Melekler Geçiti
Gecenin koyu saatleri. Birkaç adam belirdi Sufi ’ nin karşısında. Saçları ıslaktı , kendini düşünmenin en saklı biçimini izliyordu.
"Ölülerden korkar mısın ? " dedi kalın gövdeli adam. Demek sonunda ölmüştü.
" Hayır " diye yanıtladı Sufi.
Korkarsa gelmeyeceğini biliyordu.
Bir bahçe doğdu zamanda .Belli belirsiz , demirden ve çiçeksiz bir çardağın önünde mıcırların üzerinde göründü ölü. Lacivertti. Parmağını kaldırıp " işte bak bir ölü " dedi kendine hayretle , pardesüsü ışıldayıp söndü. Sakalları vardı. Yanına gidip sakallarını çıkartmasını istedi Sufi. " Ve bu giysileri de çıkart , bunlar sana yabancı " dedi.
Bir ara sokağa çıktılar birlikte. Cihangir ’ de yokuş yukarı ağır bir gece. Onlar yürüdükçe sokak lambaları altında ışıldayan su birikintileri geride kaldı teker teker. Bir telefon kulubesinin önünde durdu oğlan.
"Kimi aradın" dedi Sufi.
" Torbacıyı mı ? "
" Ne oldu peki , neden üzgünsün ? "
" Olmadı o kadar param yok "
" Öldüğün için artık kazanamıyorsun tabi , ama bükme yüzünü ..."
" Benim hesabımda 90 milyon var , onu sana vereceğim "
Peki diyerek baktı melek . Saçları ve boynu arasındaki boşluğun ardında yağmur çiseliyordu.
" Ne alacağız ?"
" Ot alırız " diye yanıtladı. Bu kez yüzünün yarısı görünüyordu.
Ellerini pantolunun ceplerine sokup avuç dolusu kanlı sargı bezleri çıkarttı , bezlerin arasından şırıngası göründü. Eroin alacağını anlamıştı Sufi , üzerinde durmadı. Kuzular gibi sakin , gözlerine bakıyordu Sufi ’ nin. Sufi kendi yüzünün ardında ; otları yalayan rüzgarları duydu. Hemen ensesinde , herşeyden serin ve sakin otları buldu. Ne heyecanliydi Sufi ne asik.
" Sadece kardeşimi görmeliyim gitmeden " dedi.
Bir kardeş koynunun sıcaklığında aralandı zaman. Yavaşca kalktı koynundan. Üzerini örttü ve mutfağa yöneldi.
" Aman Tanrım ! Ne arıyorsun burada sen ! Ölü olduğunu görmemeli o çok yumuşaktır , çabuk görünmez ol ! " dedi meleğe , incitmemeye çalışarak . Görünmez oldu melek bunun üzerine. Kardeşi yalınayak koşup boynuna atıldı ablasının. " O ses senden mi geldi abla ? "
" Hayır " diye yalan söyledi Sufi. Annemle babam çıkartılar aslında o sesi. Uyurken hep düşüncesiz olurlar bilirsin. Kapı aralandı , annesi ve babası yatakta başaşağı yatıyordu. Rahatladı kardeşi . Herşey normaldi.
Bir oda dolusu yatakta yan yana uzanıyordu Sufi ’ nin hiç tanımadığı arkadaşları. Sıkışık ve kasvetli ahşap çatı iniyordu üzerlerine , pahalı kotu olan itici çocuk sırıtarak " Ahu ! Astı da ne oldu salak karı kendini ! " diye alay etti.
" Kapa çenenii ! " diye gürledi Sufi.
" KAPA ÇENENİ ! "
Sufi bağırınca tüm sesler deliklerine çekildi . Suların sesleri kanalizasyonlara , arabaların sesi tekerlerin altına , elektiriklerin sesi ışığa kaçtılar .
" Seni duyabiliyorlar sersem ! " diye koşarak yer altına indi. Alt geçite . Duvarlarından sular akıyordu tüm geçitin , melek ayakları havada yere çapraz bir görünüp bir yok oluyordu. Çekmiyordu.
Duymamış olması için Tanrı ’ ya bir kez dua etti.