Arama

Efsane Nedir? - Tek Mesaj #3

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
8 Ekim 2008       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

EFSANE VE MİTLER.


Eski Yunan dilinde "söylenen ya da duyulan söz" anlamında kulla­nılan "mitos" sözcüğünden gelen mit, masal, efsane, öykü anlamını taşır. İlkel insanlarla il­gili araştırmalardan öğrendiğimize göre, atala­rımız beklentilerinin gerçekleşmesi için, bunlar sanki olmuş gibi bazı davranışlarda bulunur­lardı. Örneğin yağmur yağsın diye toprağa suökerler ya da korktukları ve ölmesini iste­dikleri yabanıl hayvanların ve düşmanlarının ok ve mızraklar saplanmış resimlerini çizer­lerdi. Yanan bir tekerleği yerde yuvarlamakla Ay ve Güneş'in yeniden doğmasını sağladık­larına inanırlardı. Zamanla birçok insanın katılmasıyla daha uzun ve karmaşık öyküler doğdu. Bazı kadın ve erkekler öyküyü canlan­dırmak için maskeler takarken bazıları da davul çalarak açıklamalar yapardı. Kral Gü­neş'i, kraliçe de Dünya'yı ya da Ay'ı canlandırır, Güneş'in Dünya'yı karanlıktan ve ölüm­den kurtarışı sahnelenirdi. Giderek bu oyun­lardaki törensel nitelik unutuldu, öyküleri halk ozanları anlatmaya başladı. O çağlarda bu ozanlar kralın ve halkın gözünde çok saygın kişilerdi.

Efsane sözcüğü ise çok sonraki tarihlerde ortaya çıktı. Aslında Farsça'da masal ve söylence anlamına gelen bu sözcük Türkçe'de biraz anlam değişikliğine uğrayarak doğaüstü olaylara ilişkin söylenceler karşılığı olarak kullanılmaktadır. Zamanla mitlerle efsaneler karıştı. Yeryüzündeki çeşitli efsanelerin to­parlanıp derlenmesi ve yazıya dökülmesi so­nucu önemli bir kaynak ortaya çıkmış oldu. Mitoloji adı verilen bu kaynak Anadolu, Mezopotamya, Girit, Fenike, Mısır ve benze­ri uygarlıkların sözlü geleneklerinden doğan evrensel bir bütündür.

Eski Yunanlılar, gökyüzünde atlı arabasını süren Güneş tanrısı Helios'un öyküsünü anla­tırlardı. Eski Çinliler de Güneş'in bir atlı araba sürdüğünü sanırlardı. Oysa Meksika'da yaşamış olan Aztekler'in bu konudaki öyküle­ri daha değişikti. Nanahuatzin adlı bir tanrı­nın Dünya'ya ışık getirebilmek için kendisini ateşe atarak kurban ettiğini ve böylece Güneş'e dönüştüğünü söylerlerdi; Güneş'in sabit bir yerde durmasını engellemek, gökyü­zünde hareket etmesini sağlamak için ise tüm öteki tanrılar kendilerini kurban etmişlerdi. Eski Mısırlılar gökyüzünü bir okyanus olarak düşünürlerdi. Güneş her sabah bir yelkenliy­le bu okyanusu aşar, akşamları bindiği bir başka yelkenliyle geri dönerdi.

Arkeologlar eski kent kalıntılarını ortaya çıkararak ilk insanların kullandığı eşyaları inceledikçe, çeşitli mitolojilerle ilgili daha çok bilgi sağlanıyor. Böylece Güney Avrupa'daki mağara adamlarının, Batı Avrupa ve İngilte­re'deki Keltler'in, Doğu Akdeniz'deki Sümerler'in, Hititler ve Babilliler'in zengin mi­tolojileri olduğunu artık biliyoruz. Arkeolog­ların çalışmaları, Orta ve Güney Amerika'daki Amerika Yerlileri'nin kurdukları birçok büyük uygarlığın aydınlanmasına da katkıda bulundu.

Bazı bilim adamlarına göre ilk efsaneler tanrılara inançtan değil, her nesnede var olduğu sanılan sihirli ruhlardan kaynaklandı. İnsanlar daha sonra tanrıları kendilerine ben­zeyen varlıklar olarak düşünmeye başladılar. İlk tanrılar, büyük bir olasılıkla, gök gürültü­sü ve şimşek gibi insanların anlayamadıkları ve bu yüzden korktukları doğa olaylarıydı. Bu büyük güçler, kendisini kızdıranları uyaran ve bazen de öldüren öfkeli tanrılar olarak açıkla­nıyordu. Belki de Yunan, Roma ve İskandi­nav mitolojilerinde en güçlü tanrının gök tanrısı olması bu yüzdendir .

Tüm mitolojilerde öfkeli tanrı öykülerine rastlanır. Denizde kopan korkunç bir fırtına Yunanlılar'ın deniz tanrısı Poseidon'un öfke­lendiğini düşünmelerine yol açardı. En önem­li tanrılar insanların yiyecek bulmalarına yar­dım eden tanrılardı. Topraktan iyi ürün alın­mış, bol balık tutulmuş, başarılı bir av gerçek­leştirilmişse bazı tanrıların kendilerine yardım ettiğine inanırlardı.
Msxlabs & Temel Britannica
Son düzenleyen Safi; 4 Şubat 2018 18:49
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....