Arama

Nebula (Bulutsu) - Tek Mesaj #1

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Eylül 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  nebula22.jpg
Gösterim: 2427
Boyut:  77.7 KB

Bulutsular

, uzayın derinliklerin­de yayılan çok büyük, ama düşük yoğunluklu toz ve gaz bulutlarıdır. Nitekim astronomların bu gökcisimlerine verdiği nebula adı da Latin­ce'de "sis" ya da "bulut" anlamına gelir. Bazı bulutsular puslu ve soluk bir ışık lekesi biçiminde yeryüzünden görülebilir. 20. yüzyı­lın ortalarına kadar yaklaşık 400 yıl boyunca, puslu ve dağınık bir ışık biçiminde görünen bütün gökcisimlerine bulutsu dendi. Sonra­dan bunların bir bölümünün, çok sayıda yıldız ve gaz bulutundan oluşan gökadalar (galaksi­ler) olduğu anlaşıldı (bak. Gökada). Dün-ya'mızın da içinde bulunduğu Samanyolu Gökadası'nda olduğu gibi, başka gökadalarda da birçok bulutsu vardır. Bugün bulutsu terimi bu gökadalar için değil, yalnızca gök­adaların içinde yayılan gaz ve toz bulutlan için kullanılır.

Bulutsular Nasıl Oluştu?


Yıldızlararası uzay, yani uzayın yıldızlar ara­sında kalan bölümleri de boş değildir. Yıldız­lararası uzaya saçılmış olan serbest atom ve moleküller uzayda gelişigüzel dolaşır ve za­man zaman çekim kuvvetinin etkisiyle bir araya gelerek büyük bulutlar oluşturur. Yıl­dızlararası uzaydaki maddelerin çoğu, bütün evrenin en bol, en hafif ve en basit elementle­ri olan hidrojen ve helyum atomlarıdır. Ama gaz halindeki bu elementlerin yanı sıra yıldız­lararası uzayda önemli miktarda toz da bulu­nur. Bu tozlar, daha ağır ve daha az bulunan elementlerin oluşturduğu bileşiklerin parça­cıklarıdır. Aslında bu ağır elementler de, yıldızlarda oluşan ve büyük bir enerji açığa çıkararak yıldızlara ışığını veren tepkimeler sonucunda hidrojen ve helyumdan türemiştir. Milyonlarca yıl boyunca yıldızlarda süregelen bu tepkimeler sonucunda büyük miktarda karbon, oksijen, silisyum, sodyum, kalsiyum, demir ve öbür elementler oluşmuştur. Bazı yıldızlar evrimlerinin sonunda bir süpernova (patlayan yıldız) haline gelir ve ağır element­lerini uzayın derinliklerine saçan dev patla­malarla kendi kendini yok eder. Yıldızlararası uzaydaki tozlar da işte bu patlamalar sırasın­da saçılan parçacıklardır.
Bulutsular yıldızlararası gaz ya da toz par­çacıklarının bir araya toplanmasıyla ortaya çıkabildiği gibi, süpernova patlamalarının ka­lıntıları da olabilir. Bazı bilim adamları yıldız­ların, hatta güneş sistemlerinin bulutsulardan doğduğunu kabul ederler.

Bulutsu Türleri


Astronomlar bulutsuları parlak bulutsular ve karanlık bulutsular olarak ikiye ayınrlar. Par­lak bulutsular da salmak bulutsular, yayınımlı bulutsular ve yansımalı bulutsular olarak ayn-labilir.
Parlak bulutsular ya kendileri ışık yaydıkla­rı ya da gelen ışığı yansıttıkları için parlak olarak görülür. Eğer bir bulutsu çok sıcak bir yıldıza yakınsa, yıldızdan gelen morötesi ışın­lar bulutsudaki gaz atomlarınca soğurulur. Işıma enerjisi bulutsudaki gaz atomlarını iyonlaştırır; yani elektronların atom çekirde­ğinin çekim etkisinden koparak serbest kal­malarına yol açar. Ama yıldızdan uzaklaştık­ça morötesi ışınlar zayıfladığı için, bu elek­tron ve çekirdekler yeniden birleşebilir. Birle­şirken de, iyonlaştırıcı ışımadan aldıkları ilk enerjiyi yeni bir ışıma biçiminde geri salarlar. Bu ışımanın bir bölümü tayfın görünür ışık bölümünde olduğu için, uzayın çok büyük bir bölgesi Dünya'dan görülebilecek parlaklıkta ışıldar. Bu tür parlak bulutsulara salmak bulutsu denir.

Küçük teleskoplarla bakıldığında bir geze­gen gibi göründükleri için gezegence bulutsu­lar diye anılan bulutsular da salmalı bulutsu türündendir. Çalgı (Lyrae) takımyıldızında yer alan Halka bulutsu gezegence bulutsula­rın en tanınmış örneklerinden biridir. Bu bulutsu 1779'da ilk kez gözlendiğinde Jüpiter gezegenine benzetilmişti. Sonradan Sir William Herschel, bu tipteki bütün bulutsular için "gezegence" ya da "gezegenimsi" adını öner­di. Gezegence bulutsuların merkezinde genel­likle çok sıcak bir yıldız vardır ve bulutsudaki hidrojen bulutları evriminin ileri bir aşama­sında bu yıldızdan yayılmıştır. Yayılan gaz, yıldızın morötesi ışınlarıyla iyonlaşmış du­rumdadır. Bulutsu yıldıza yakınken ışık saç­maz; çünkü kuvvetli ışıma bütün hidrojen gazını iyonlaştırmıştır ve elektronların yeni­den çekirdekle birleşerek ışık yaymasını ön­ler. Ama bulutsu yıldızdan yeterince uzaklaş­tığında ışıma enerjisi zayıflar ve gaz yeniden ışık yaymaya başlar. Bulutsu bu aşamadayken içi boş, parlak bir küre görünümündedir. Teleskopla bakıldığında bu küre tıpkı geze­genler gibi bir disk biçiminde görülür. Geze­gence bulutsular öbür bulutsulara oranla çok daha küçüktür ama yoğunlukları fazladır. Samanyolu'ndaki çok sayıda gezegence bulut­sudan 1.000 kadarı gözlemlenmiş ve listesi çıkarılmıştır.

Salmalı bulutsuların bir başka türü de yayınımlı bulutsular'dır. Bu bulutsuların en tanınmış örneği olan Orion bulutsusu dev boyutlarda bir toz ve gaz bulutudur. Bu kütle büyük ölçüde, birer ışıma kaynağı olarak bulutsunun parıldamasına yol açan sıcak yıl­dızlardan doğmuştur. Orion bulutsusu çıplak gözle görülebilen tek bulutsudur. Bir süpernova patlamasından doğan bulut, eğer bu patlayan yıldız buluttaki gazı iyonlaş­tırmaya yetecek kadar ışıma yayabilen sıcak ve küçük bir kalıntı bırakırsa salmalı bir bulutsu haline gelebilir. Örneğin Boğa takım-yıldızındaki Yengeç bulutsusu böyle oluş­muştur. Bu bulutsunun merkezinde, hemen hemen yalnızca nötronlardan oluşan ve büyük bir hızla dönen bir yıldız bulunur. Yalnızca birkaç kilometre çapındaki bu çok küçük yıldızda her saniye çok sayıda ışınım patlama­sı gerçekleşir. Bu nedenle tıpkı bir nabız gibi atan bu yıldızlara pulsar ya da atarcayıldız adı verilir.

Bazı bulutsularda, iyonlaşmaya yol açacak kadar sıcak yıldızlar bulunmaz. Ama, çevre­deki daha soğuk bir yıldızdan gelen ışık, bulutsudaki toz parçacıklarına çarparak dört bir yana yansıyabilir. Bir bölümü Dünya'ya kadar ulaşan bu yansımış ışık nedeniyle bu yansımalı bulutsular da tıpkı salmalı bulutsu­lar gibi gökyüzünde parlak bir leke olarak görülür. Astronomlar, ışığına bakarak bu iki tür bulutsuyu birbirinden ayırt edebilirler. Çünkü yansımalı bir bulutsunun ışığı, o bulut­suya ışığını gönderen yakındaki yıldızın tayfıyla aynı renkleri içerir. Kendisi ışık saçan salmalı bir bulutsunun tayfı ise, yalnızca o bulutsuda bulunan az sayıdaki elementin renklerinden oluşmuştur. Karanlık bulutsular temel olarak toz parça­cıklarından oluşur ve gökyüzünde geniş, ka­ranlık bölgeler olarak görülür. Çünkü bu bulutsular yıldızlardan çok uzakta bulunduk­ları için ne yıldızın ışığını Dünya'dan görüle­bilecek kadar yansıtabilir, ne de yıldızın ışımasıyla iyonlaşabilir. Yalnızca arkalarında kalan yıldızların ışığının önüne geçtikleri za­man karanlık bir leke olarak görülebilir. Karanlık bulutsuların arkasında kalan yıldız­lar da ya hiç görülmez ya da ışığı iyice soluklaşır. Karanlık bulutsuların en tanınmış örneklerinden biri Atbaşı bulutsu, öbürü de Güneyhaçı takımyıldızında yer alan ve teles-kopsuz da görülebilen Kömürçuvalı bulutsusudur.

MsXLabs.org & Temel Britannica
Son düzenleyen Jumong; 19 Kasım 2016 17:18