gi­yerler, çünkü oyun sırasında şiddetle birbirle­rine çarpabilirler.

İlk profesyonel Amerikan futbolu karşılaş­ması 1895'te Pennsylvania eyaletinin Latrobe kentinde oynandı. 1922'de de Amerikan Ulu­sal Futbol Ligi kuruldu.

Top taşıyıcı rakiplerine yakalanmaktan kurtulmak için keskin dönüşler yaparken topu sıkıca tutar. Takım arkadaşları onun yakalanmaması için rakiplerini
engellemeye çalışır. Ama bu engellemenin başarılı olmaması durumunda oyuncu kendi hızına ve çevikliğine güvenmek

AMERİKA YERLİLERİ


Ad:  Amerika Yerlileri 1.jpg
Gösterim: 584
Boyut:  48.4 KB
Avrupalılar batı ya­rıküresine ya da Yenidünya'ya ayak bastıkları zaman orada yüzyıllardan beri yaşamakta olan Yerli kabilelerle karşılaştılar. Kristof Kolomb onlara los Indos ya da Hintli demişti, çünkü 1492'de ulaştığı o toprakların Hindis­tan'ın doğusu olduğunu sanıyordu. Daha son­ra, İsveçli biyoloji bilgini Linnaeus dünyadaki insanları ırklarına göre sınıflandırırken, deri­lerinin kızılımsı renginden ötürü onları "kızıl ırk" ya da "Amerikan ırkı" olarak niteledi. Bu yüzden Amerika'nın Yerli halkı uzun süre "Kızılderili" olarak anıldı. Ama insan ırkları­nı derilerinin rengine göre ayırmak bilimsel olmadığından bu ad bugün kullanılmıyor. Üs­telik Amerika Yerlileri'nin hepsi, örneğin Es-kimolar ve Aleutlar Kızılderili değildir.

Amerika Yerlileri ilk kez sınıflandırılırken, değişik diller konuşan, kültürleri birbirlerin­den farklı, fiziksel özellikleri bile birbirine benzemeyen 2.000'den çok grup tek bir halk sayılmıştı. Oysa Kuzey Kutup Dairesi'nden Güney Amerika'nın en güney ucuna kadar dağılmış olan Amerika Yerlileri gerçekte Asya'da ya da Avrupa'da yaşayan halklar ka­dar birbirlerinden farklıdır.
Amerika Yerlileri'nin atalarının bugün Amerika olarak bilinen kıtaya 20 bin ile 40 bin yıl önce geldikleri sanılıyor. Asya'dan ge­len Amerika Yerlileri ile Asya halkları arasın­da belirli kültürel ve fiziksel benzerlikler var­dır. O zamanlar belki de bir deniz geçidi ol­mayan Bering Boğazı'ndan Amerika'ya geçe­rek zamanla güneye doğru inen Amerika Yer­lileri 17 bin yıl önce Kuzey Amerika'nın her yanına yayılmış, 12 bin yıl önce de Güney Amerika'nın güneydeki en uç noktasına var­mışlardır.

Amerika Yerlileri'nin Yaşamı
İlk Amerika Yerlileri avcılıkla, kök ve yemiş toplayıcılığıyla yaşamlarını sürdürüyorlardı. Yaklaşık 9.000 yıl önce toprağı işlemeye başladılar ve barınaklar yaptılar. Orta Ameri­ka'nın bazı yörelerinde tarım teknikleri çok geliştiği için büyük kentler kurabildiler; bura­larda yaşayanları besleyebildiler. Orta Ame­rika'nın bu ilk büyük uygarlıklarıyla ilgili bilgileri aztekler, inkalar ve mayalar mad­delerinde bulabilirsiniz.

Arkeolojik bulgulara göre Amerika Yerli­leri 2.000 yıl önce mısır, fasulye, kabak ve benzeri tarım ürünleri yetiştiriyorlardı. Bazı gruplar akarsuları yönlendirerek ekinlerini sulamayı öğrendiler. Taş ve çamurdan ev yapma tekniğini geliştirdiler; kumaş doku­dukları pamuk ve benzeri ürünleri yetiştirme­ye başladılar.

Kuzey Amerika Yerlileri arasında konuşu­lan dillerin sayısı tüm Eskidünya'da konuşu­lan dillerden daha fazladır. Bazı araştırmacı­lara göre Avrupalılar, Amerika'ya ayak bas­tıkları zaman orada 2.000'den fazla dil konu­şuluyordu, ama bunların çoğu sonradan yok oldu. Günümüzde o dillerden yaklaşık 500'ü konuşulur.

Din, sanat, evlilik töreleri ve giyimde de Yerliler arasında büyük farklar vardı. Örne­ğin Amerika Yerlileri'nin simgesi sayılan kuy­ruklu tüylü başlık ortabatıdaki Büyük Ovalar' da giyilirdi. Başa sarılan türban ise daha yaygındı. Günümüzde Pimeler, Papagolar, güneyde yaşayan kabileler ve Apaşlar türban kullanırlar.

Avrupa uygarlığı ile Yerliler'in uygarlığı arasındaki öteki farklar kullanılan teknoloji­den kaynaklanıyordu. Avrupa uygarlığı te­kerlek, saban ve ata dayanıyordu. Bunları, Avrupalılar Yenidünya'ya getirdi. Yenidün-ya'nın aletleri ve kap kaçakları ise taş, kemik, kil ve tahtadan yapılırdı. Süs eşyası olarak kullanılan altın ve gümüşten başka madenler çok az biliniyordu. Teleskoplar, pusulalar, saatler, makaralar ve makineler onlara ya­bancıydı.

Ne var ki, Yenidünya, Eskidünya'ya kinin gibi çok önemli ilaç hammaddelerinin yanı sı­ra, kauçuk, mısır, beyaz patates, çikolata, yerfıstığı, kabak, sakız, tütün, hindi, akça-ağaç şekeri, yeni bir pamuk türü, domates di­ye uzayıp giden koca bir listedeki tarım ürün­lerini kazandırdı. Çağdaş dünyada kullanılan ürünlerin yarıdan fazlası Amerika Yerlileri'n-ce tanıtılmıştır.

Ad:  Amerika Yerlileri 2.jpg
Gösterim: 427
Boyut:  35.8 KB
Amerika Yerlileri'nin Bölgesel Özellikleri

Soğuk ve yaşamaya elverişsiz Kuzey Kutup Bölgesi'nde Eskimolar, Aleut Adaları'nda Aleutlar yaşardı . Doğuda Grönland'a kadar uzanan geniş alanda tek dil, tek kültür egemendi. Eskimolar'ın Kuzey Amerika'ya en son göçen grup olduğu sanıl­maktadır. Bu yöre Yerliler'inin yaşamı tü­müyle avcılık ve balıkçılığa bağlıydı.

Kuzey Kutbu'na yakın yörelerde iki ayrı dil grubuna bağlı kabileler yaşardı. Atabask dil­lerini konuşanlar Kanada'nın batısı ve Alas­ka'nın içlerine yerleşmişti. Aralarında Mik-mekler ve Ocibualar'ın da bulunduğu Algon-kin dillerini konuşanlar ise Kanada'nın doğu­su ve Amerika'nın kuzeydoğusuna yerleşmiş­ti. Nüfus yoğunluğunun sık olduğu bu bölge­de savaşlar hiç bitmezdi. Ocibualar sonunda pirine yetişen göllere ve bataklıklara egemen lular. Avrupalılar'dan elde ettikleri silah-'a Büyük Ovalar'a ve güneye inmeyi başarizon avladıkları bu bölgelerde başka ile sürekli çatıştılar. 16.-17. yüzyıllar­daki kürk ticareti ise bölgedeki bazı Yerli grupların dağılmasına neden oldu.
Bugünkü Kanada'nın Büyük Okyanus kıyı­larında, Alaska'nın bir bölümünde ve ABD' nin Washington eyaletini içine alan yörelerde yaşayan Kuzeybatı Kıyısı Yerlileri'nin yaşamı Avrupalılar'ın ve Amerikalı tüccarların getir­diği alet ve eşyalarla yeni bir biçim kazandı. Ama 19. yüzyılın sonuna doğru gene Avrupa­lılar'ın getirdiği yeni hastalıklar, alkollü içki­ler ve savaşlar sonucu Yerliler'in sayısı azaldı.

Kuzeybatı Kıyısı halkı çok güzel sanat ürünleri yarattı. Amerika Yerlileri'nin ortak mülkiyet geleneğinin tersine, Kuzeybatı Yer­lileri kişi olarak mal-mülk edinmeyi severler­di. Kabile üyelerinin kilimleri, kanoları ve köleleri vardı. Bunlara, öbür kabile üyelerine gösteriş yapmak için önem verirlerdi. Örne­ğin Kuvakiyutlar arasında zengin kişilerin saygınlığını göstermek amacıyla düzenlenen bir törende, ya sahip olunan özel eşyalar başkalarına verilir ya da yok edilirdi. 19. yüzyılın sonunda geleneksel kuzeybatı kültü­ründen geriye çok az iz kalmıştı.

California'da ve Büyük Havza'da Koman-çiler, Kılamatlar ve Payuteler yaşarlardı. 1680'de bölgeye atların gelmesiyle bunların birçoğu bizon avlamak için doğuya, Büyük Ovalar'a akın ettiler. Geride kalanlar ise en sonunda topraklarını Avrupalılar'a kaptır­dılar.
California yöresinde, aralarında Modoklar, Pomolar ve Çumaşlar'ın da bulunduğu yakla­şık 200 bin insan yaşıyor ve 200 ayrı dil konuşuluyordu. İspanyollar bölgeye ilk ola­rak 1542'de geldiler. Bölge halkının gelenek­sel yaşam biçimi son darbeyi altına hücum döneminde yedi. 1900 yılına gelindiğinde acımasızca katledilen yerli halktan geriye 15 bin kişi bile kalmamıştı

Batıdaki Büyük Ovalar'da yaşayan Yerli­ler, Avrupalılar'ın gelişinden, özellikle de 17. yüzyılda atların yaşamlarına girmesinden çok etkilendiler. Atların kullanılmasından önce yük taşımak için köpeklerden yararlanılırdı.

Atlar hem daha uzaklarda avlanmalarını, hem de uzak kabilelerin birbiriyle alışveriş yapmasını sağladı. 18. yüzyıldaki Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında bu yöredeki hal­kın çoğu artık "Atlı Yerliler"di.

Ova Yerlileri'nin 18. yüzyıldaki yaşam dü­zeni 19. yüzyılın başlarında yıkıldı. Tüfeğin ve hastalıkların doğurduğu karışıklık, büyük av hayvanı sürülerinin yok edilmesiyle büsbütün kötüleşti. Topraklarını Avrupalılar'a satarak kamplara (Yerliler için ayrılmış topraklar ya da koruma bölgeleri) yerleşmek zorunda kal­dılar.

Kuzey Amerika'nın doğusundaki orman­larda yaşayan İrokua ve Algonkin dillerini konuşan Yerliler, Avrupalı göçmenlerin kıyı­mına ilk uğrayanlar arasındaydı.

Batı Amerika'da, Yerli kültürünün doruğu­nu, günümüzde Pueblolar olarak adlandırılan halk oluşturdu. Bugünkü New Mexico'nun kuzeyinde ve Arizona'da yaşayan Pueblolar tek bir grup değildi; değişik diller konuşan çeşitli gruplardan oluşmuştu. Hopiler ve Zu-niler'in de aralarında olduğu bu halklar uzun süre aynı çevrede yaşadıkları ve birbirlerini etkiledikleri için benzer özellikler gösteriyor­lardı. Uygarlıklarının en gelişkin dönemi yak­laşık 700 yıl öncedir. Pueblolar bazı kabileler gibi krallar ve şeflerle yönetilmezdi; her za­man demokratik bir yönetimleri oldu. Daha­sı, Pueblolar ve Pimeler barışçıydılar; kene lerini savunma dışında savaşmazlardı.

Pueblolar'ın yerleşim biçimi, mağa larında ya da büyük kaya çıkıntıları yaptıkları barınaklardan, yan yana sıralanmış kerpıc ve taş evlerden oluşan kasabalara doğ­ru gelişti. Kimi zaman bu barınaklar birleşe­rek birçok katlı büyük bir "apartman" biçimi­ni alırdı. Bu yapıların tahıl depoları, dinsel toplantıların yapıldığı yeraltı odaları ve yüz­lerce insanı barındıracak bölümleri vardı.
1590 dolaylarında İspanyollar Meksika'dan kalkarak Pueblolar'm ülkesine girdiler. Ku­şaklar boyu süren İspanyol egemenliği I690'da Pueblolar'm ayaklanarak yabancıları bölgelerinden çıkarmalarıyla son buldu. Bir­kaç yıl sonra İspanyollar bölgeyi yeniden işgal ettiler. Sonunda barış sağlandı, ama Pueblo-lar hiçbir zaman İspanyollar'a tam anlamıyla boyun eğmediler. Günümüzde gerek Pueb' lar'm, gerek bölgedeki öteki halkların k! lerinin izleri görülebilir.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen NeutralizeR; 20 Haziran 2016 21:05
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....