Arama

Aşılar - Tek Mesaj #5

nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
16 Eylül 2008       Mesaj #5
nünü - avatarı
Ziyaretçi
AŞI
Bazı bulaşıcı hastalıktan geçirenler ge­nellikle aynı hastalığa ikinci kez yakalanmaz, bu o hastalığı geçirerek kazanılmış bir doğal bağışıklıktır. İnsanlara yapay yoldan bağışıklık kazandıran aşı ve aşılama düşüncesi de bundan doğmuştur. Bir hastalığın zayıfla­tılmış ya da öldürülmüş mikroplan vücuda aşılandığında, kişi o hastalığı hafif biçimde atlatır. Böylece, ileride aynı hastalığın canlı ve etkili mikroplarıyla karşılaştığında ağır biçimde hastalanmaktan korunmuş olur.

18. yüzyılın sonlarına kadar en korkulan hastalıklardan biri çiçek hastalığıydı. Birçok kişi bu hastalıktan ölüyor, ölmeyenler ise irinli kabarcıklar dökerek "çiçek bozuğu" olmuş yüzlerindeki kalıcı izlerle yaşamak zorunda kalıyorlardı. Hastalığı hafif atlatan kişilerin aynı hastalığa bir daha yakalanmadı­ğını fark eden Türkler ve bazı doğu halkları koruyucu bir önlem olarak sağlıklı kişilere aşılamayı düşünmüşlerdi. Bunun için erideki kabarcıklardan alınan irini aşı olarak kullanıyorlardı. Ama bu yöntem çok başarılı olmadı; çünkü hastalığı en hafif geçirenlerden alınan mikroplar, sağlıklı kişilerde çoğu basit hastalığın en ağır biçimine yol açabiliyordu..

Bu salgın ve bulaşıcı hastalığa karşı en etkili korunma yöntemi olan çiçek aşısını 1796'da İngilizdoktor Edward Jenner buldu (bak. Jenner, Edvvard). Çiçek hastalığının inekten insana bulaştığı zaman çok daha hafif geçtiği biliniyordu. Hastalığın bu hafif biçiminin de aynı virüsten ileri geldiğine inanan Jenner, bir çocuğa önce inekten bulaşmış hafif çiçek hastalığının, sonra insandan bulaşmış ağır çiçek hastalığının irinli kabarcıklarından aldı­ğı mikroplu sıvıyı verdi. Gerçekten de çocuk hastalanmadı. Böylece Jenner'in yöntemi be­nimsenerek birçok ülkede aşılama programla­rına başlandı. Çiçek aşısının bütün dünyada uygulanması sonucunda bugün çiçek hastalığı tümüyle yok edilmiştir.

Jenner'in öncülük ettiği bu ilk aşıdan sonra, mikrobik, yani bakteri ya da virüslerden ileri gelen birçok ağır ve bulaşıcı hastalığın aşısı bulundu. Aşı olarak vücuda verilen bakteri ve virüslerin hastalık yapıcı etkisi genellikle ısıy­la ya da özel kimyasal işlemlerle azaltılır. Mikropların çoğu ağız yoluyla vücuda veril­diği zaman sindirim sisteminde parçalanarak yok edilir. Bu yüzden ağızdan kullanılan tek aşı çocuk felci aşısıdır. Geri kalanlann hepsi ya deri üzerine iğneyle bir çizik yapılarak (çiçek aşısı) ya da doku içine şınnga edilerek (kızamık aşısı) uygulanır.

AŞILAMA
Vücuda giren mikroplar bağışıklık sistemi­nin saldırısına uğrayarak yok edilir. Böylece hastalığın hafif biçimi atlatılmış olur. Aynı mikroplar ikinci kez vücuda girdiğinde bağı­şıklık sistemi bunları hemen tanır ve çoğala­rak hastalık yapmalarına zaman bırakmaksı­zın yok eder. Aşılama yoluyla mikroplara karşı bağışıklık yaratarak hastalıklardan ko­runmayı amaçlayan bu yönteme bağışıklama denir (bak. Bağişiklik).
Bazı aşılar, yan etkileri önlemek için birkaç doza bölünerek belirli aralıklarla yapı-\İr. Tetanos gibi bazı hastalıklarda ise bağışık­lığın sürmesi için ilk aşılamadan sonra birkaç tfılda bir ek aşılama gerekir.

Bazı ülkelerde, örneğin Türkiye'de, birçok bulaşıcı hastalığa karşı aşılanma zorunluluğudır. Birçok ülkede de, saptanmış bazı hastalıklara karşı aşılı olduklarını kanıtlamadıkça yabancılara giriş izni verilmez. Çünkü bir hastalık bir bölgede yok edildikten sonra bile, halkın bu bölümü aşılı değilse, mikrobu taşıyan bu yabancı hastalığın yeniden ortaya çakmasına yol açabilir.

Aşılama, bulaşıcı hastalıkların önlenmesin­de çok büyük yararlar sağlamıştır, ama hiçbir 'zaman yüzde 100 etkili değildir; bazı kişiler aşılandıkları halde hastalığa yakalanabilirler. Bazı aşıların da ağır yan etkileri görülmüştür. Örneğin boğmaca aşısı beyin dokusunun yıpranmasına ve zekâ geriliğine yol açabilir.

"Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica"


Son düzenleyen perlina; 26 Mayıs 2016 00:59