Ayna camı sanayisi, cam yapraklarının önce kalay, sonra gümüş ya da alüminyum sırdan oluşan yansıtıcı bir katmana (ayna) destek biçiminde kullanımından doğdu.
XVII. yy. sonundan bu yana, ayna camı üretiminde sürekli şu işlemler uygulanır: eritme, inceltme, cam yaprağını dökme, biçimlendirme, tavlama, gereğinde yüzey işleme (bağlama, taslama, 'parlatma, perdah). Ayna camı alanında büyük cam sanayilerine oranla hammadde seçimine daha çok özen gösterilir. Eritme ve inceltme işlemleri başlangıçta sınırlı miktarlarda ve potalarda yapılıyordu. Uygun bir soğutma işleminden sonra (dinlendirme) pota içeriği dökmedemir bir masaya boşaltılıyor ve camın kalınlığını sınırlayan iki metal mastar (döküm kenar tutucuları) arasında bir ruloyla düzgünce yayılıyordu. Tavlama önce basık tâvanlı fırınlarda kesintili olarak uygulandı; daha sonra sürekli tavlama fırınları kullanıldı; bu fırınların bir ucunda sıcaklığı gittikçe azalan uzun bir tünel fırın vardı. Bu yöntemle elde edilen camın kalınlığı, yüzey düzeltmeye yönelik taşlama işlemiyle hemen hemen yarıya indirilirdi.
Günümüzde zaman zaman kullanılan kesintili yöntem de, dairesel büyük bir platform üzerine alçıyla tutturulan cam, dökme demir bantlarla ya da taşlama taşları ire donatılmış yatay dairesel tablalardan oluşan taşlama aygıtında işlenir. Platform hızla dönerken cam katmanı üzerine su ve kum karışımı dökülür; cam ye bantlar arasında sıkışan kum taneleri cam yüzeyini aşındırır. Taşlamayı izleyen parlatma işlemi için kaba kum yerine aşınmış, daha ince taneli kum kullanılır. Perdah işlemi taşlama aygıtına benzer bir aygıtla yapılır; ancak bu aygıtta taşlama .taşları yerine sürekli olarak kırmızı demir oksit pastası emdirilen sert keçe disklerden yararlanılır. Camı tezgâha yerleştirme ve alma işlemleri eskiden elle yapılırken günümüzde vantuzlu şasilerle sağlanır.
Havuzlu fırınlarda daha nitelikli, yeterince düzgün ve homojen cam sağlaması sonucunda kesintili işleme yöntemi yerini yavaş yavaş tümüyle sürekli işlemlere bıraktı. Bir tablayla fırından çıkarılan cam, haddelenerek kesintisiz bir şerite dönüştürülür ve yüz metre boyunda bir tünel fırında tavlanır. Bu cam şerit dökme bantlar arasından geçerek her iki yüzü aynı anda taşlanır ve şerit düzgün bir buzlu cam görünümü kazanır. Sürekli perdah yönteminde, otomatik olarak kesilen taşlanmış camlar, sürekli perdah atölyesine gönderilir; burada perdah çarkı taşıyan tezgâhlar altından her yüz ayrı ayrı geçerek perdahlanır. Yıkanan ve kurutulan camlar kalite denetiminden sonra ticari boyutlarda kesilir. Yüzdürme cam'ın ortaya çıkışından birkaç yıl önce, sürekli perdah yerine çift yüz parlatma yöntemi kullanılmaya başlandı; bu yöntemde, çift yüz taşlama'dan çıkan cam şeridinin iki yüzü aynı anda perdahlanıyordu; böylece otomatik kesme işlemi, perdah ve yıkamadan sonra işlem zinciri sonunda uygulandı. Bu yöntemler mekanik araçlarla cam üretiminde ulaşılan son aşamayı oluşturur. Ayna camının bileşiminde ortalama olarak, % 72 silis, % 1 alümin, % 12 magnezya ve % 12 soda yer alır.
Yüzdürme cam, sürekli geçirimsiz eritme havuzunda eritilen yaklaşık 1000 C sıcaklıktaki cam, erimiş kalay banyosuna dökülür; kalay banyosu azot ve hidrojenden oluşan bir atmosfer içinde yükseltgenmeye karşı korunur. Bu koşullar altında, kalay camla tepkimeye girmez. Cam banyo üstünde yüzer ve yer çekimi ile yüzey geriliminin ortak etkileriyle yaklaşık 6 mm'lik denge kalınlığına ulaşana değin kalay banyosu üstünde yayılır.
1 000°C'ta camın yaklaşık 10 000 P olan akışmazlığı 1 c P düzeyindeki sıvı kalaya oranla çok yüksektir; dolayısıyla kalay banyosu üzerinde kayan ilk cam şeridine bir çekme kuvveti uygulanarak sürekli bir şerit elde edilir. Bu şerit, fırının aşağı ucunda sıcaklığı yaklaşık 600°C düşen kalay banyosu üstünde yavaş yavaş soğur. Sonra, henüz plastikliğini yitirmeden kalay banyosundan ayrılır ve soğutma fırınının dışına sürüklenir. Cam yaprağının eni eritme fırınının debisi ve sürekli çekim organını oluşturan rulolu konveyörün hızıyla belirlenir. Elde edilen ürün, yani yüzdürme cam ya da float-glass mekanik olarak perdahlanmış cam ksdar düz ve saydamdır.
Kısa sürede hızla gelişen bu yöntem günümüzde, denge kalınlığından farklı kalınlıkta cam yaprakları elde etme olanağı verir. Şerit çeşitli yollarla inceltilerek kalınlığı 3 mm'yi geçmeyen yapraklar elde edilebilir, ince yüzdürme cam daha düz olduğundan pencere camından nitelikçe daha üstündür. Bu yöntemle, 18 mm'lik camlar da üretilebilir. 1970'ten bu yana hizmete giren yüzdürme cam birimleri günde 500-6001 cam işleyebilmektedir. Bu birimler, birbirini izleyen kampanyalarla gerek renksiz ayna camı gerekse renkli ayna camı üretmektedir.
Pencere camı. Eskiçağ toplumları pencerelerini ahşap ya da taş kapaklarla, kimi zaman da claustra'larla kapatırlardı; bunların şebekeli bölümleri, kaymaktaşı ya da mika levhalar, hatta üflenmiş renkli camla donatılırdı. (Yakındoğu’daki erken hıristiyanlık dönemi tapınakları.) Roma imparatorluğu büyük ılıca pencerelerinde dökme cam kullanan ilk uygarlık oldu. Alçı kayıtlı arap vitrayı, kurşun armatürlü Batı vitrayı (VIII. yy.'da kullanılmaya başlandı) XII. yy.'dan başlayarak önemli rol oynadı. Büyük gotik kiliseleri adeta camlı kafeslere dönüştü.
Sivil alanda cam geçirilmiş kanatlı pencerelerin kullanımı XV. yy.'da yaygınlaştı. Üflenmiş pencere camları küçük boyutlu olmakla birlikte, silindir biçiminde üfleme giderek daha büyük camların yapılmasını sağladı; ne var ki, bunlar güçlükle taşınabildiğinden çok yaygınlaşamadı. XIX. yy.'da, bir yüzyıl önce geliştirilen dökme cam tekniği sayesinde büyük mağaza vitrinleri yapıldı. Bununla birlikte, XX. yy.'da camın sınai üretimi ve sertleştirilmesi yüksek binaları bir perdeduvarla saran büyük camlı yüzeylerin yapılmasını sağladı.
Türkiye’de, başlangıç tarihi Selçuklular dönemine değin uzanan cam sanayisi, XVII. ve XVIII. yy.’larda önemli gelişmeler göstermiş ve bu sanayi koluna ait imalathaneler İstanbul'da Eğrikapı ile Tekfur sarayı çevresinde yoğunlaşmıştı. 1795'te Çubuklu'da (İstanbul) kandil, sürahi, kadeh, kâse gibi cam ev eşyaları yapan, dönemine göre oldukça önemli bir imalathane kuruldu.
Cumhuriyet döneminde,Birinci beş yıllık sanayi planı (1933-37) çerçevesinde modern anlayışla bir cam sanayisi kurulması öngörüldü ve bu görev T. İş bankası'na verildi, iş bankası, T. Şişe ve cam fabrikaları aracılığıyla 1934'te, ilk cam fabrikasını Paşabahçe’de (İstanbul) kurdu. Bunu, 1961'de Çayırova (İstanbul), 1968'de Topkapı (İstanbul) ile Teknik cam (İstanbul), 1971 'de Cam elyaf (İstanbul) ile Anadolu cam (Mersin), 1975’te Soda sanayisi (Mersin), 1980’de Oto cam sanayisi (Bursa) ve Sinop cam, 1981 'de Televizyon cam sanayisi (Kırklareli),
1983'te Kırklareli cam sanayisi ile Kromsan krom bileşikleri cam sanayisi (Mersin) ve 1989'da Cam işleme san. aş kuruluşları izledi cam sanayisinde, I990ü'larda hız kazanan bu gelişmeyle, üretim miktarlarındaki artışların yanı sıra ürün çeşitlemesine de gidildi; düz cam ve cam ev eşyasının yanında aydınlatma araçları, şişe, cam elyaf, oto emniyet camı, cam tülü işlemesi ve bitümlü örtüler, kristal, sınai cam kap üretimleri de gerçekleştirildi ve zamanla dışalım önemli ölçüde azaltılarak dışsatıma geçildi.
Türkiye Şişe ve cam fabrikaları aş verilerine göre 1983 yılında Türkiye'nin toplam cam ve cam eşya üretimi 517 444 ton olarak gerçekleşti. 1984 yılında bu miktar 612 593 tona, 1985 yılında 611 307 tona, 1986 yılında 589 566 tona kadar yükseldi. 1987 yılındaysa toplam cam ve cam eşya üretimi 698 962 tonla 1981 yılına oranla yaklaşık % 70 oranında artış gösterdi. 1988 yılında 742 069 ton cam ve cam eşya üretimi yapıldı. Bu toplam üretimin, 398 557 tonu düz cam ve buzlu renkli cam, 226 259 tonu cam sınai kap, 85 426 tonu cam ev eşyası, 398 tonu cam tülü, 8 033 tonu keçe fitil, 1 458 tonu boru çubuk, 21 934 tonu ise emniyet camıydı.
Kaynak: Büyük Larousse