O dönemlerde kendisinin ne olduğunu sorgulayan,çevresini merak eden ve doğanın neden acımasız davrandığını bilemeyen kişilerin huzursuzluklarını giderecek çareler aranmış olmalı.Belki de toplumdaki bir veya birkaç kişi birtakım öyküler hazırlamışlardı.Belki de toplumdaki insanlar esrarlı olguları birbirlerine anlatırken bu anlatım zamanla öykü haline gelmişti.
Daha eski günlerde bataklıkları kurutan bir kralın doğa ile olan bu mücadelesi,Herakles’in bataklık canavarı Hydra ile savaşına dönmüştü.
Olasıdır ki,yarı at,yarı insan olan kentuarlar,bir zamanların ünlü binicileriydi.
Bilimlerin henüz olgunlaşmadığı zamanlarda,insanların algıladıkları dünyanın biricik dünya olmadığını bugünden geriye baktığımızda anlıyoruz.Böyle bir ortamda normal bir olgunun bile olağanüstü nitelik kazanması mümkündür.Örneğin doğum,normal bir olaydır.
Bunu her insan her zaman ve her mekanda bilir.Ama bu doğum olayının bilimsel açıklaması bilinmiyorsa,insanların ona doğaüstü bir nitelik kazandırması beklenir.Artık doğum,bazı toplumlar için yeniden dünyaya dönüş şeklinde yorumlanacaktır.