BOTANİK ya da bitkibilim, biyolojinin bitkileri inceleyen dalıdır. Bilim adamlarının bitki tanımında henüz tam bir görüş birliğine varamamış olmalarına karşın, yalnız gerçek bitkiler değil, uzmanların bitki olarak kabul etmedikleri bütün bitkisel canlılar da bu bilim dalının kapsamına girer. Örneğin suyosunları ile mantarlar çağdaş sınıflandırmada bitki sayılmadığı halde, suyosunlarını, yani algleri inceleyen algoloji ile mantarları inceleyen mikoloji hiç tartışmasız botaniğin uzmanlık dalları sayılır. Bu bilimin, gerçek bitkiler arasından da yalnızca belirli bir grubu, sözgelimi eğreltiotlarını konu alan pteridoloji, yap-rakyosunları ile ciğeryosunlarının oluşturduğu karayosunları grubunu konu alan briyoloji ve yalnızca fosil bitkileri inceleyen paleobota-nik gibi başka uzmanlık dallan da vardır. Oysa botaniğin ana bölümleri böyle bir ayrım yapmaksızın bütün bitkileri ele alır; ama her biri bitkileri değişik bir açıdan inceler. Bu dört ana bölüm ile kapsadıkları başlıca altbölümler aşağıda kısaca tanımlanmıştır:
1. Bitki morfolojisi bitkilerin kök, gövde, yaprak, çiçek gibi bölümlerinin bütün yapısal ve biçimsel özelliklerini inceler. Bu geniş kapsamlı bölümün daha ince ayrıntılar üzerinde yoğunlaşmış birçok altbölümü vardır. Örneğin yapısal morfoloji bitkilerin bütün bölümlerini dış yapıları ve görünümleriyle biçimsel açıdan ele alırken, bitki anatomisi iç yapılarını doku ve hücre düzeyinde inceler. Bu inceleme de dokuların yapılanma özelliklerini araştıran bitki histolojisi ya da dokubilimi ile hücrelerin biçim, boyut, duvar kalınlığı gibi mikroskobik yapısal özelliklerini araştıran bitki sitolojisi ya da hücrebilimi gibi uzmanlık alanlarına dayanır. Kısacası çiçeklerin konumu, taçyaprak ve çanakyaprakların yerleşme düzeni, erkekorganların ve dişior-ganların ayırt edici yapısal özellikleri, yaprakların biçimi ve dokusu üstüne bütün ayrıntılı bilgileri bitki morfolojisi sağlar. Bu nedenle bitkilerin sınıflandırılması, yani benzer özelliklerine göre sınıf, takım, familya, cins ve tür düzeyinde gruplandırılması büyük ölçüde bitki morfolojisine dayanır.
2. Bitki fizyolojisi bitkilerin üreme ve büyüme süreçlerini, yaşam çevrimini, solunum ve beslenme gibi yaşamsal işlevlerini konu alır. Örneğin köklerin topraktan suyu emmesi, su ve besin maddelerinin iletimdoku sistemiyle yapraklara taşınması, yapraklarda fotosentezle besin üretimi bu inceleme alanının kapsamına girer.
Bitki morfolojisi ile bitki fizyolojisi sağlıklı bitkileri konu alırken, bitki patolojisi ya da fitopatoloji de bitki hastalıklarıyla ilgilenir.
3. Bitki ekolojisi ya da çevrebilimi biryandan bitkilerin yaşadığı doğal ortamın biyolojik ve fiziksel özelliklerini, örneğin toprak,nem, hava sıcaklığı ve ışık koşullarını, bir yandan da bitkilerin çevreyle ilişkilerini, yani hem cansız doğanın, hem de aynı ortamdaki öbür bitkiler ile hayvanların bitki toplulukları üzerindeki etkilerini araştırır. Ayrıca orman, çalılık, fundalık, çayır, bataklık ve turbalık gibi bitki topluluklarının incelenmesi de bu bölümün konusudur.
4. Bitki sistematiği türler arasındaki farklılıkları saptayarak bütün bitkileri ortak özelliklerine göre sınıflandırır; bitki taksonomisi de tanımlanmış özelliklerine göre bitkileri adlandırır.
Ayrıca botanik ile öbür bilim dallarının işbirliğinden doğan ortak uzmanlık alanları da vardır. Örneğin bitki coğrafyası bitkilerin yeryüzündeki dağılımını, etnobotanik insan topluluklarının tarih boyunca bitkilerden nasıl yararlandığını, bitki genetiği ise kalıtsal özelliklerin yeni döllere nasıl aktarıldığını ve gen aktarımıyla insana daha yararlı ya da daha verimli soyların nasıl elde edileceğini araştırır. Bunların dışında, botaniğin özellikle tarım, ormancılık, bahçecilik, seracılık ve eczacılıkla da çok yakın ilişkisi vardır.
BOTANİK BAHÇELERİ
Yalnızca çevreyi güzelleştirmek amacıyla düzenlenmediği için öbür bahçe ve parklardan oldukça farklıdır. Bu bahçeler, bir yörenin yerli bitkileri ile o iklimde yetişmeyen bitki örneklerini bir araya derleyip özel bakım altında iklime uyum sağlamalarını amaçlayan zengin bir bitki koleksiyonudur. Bahçenin görünümünü güzelleştirmek için bazen aralarına ağaç ve çalılar dikilse de, bitkilerin yerleşme düzeninde mutlaka bilimsel sınıflandırma gözetilir; yani aynı familya, cins ve türden bitkilerin bir arada bulunmasına özen gösterilir. Böylece hem aranan bitki kolayca bulunabilir, hem de türler arasındaki yapısal benzerlikler ön plana çıkar. Her bitki örneğinin yanına ya da üstüne de anayurdu, halk arasında bilinen adı ve Latince adı yazılır.
Botanik bahçelerindeki bitki örnekleri çoğu kez coğrafya bölgelerine ya da doğal ortamlarına göre de gruplandırılır. Örneğin tropik bitkiler ya da su bitkileri için genellikle ayrı bölümler vardır. Açık havada yetiştirilen bitki türleri, botanik bahçesinin bulunduğu bölgenin iklim koşullarıyla sınırlıdır. Bu nedenle, o iklimde yaşamayan bitkiler için gerekli sıcaklık, ışık ve nem koşullarını sağlayarak bahçedeki tür sayısını artırmak amacıyla seralar düzenlenir. Örneğin seralarda yarı gölgeli tropik yağmur ormanları ya da rüzgârlı yüksek dağ etekleri gibi özel çevre koşulları yaratılabilir.
Botanik bahçelerinin yalnız ağaç, çalı ve odunsu bitki örneklerini içeren bölümüne arboretum, kurutulmuş otsu bitki koleksiyonlarına da herbaryum denir.
İlk botanik bahçeleri bütün ilaçların bitkilerden elde edildiği çağlarda kurulmuştur. Bir zamanlar Avrupa'daki manastırlarda hastalıkların tedavisinde kullanmak için şifalı bitkiler yetiştirilirdi. Bu bilgi ve deneyimlerin ortaçağdaki öğrenim kurumlarına aktarılması, üniversitelerde botanik bahçeleri kurma düşüncesine esin kaynağı oldu. Böylece ilk botanik bahçesi 1545'te İtalya'nın Padova kentinde, üniversitenin çalışmalarına yardımcı olmak amacıyla kuruldu. Bunu Hollanda ve Almanya'nın Leiden, Leipzig ve Heidelberg üniversitelerindeki botanik bahçeleri izledi.
Başlangıçta yalnız şifalı bitkilere ayrılmış olan bu bahçelerin kapsamı giderek genişledi ve 16. yüzyılın ünlü botanikçilerinden Carolus Clusius, Leiden'deki botanik bahçesinde büyük bir soğanlı bitki koleksiyonu oluşturdu. Bugün Hollanda'nın dünya çapında ünlü olan laleleri ve bir sanayi dalına dönüşmüş olan soğanlı bitki üretimi Clusius'un bu çalışmalarından doğmuştur. Zengin bitki örnekleriyle dünyanın sayılı botanik bahçeleri arasında anılan Kew Krallık Botanik Bahçesi de 1759'da Londra yakınlarındaki Kew'da kurulmuştur. Bu bahçenin yöneticilerinden Sir Joseph Banks ile Sir VVilliam Hooker, bitki örnekleri toplamak için dünyanın dört bucağına keşif gezileri düzenlediler. Böylece Avrupa'da hiç tanınmayan bitki türleriyle zenginleşen bu bahçe, 1800'lerin ortalarında, yeni bahçe bitkilerini üreten, besin, ilaç, kozmetik ve parfüm sanayilerine hammadde sağlayan önemli bir merkez olarak tanındı. Kew Botanik Bahçesi bugün 25 bin canlı bitki türü ile 6 milyon kurutulmuş bitki örneğini içerir. 1935'te Süleymaniye'de 27 bin metre karelik bir alanda kurulmuş olan İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi'nde 3.000 kadar yerli ve yabancı bitki türü, dokuz sera, herbaryumunda da 37 bin kurutulmuş bitki örneği bulunur. Ayrıca Ege ve Dicle üniversiteleri fen fakülteleri ile Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi'nin birer herbaryumu, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi'nin de zengin bir arboretumu vardır.
20. yüzyılda, şifalı bitkiler yetiştirmek ve tıp öğrencilerini eğitmek için kurulan botanik bahçelerinin sayısı giderek azaldı. Bunların yerini üniversitelerin araştırma merkezleri ve sanayi kuruluşlarına bağlı özel birimler aldı. Gene de bugün dünyanın hemen her ülkesinde büyük botanik bahçeleri vardır. Bilimsel araştırma ve inceleme merkezi olma görevini sürdüren bu bahçelerin çoğu, bitkiler âlemini tanıtmak ve doğa sevgisini aşılamak için halka da açılmıştır.
Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica