Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
10 Ekim 2008       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

TARİH.


İlk krallıklar ve Hint etkisi.


Bugünkü EndonezyalIların atası sayılan İlk-Malayların (Proto-Malay) Asya anakarasından adalara yönelik göç dalgalan Neolitik Çağdan başlayarak 1Ö 1000’lere değin sürdü. Kıyılarda ve akarsu çevrelerinde kümelenen birçok küçük topluluk, uzun yıllar kapalı ve dış dünyadan kopuk bir yaşam biçimini sürdürdü. İS 1. yüzyılda Hindistan ve Çin’le başlayan ticari ilişkiler, adalarda Hinduizm ve Budacılığın kültürel etkisinin yayılmasını sağladı. Limanlara uğrayan ticaret gemilerinden alınan vergilerle zenginleşen krallıkların en güçlüsü, merkezi Sumatra’nm güneydoğusundaki Palembang olan Şrivicaya Krallığı’ydı.
Ad:  ind6.JPG
Gösterim: 1681
Boyut:  53.1 KB

Şrivicaya krallarına ilişkin ilk yazılı kaynaklar 7. yüzyılın ikinci yarısından kalmadır. Mahayana Budacılığmın Tantra kolundan etkilenmiş olan bu krallar, kendilerini bodhisattva (geleceğin Budası) olarak görüyordu. Bu tutum yeni yükselmekte olan krallığın öteki rakipleri safdışı ederek deniz ticaretini kendi tekeli altına alma çabasıyla da bağlantılıydı. Zamanla küçük birimleri kendisine bağlayan Şrivicaya, egemenliğini Sumatra’nm yanı sıra Malakka Yarımadasına ve Cava’mn batısına kadar genişletti. 11. yüzyılın sonlarına doğru Minangkabau krallarının denetimindeki komşu Djambi kenti öne çıkarak kıyı ticaretini ele geçirdi. Bu sırada Çinliler bölgede yeni limanlar bulduğundan, Djambi güçlü bir krallığa dönüşmesini sağlayacak kaynaklardan yoksun kaldı. Ortaya çıkan boşluğu 13. yüzyılda bir Cava hükümdarı doldurdu.

Cava’nm tarihine ilişkin ilk bilgiler 8. yüzyılda adanın ortasındaki Kedu Ovasını elinde tutan ve Şrivicaya ile ilişkileri olan Şailendra hükümdarlarıyla ilgilidir. Tarımsal zenginliğe dayanan bu krallığın güçlü bir dinsel temeli de vardı. 10. yüzyıl başlarında Şailendralann ortadan kalkmasından sonra, adanın doğusundaki Brantas Irmağı vadisinde egemen olan Pasuruan Krallığı öne çıktı. 1035’te bütün rakiplerine boyun eğdiren Pasuruan kralı Erlangga, ülkesinin Kediri (Pancalu) diye bilinen güney kesimini oğullarından birine, Canggala diye bilinen kuzey kesimini de öbürüne vererek topraklarını iki oğlu arasında paylaştırdı. Bu kralların gücü, düzeni sağlama ve büyük çaplı sulama tesislerini kurma karşılığında vergi topladıkları köylülere dayanıyordu. Yerel feodal beylerin sürekli ayaklanmaları karşısında Kediri hükümdarları, 1222’de başkentlerini adanın doğusundaki limanlara daha yakın olan Kutaraja’ya (sonradan Singhasari) taşıdılar. Bu sırada Cava’nm gelişmiş kültürel değerleri çevredeki adalarda da etkili olmaya başladı. Bu etkiye dayanarak siyasal egemenliğini genişleten Kertanagara (hd 1268-92), 1275’te Malayu’yu da kendisine bağladı.

Macapahit egemenliği ve İslamın yayılması.


1289’da Kubilay Han’ın bağlılık bildirmesi için gönderdiği elçileri geri çeviren Kertanagara, Moğolların istilasına karşı koymaya hazırlanırken, çıkan bir ayaklanmada öldürüldü. Bir süre sonra duruma egemen olan damadı Kertaracasa, krallığın başkentini Macapahit’e taşıdı. Bir dizi ayaklanmayı bastırdıktan sonra 1319’da bütün Cava’yı denetim altına aldı. İmparatorluğun kurulmasında önemli rol oynayan ünlü komutan Gaca Mada, Kertanagara’nın kızının başta olduğu dönemde (y. 1329-50) devlet yönetimini üstlenerek Bali, Sumatra ve Bomeo’da Macapahit egemenliğini kabul ettirdi. Daha sonra başa geçen Hayam Vuruk’un döneminde (1350-89) Macapahitler güçlerinin doruğuna çıktı. Vuruk’un ölümünden sonra bağımsızlık ilan etmek isteyen Palembang hükümdarı yenilgiye uğratıldıysa da, bölgede yayılan İslamm etkisiyle Sumatra yeniden öne çıktı.
13. yüzyılın sonlarına doğru Sumatra’nm kuzeyinde Samudra-Pasai ve Perlak adlı iki küçük Müslüman krallık kurulmuş bulunuyordu. 14. yüzyıl sonunda varlıklı bir ticaret merkezi durumuna gelen Samudra-Pasai, 15. yüzyıl başlarında Malakka limanının girişini denetim altına aldı. Bölgeyle gelişen ticari bağlar sonunda Cava’nm kuzeyinde de benzer Müslüman devletçikler ortaya çıktı. 16. yüzyılda Samudra-Pasai’nin yerini alan Açe Sultanlığı, İslâmî Sumatra’nm batısındaki Minangkabau’ya da yaydı. Bu arada Macapahitlerin iç çekişmeler sonunda sahneden silinmesiyle Cava’da Müslüman devletler ile iç kesimdeki aristokratlar arasında çatışmalar baş gösterdi.

16. yüzyılın ikinci yarısında bütün adayı egemenlik altına almaya çalışan Müslüman Demak sultanları yenilgiye uğrayınca, Cava’nm ortasındaki Mataram Krallığı güçlenmeye başladı. Mataramların 17. yüzyılın ilk yarısında kıyı devletlerine karşı saldırıya geçmesi, Cava’nm denizaşırı ticaretinin yıkılmasına yol açtı. Bu ortamda 1510’da Maluku Adalarını ele geçirmiş olan Portekizlileri izleyen İspanyollar, HollandalIlar ve İngilizler yerel güçleri birbirine karşı kullanarak bölgeyi adım adım denetim altına almayı başardılar.

Hollanda egemenliği.


1602’de oluşturulan Birleşik Doğu Hindistan Kumpanyası, öncelikle Cava’daki merkezi Batavia’dan yönettiği ticaret üsleri ağıyla bölgede bir ticari tekel kurmaya yöneldi. 1641’de Malakka’yı Portekiz’den aldıktan ve İngiliz etkisini önemli ölçüde sınırladıktan sonra, yerel hükümdarlıkları denetim altına almaya girişti. Ardından en güçlü devlet olan Mataram’m iç çekişmelerinden yararlanarak adım adım topraklarını ele geçirdi. Böylece 1755’te Mataram Krallığı’ndan geriye küçük Yogyakarta ve Surakarta sultanlıkları kaldı. Kumpanyanın bölgedeki ürünleri toplamak için kurduğu zorunlu ekim ve vergi sistemi, büyük bir zenginlik kaynağı oldu. Ama 18. yüzyılda kaçakçılık yüzünden ticari tekelin kırılması, yönetim giderlerinin yükselmesi, görevliler arasında baş gösteren yolsuzluklar ve İngiliz rekabetinin artan baskısı kumpanyayı mali güçlükler içine soktu. 1784’teki Paris Antlaşmasıyla Doğu Hint suları İngiliz ticaretine açıldı. Bir süre sonra Hollanda topraklarının Fransız yönetimi altına girmesi ve kumpanyanın dağıtılması bölgenin yönetiminde öne'mli değişikliklere yol açtı.
Ad:  Endonezya4.jpg
Gösterim: 1535
Boyut:  40.3 KB

Napoleon’un Doğu Hint Adalarını İngiliz saldırılarına karşı korumak için 1806’da bölgeye genel vali olarak atadığı Herman
Willem Daendels, merkezî bir yönetim sistemi kurdu. İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyasının 1811’de Cava’yı ele geçirmesinden sonra Hindistan genel valisinin yardımcısı olarak yönetimi üstlenen Thomas Stamford Raffles, merkeziyetçi yapıyı daha da geliştirerek sultanlıkları 16 İngiliz temsilciliğine bağladı. Zorunlu vergi sistemi yerine bütün arazilerin mülkiyetine el koyarak bir rant sistemi oluşturdu. Ama Napoleon’un yenilgiye uğramasından (1815) sonra Cava yeniden Hollanda’ya verildiğinden, bu taşanları uygulamaya geçirme olanağını bulamadı.

Merkezî yönetim sistemini temelde koruyan Hollandalılar, Cava Savaşı (1825-30) ve Sumatra’daki Padri Savaşı (1821-37) gibi yerel ayaklanmaları bastırdıktan sonra başlangıçta sultanlıklara tanıdıkları özerkliğe son verdiler. Bu arada genel valiliğe atanan Johannes van den Bosch, bölgenin tarım potansiyelinden yararlanmak amacıyla Tanm Sistemi (Cultuurstelsel) olarak bilinen yeni bir yöntem geliştirdi. Her köyün ekili alanlarının beşte birini ihracat ürünlerine ayırmasını ve bunu vergi olarak yönetime vermesini öngören bu sistem, 1840-80 arasında Hollanda’nın bütçe gelirlerinin üçte birini sağladı. Buna karşılık köylüler ağır sömürü altında giderek yoksullaştı. Yerel hükümdarlar ise sistemin uygulanmasında bir aracı durumuna geldi.
1860’larda adaların zenginliklerinden yararlanmak isteyen HollandalI iş çevrelerinin baskıları sonunda, söz konusu sistem hemen kaldınlmamakla birlikte, özel sermayenin de bölgeye girmesini sağlayacak Liberal Politika benimsendi. 1870’te kabul edilen bir yasayla Avrupalı yatırımcıların uzun vadeli kiralama yoluyla toprak edinmesine izin verildi. Böylece kahve, şeker, çay ve tütüne dayanan ihracata kauçuk, kopra gibi yeni ürünler ve kalay gibi madenler eklendi. Hızlı ekonomik gelişmeye siyasal egemenliğin yayılması eşlik etti. 1875-1904 arasındaki Açe Savaşı sonunda Sumatra’nın bütününde denetim sağlandı. Selebes ve Maluku adalarındaki hükümdarlar Batavia’ya bağlandı. Bunu doğudaki öteki adalar izledi. 1910’a gelindiğinde Doğu Hint Adalarını birleşik bir sömürgeye dönüştürme süreci tamamlanmış bulunuyordu. Bu gelişmelerle birlikte büyük kentlerde yönetim işlerini gören HollandalI bir topluluk oluştu. Öte yandan Batı etkisinde seçkin bir yerli tabaka ortaya çıktı. Plantasyon ekonomisiyle kırsal kesimde çözülmeler başladı.

19. yüzyıl sonlarında Hollanda’da sömürgedeki toplumsal koşulların düzeltilmesi gerektiği yönünde güçlü bir eğilim belirdi.
1901’deki yönetim değişikliğiyle birlikte eğitim ve sağlık hizmetlerini geliştirmeye ve köylüleri desteklemeye yönelik Ahlaki Politika benimsendi. Sömürgenin Batı uygarlığıyla bütünleşmesini sağlama düşüncesinden yola çıkan bu politika, yaşam koşullarında önemli bir değişiklik getirmedi. Bununla birlikte ekonomik sistemin dolaylı bir sonucu olarak geleneksel toplum yapısı kırılırken, aydın bir tabakanın doğması, modern düşüncelerin yayılması ve İslamcı çevreleri de etkilemesi sonucunu getirdi.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 15 Ağustos 2016 21:25
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....