Efes
EFES ya da eski adıyla Ephesos, Anadolu' nun batısında, Ege Bölgesi'nde kurulmuş eskiçağ kentlerinin en ünlüsüdür. Kentin kalıntıları İzmir'in Selçuk ilçesinin çok yakınındadır. Efes'in de içinde bulunduğu bölgeye eskiden İyonya denirdi. İyonya'nın 12 kentinden biri olan Efes, bu yöredeki öbür kentler gibi İÖ 10. yüzyılda kuruldu. Kentin kurucusunun efsanevi Kral Kodros'un oğlu Androc-les olduğu sanılmaktadır. Efes önceleri, Küçük Menderes Irmağı'nın denize döküldüğü körfezin kıyısındaydı. İyonlar Efes'in bulunduğu yere geldiklerinde bu bölgenin yerli halkı, Anadolu'nun büyük tanrıçası Kibele'ye tapan Lelegler ve Karyalılar'dı. İyonlar, o zamanki adı Koressos olan limanda kentlerini kurdular ve Ünlü Artemis Tapınağı'nı yaptılar. Yaklaşık İÖ 560-550 yıllarında yapıldığı sanılan tapınağın Efes kentinin yaşamında çok önemli bir yeri vardı. Eskiçağda Efes Asya ile Avrupa arasındaki ticaret yolu üstünde çok önemli bir merkez oldu.
Efes İÖ 7. yüzyılın ilk yarısında Kimmer-ler tarafından ele geçirildi. İÖ 6. yüzyılın ortalarında ise Lidyalılar'ın egemenliğine giren kent, bu tarihten sonra hızlı bir gelişme göstermeye başladı. Efesliler Lidyalılar'ın egemenliğinden kurtulmak istiyorlardı. Kentin ilk yerini terk edip Artemis Tapınağı yakınına yerleşmek zorunda kaldılar. Burası günümüzde su düzeyinin altındadır ve Artemis Tapınağı dışındaki kalıntılar ortaya çıkarılamamıştır.
Öbür kentlerin ve devletlerin Efes'i egemenlikleri altına alma çabaları uzun yıllar sürdü. Persler'in ve Romalılar'ın egemenlik kurmak için harcadığı çabalar Büyük İskender'in İÖ 333'te kenti almasına kadar sürdü. Efes bundan sonra yaklaşık 50 yıl bir bolluk dönemi yaşadı. Büyük İskender'in ölümünden sonra onun komutanı Lysimakhos Efes'in yönetimini aldı. Kent bu dönemde Bülbül Dağı ile Panayır Dağı arasında, yüksekliği 10 metre ve uzunluğu 9 km olan bir surla çevrili geniş alana yeniden kuruldu. Çevre halkların da burada oturmaya zorlanmasıyla nüfusu iyice arttı, bir süre sonra Anadolu'nun en kalabalık kenti durumuna geldi. Helenistik dönemde Selevkoslar'ın; İÖ 190 yılından sonra Bergama Krallığı'nın yönetiminde kalan kentin ekonomisi ağır vergiler yüzünden geriledi. Ama Roma İmparatoru Augustus döneminden sonra tam 200 yıl en parlak çağını yaşadı. Efes bu dönemde Anadolu'nun en varlıklı ticaret merkezi oldu. Hıristiyanlık'ın ortaya çıkması ve Efes'e Hıristiyan azizlerinden Paulus ve Yuhanna'nın gelmesi, İsa'nın annesi Meryem'in Efes'e yakın bir dağda yaşayıp ölmesi kenti Hıristiyanlık'ın önemli bir merkezi durumuna getirdi. Aynı zamanda yoğun din kavgaları da yaşandı. Bu çatışma larla ilgili yaygın birçok öykü vardır. Yedi Uyurlar'ın öyküsü de bunlardan biridir . Hıristiyanlık'ın benimsenmesinden sonra Efes birçok yeni ve güzel yapı daha kazandı. Selçuk ilçesinin kuzeybatısındaki tepede Aya-suluk Kalesi ve içindeki St. Jean Kilisesi bu dönemden kalmadır.
1090-97 arasında Selçuklular'ın. daha sonra Bizanslılar'ın. 1304'te yeniden Selçuklular'ın eline geçen Efes, son parlak dönemini 14. yüzyılda Selçuklular'ın egemenliği altında yaşadı. Bu dönemde kent Ayasuluk Kalesi ile bugünkü Selçuk'un bulunduğu yeri kapsıyordu. Efes Osmanlılar döneminde önemini yitirdiyse de, büyük bir tarih hazinesini sakladığı için ününü hep korudu.
Efes'te ilk kazı 1869'da İngiliz arkeolog J. Turtle Wood tarafından yapıldı ve ilk kez Artemis Tapınağı ortaya çıkarıldı. Avusturyalı arkeologlar 1895-1913 yılları arasında Bülbül Dağı ile Panayır Dağı eteklerindeki kentin Helenistik ve Roma dönemi kalıntılarını gün yüzüne çıkardılar. Günümüzde de son kalıntılar ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır.
Efes'teki en ünlü kalıntı olan Artemis Tapınağı Dünyanın Yedi Harikasından biri olarak kabul edilir. Çünkü tümüyle mermerden yapılan bu tapınak Helenistik dönemin en büyük yapısıdır. Artemis Tapınağı'nın yerinde bugün bazı temel kalıntılarından başka hiçbir şey kalmamıştır. Buradan çıkarılarak İngiltere'ye götürülen birçok parça British Museum' da sergilenmektedir.
Son Artemis Tapınağı'ndan önce aynı yerde Artemis için başka tapınaklar da yapılmıştı. Ama son tapınak 55 x 115 metre boyutlarıyla o güne kadar yapılanların en büyüğüydü. Tapınakta iki sıra dizilmiş 127 sütun vardı. Tapınağın altı bataklık olduğu için yapı bataklıktan korunmak amacıyla 2,68 metre yüksekliğinde 13 basamaklı bir podyum üzerine kuruldu. Sütunlar 18 metre yüksekliğindeydi ve çeşitli kabartmalarla süslenmişti. Tapınağın ortasına, Cella denilen yere de Artemis heykeli yerleştirilmişti . Tapınağın yapımı İÖ 3. yüzyılın ilk yarısında tamamlanabildi.
Artemis Tapınağı'nın hemen yanı başında, 15 cm kalınlığında mermer bloklarla kaplı 32 x 22 metre büyüklüğündeki bir alanda at nalı biçiminde yükselen sunak vardı. Sunağın üzerinde kurban kesilir, dinsel törenler yapılırdı. Sunağın mermerleri daha sonra tiyatro binasında ve İsa Bey Camisi'nde kullanılmıştır.
Efes'te birbirinden güzel ve ilginç daha birçok yapı vardır. Bunlardan biri de Vedius Gymnasionu'dur. Bu gymnasion beden ve silah eğitimlerinin yapıldığı, bilginlerin konuşmalar yapıp ders verdiği bir eğitim merkeziydi. Vedius Gymnasionu İS 150'de Efes'in
büyük zenginlerinden Publius Vedius Antoni-nus tarafından yaptırılmıştı. Roma üslubundaki yapıda bir de hamam vardır. Kentin en sağlam kalmış yapılarından olan gymnasionun sütunlu avlusu heykellerle süslenmiştir.
Vedius Gymnasionu'nun güneyinde bulunan stadyumda ise çeşitli törenler, atletizm yarışmaları, araba koşulan ve gladyatör dövüşleri yapılırdı. Seyircilerin oturma yerleri Panayır Dağı'nın eteklerinden yukarı doğru yükselen stadyumun yapı malzemesi Ayasu-luk surlarının yapımında kullanılmış, günümüze pek fazla bir şey kalmamıştır. Ele geçen yazıtlardan stadyumun İmparator Neron (54-68) döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Efes'teki yapıların en büyüğü ve en etkileyici olanlarından biri de kuşkusuz tiyatrodur. Genişliği 145 metre ve oturma yeri bölümünün yüksekliği 30 metre olan bu mermer yapının günümüzdeki kalıntıları da göz alıcıdır. Tiyatro ilk kez Helenistik dönemde yapılmıştı. Daha sonra genişletilmiş ve İS 2. yüzyılın ortasında 24 bin kişinin oturabileceği bir yer durumuna getirilmiştir.
Efes'in yalnızca yapıları değil caddeleri de ünlü ve güzeldir.Artemis Tapınağı'ndan başlayıp Vedius Gymnasionu'nu ve stadyumu geçerek tiyatronun batısından, Ticaret Agorası' nın doğusundan, Celsus Kütüphanesi'nin önünden kıvrılıp Devlet Agorası'na çıkan mermer bir yol vardır. Bu yol aynı zamanda kentin ana caddesidir. 5. yüzyılda yapılan yol, yıllarca üzerinden atlı arabaların ve insanların geçmesiyle aşınmışsa da cilalı gibi parlayan mermerleriyle bugün de görkemli ve güzeldir.
Celsus Kütüphanesi eskiçağdan kalma en önemli kütüphane yapılarındandır. Ön yüzü iki katlı, içi 10,92 x 16,72 metre boyutlarında büyük ve yüksek bir salondan oluşan kütüphane, kitapları nemden korumak için dıştan ikinci bir duvarla çevrilmişti. Çok geniş mermer basamaklarla çıkılan kütüphanenin ön yüzü çeşitli süslemelerle bezenmişti. 115-117 yılları arasında yapımına başlanan kütüphane 260 yılında yandı. Celsus Kütüphanesi'nin onarım çalışmaları 1978'de tamamlanmıştır.
Celsus Kütüphanesi'nin önünden keskin bir dönemeçle kıvrılan yol güneydoğuya doğru uzanır. Bu yola Kuretler (Yöneticiler) Caddesi denirdi. Caddenin sol yanında Hadrianus Tapınağı vardır. İS 2. yüzyılda kurulan bu yapı Efes'in küçük ama en süslü yapılarından biridir.
Hadrianus Tapınağı'nın hemen arkasında Skolastikia Hamamı yer alır. Efesli zengin bir kadın olan Skolastikia'nın 5. yüzyıl başında yaptırdığı hamam günümüze oldukça sağlam kalabilmiştir. Hamamın tam karşısındaki bayırda ise Efesli zenginlerin evleri yer alır.
Kuretler Caddesi'nde ilerlerken solda IS 2. yüzyıldan kalma Traianus Çeşmesi ile karşılaşılır. Bu çeşme 5,20 x 11,90 metre boyutlarında büyük bir havuzu üç yandan çevreleyen iki katlı bir yapıdır. Çeşmenin ortadaki bölümünde İmparator Traianus'un heykeli bulunmaktadır. Sular heykelin altından çağlayanlarla havuza dökülür ve oradan kent halkının su aldığı 1.90 metre genişliğindeki ince uzun bir havuza akardı.
Efes'te halkın yönetim ve ticaret ile ilgili sorunlarını yöneticilerle konuşup tartışmak için toplandığı iki agora vardı. Bunlardan Ticaret Agorası Helenistik dönemde kurulmuştu. İyon düzeninde, dört yanı sütunlarla çevrili agoraya Neron döneminde Dor düzeninde bir ek yapıldı. Devlet Agorası'nın yeri ise son yıllardaki kazılarla ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bu iki agora da Efes'teki toplumsal yaşam konusunu aydınlatmaya yarayan çok önemli kalıntılardır.
Efes'te Artemis ve Hadrianus tapınakları dışında iki önemli tapınak daha vardır. Bunlardan Serapis Tapınağı Efes'in en ilginç yapılarından biridir. Tapınağa Ticaret Agorası'nın batı kapısı doğrultusundan bir merdivenle çıkılır. Mısır heykellerinin ve bazı belgelerin varlığı tapınağın Mısırlılar'ca yapıldığını göstermektedir. Bilindiği gibi eskiçağda ürettiği buğdayı Ege kıyılarındaki kentlere satan Mısır'ın bu bölge ile yoğun bir ticari ilişkisi vardı. Hıristiyanlık döneminde Serapis Tapınağı kiliseye dönüştürülmüştür.
Domitianus Tapınağı ise, İmparator Domi-tianus (İS 51-96) adına yapılmış bir tapınaktır. Tapınağın yeri Traianus Çeşmesi'nin karşısın-dadır. Günümüze yalnızca temelleri kalmış olan tapınağın yanlarında sütunların bulunduğu belirlenmiştir. İmparator Domitianus'un heykelinden geriye kalan ise yalnızca baş ve bir koldur.
Efes'te Prytaneion adıyla anılan yer ise siyasi konuların görüşüldüğü, önemli tören ve şölenlerin yapıldığı belediye binasıdır. Bu yapı İmparator Augustus döneminde Dor düzeninde yapılmıştır. Binanın avlusu kalkan ve fırıldak motiflerinden oluşan bir mozaikle süslenmişti.
Prytaneion'un ve Devlet Agorası'nın önünde tiyatro biçiminde bir yapı vardır. Odeon denen bu yapı 1.400 kişilik bir konser salonudur. Yapı yarım daire biçiminde ve üstü kapalıdır.
Efes'teki çok sayıda hamam, Türkiye'nin en iyi korunmuş eski sukemeri, Panayır Dağı sırtlarında uzanan ve büyük boyutlu taşlarla örülmüş kent surları da önemli kalıntılardandır.
Efes'in tarihsel zenginliği bunlarla bitmez. Örneğin 2. yüzyılda bir Roma yapısının içinde yapılan Meryem Ana Kilisesi Roma mimarisinin özelliklerini yansıtır. Efes'in yakınlarındaki bir dağın tepesinde, gür bir ormanın ve çağlayan suların arasında da Meryem Ana Evi bulunmaktadır. Bu evde son günlerini geçiren Meryem Ana'nın mezarı da buradadır. Bu nedenle Hıristiyanlar'ca kutsal sayılır ve hac ziyaretine gelinir.
Hıristiyanlar için ikinci önemli kilise de Ayasuluk Kalesi'nin içine yapılmış St. Jean Kilisesi'dir. İmparator Jüstinyen (527-565) zamanında son biçimini alan kilisede St. Jean' ın mezarı ve anısına dikilmiş bir de anıt vardır. St. Jean Kilisesi ortaçağ boyunca Hıristiyanlar için en önemli ziyaret yerlerinden biri olmuştu.
Efes Selçukluların eline geçtikten sonra İsa Bey tarafından Ayasuluk Tepesi'ne bir cami yapılmıştır. İsa Bey Camisi adıyla anılan bu cami 1375'te tamamlandı. Caminin bir özelliği de Anadolu cami mimarlığının en eski örneği olmasıdır. İsa Bey Camisi'nin çok zengin süslemeleri vardır ve çinileri de çok güzeldir.
Efes'te bulunan zengin tarih kalıntılarının birçoğu Selçuk'taki Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.
Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica