Salgın Hastalıklar Uydu İle Önceden Belirlenecek
Bilimadamları oluşturdukları modelle, kolera salgınını önceden tahmin edebiliyor. Uydular, bu model için gerekli verileri sağlayacak.
Maryland Üniversitesi’nden bilimadamaları, uydu görüntülerini değerlendirerek 4-6 hafta öncesinden kolera salgınını önceden haber vereceklerini umuyorlar. Bu keşif dünyada milyonlarca hayatı kurtarabilir ve diğer mevsimsel ya da iklime bağlı hastalıklar için bir örnek oluşturabilir.
Çalışmayı yürüten ekibin başı Rita Colwell on yıllar kolera üzerine çalışıyor. Colwel konuyla ilgili; ‘kıyı kesimlerde kolera salgınlarını tetikleyen koşulların önceden haber verilmesi genel sağlık için çok değerli olabilir. Eğer bunun geldiğini görebilirsek, bu bölgelere temiz su ve tıbbi yardımla gidebilir ve hayatları kurtarabiliriz.’ diyor.
Kolera, Vibrio Cholerae adlı bir bakterinin neden olduğu ölümcül bir hastalık. Kurbanları hastalık yüzünden ağır ishal geçiriyor ve bu yüzden 18 saat içinde ölebiliyor. Kirli su ya da temizlenmemiş yiyeceklerin neden olduğu hastalık, Hindistan, Bangladeş ve Afrika’daki gelişmekte olan ülkelerde sık görülüyor.
Colwel ve öğrencileri çevresel etkenlerle enfeksiyon istatistikleri arasındaki ilişkiyi bir çok farklı ülkede yaptıkları çalışmalarla gözlemlediler ve buna göre bir model oluşturdular. Bu modele göre ilk hastalık görülmeden dört-altı hafta öncesinde salgın öngörülebiliyor. Model için gerekli verilerden birçoğu uydulardan elde edilebiliyor, yakın gelecekte tüm verilerin uydulardan sağlanması bekleniyor.
Hastalığa neden olan bakterinin ‘copepod’ adı verilen bir deniz kabuklusu ile yakın ilişkisi var. Bu deniz kabukluları da enerjisinin büyük bölümünü fotosentez yaparak sağlayan planktonlarla besleniyor. Colwel ve ekibi bu besin zincirini, salgınla mücadelede avantaj olarak kullanıyor. Yüksek deniz seviyesi bu planktonları, sonrasında da kolerayı insanlara yakınlaştırıyor. Uydular şu anda, deniz saviyesindeki değişiklikleri, denzisuyu sıcaklığını ve klorofil yoğunlşmasını hesaplayabiliyor. Yakın gelecekte, ekibin hazırladığı modele göre hastalık riski ile ilişkili tuzluluk, oksijen ve diğer değişkenlerin de uydular tarafından hesaplaması bekleniyor.
Ekip, mevsime bağlı kolera salgınlarının görüldüğü, çevresel etkenlere ait verilerinin gözlemlenebildiği ama salgında toplam kaç kişinin hayatını kaybettiğinin bilinmediği Bangladeş’te bir çalışma yaptı ve modellerini bir deneyle sınadı. Kurdukları modeli kullanarak, rastgele seçtikleri bir hastaneye giren her 1000 kişiden 24’ünün koleraya nedeniyle hastaneye başvuracağını öngördüler.
Sonuçları test etmek için, hastanedeki doktorlara e-mail atarak Nisan ve Haziran ayları arasında kaç kişinin bu hastalığa yakalandıklarını sordular. Bu süre içinde hastaneye giren her 1000 kişiden 25’inin kolera şikayeti için geldiğini öğrendiler.
Colwell, geçmişe dönük yapılan hesapların teorik olarak yararlı olduğunu ancak gelecek 18 saat içinde kaç kişinin öleceği söz konusu ise bunu bir işe yaramayacağını söylüyor ama hemen ardından ekliyor; ‘önümüzdeki üç-dört yıl içinde çalışmalarımız sonucunda dört ile altı hafta öncesinden kolera salgınını haber verecek sonuçlara ulaşmayı umuyoruz.’ Colwell, kurguladıkları modelin 1991’de Peru’da olduğu gibi, beklenmeyen salgınlara da uygulanabileceğini söylüyor. Böylelikle uyduların sağladığı veriler kurdukları modelle değerlendirilerek hastalık riski önceden öngörülebilecek ve buna göre önlem alınabilecek.
Görme engellilere biyonik göz
İngiliz bilim adamları, görme engellilerin görebilmesini sağlayan dünyanın ilk gerçek biyonik gözünü tanıttı.
İngiltere'de ilk kez yapılan ‘mucize’ olarak nitelendirilen ameliyat sayesinde, ‘biyonik göz’ takılan iki görme engelli ilk defa yakınlarını görebildi. Londra’da dünyanın en büyük ve en eski göz hastanelerinden Moorfields Göz Hastanesi'nde görevli doktorlar, ilk defa gerçekleştirdikleri ‘Biyonik Göz Ameliyatı’ sayesinde 50’li yaşlarda iki görme özürlü hastanın yeniden görmesini sağladı. Tıp dünyasını sarsacağı belirtilen sistem, gözlüğe yerleştirilmiş bir kamera ve alıcıdan alınan bilginin, gözdeki elektrotlara aktarılması yoluyla çalışıyor. Şu ana kadar bu buluşun daha az gelişmiş türlerini deneyen uzmanlar, hastalarda ışık, karartı ve hareketleri görebilme duyularını tedavi edebildiği belirtildi. Görme özürlülere yeniden görme şansı tanıyan bu yeni teknoloji, bir gözlüğe takılan küçük bir kamera ve vericiden oluşuyor. Cihaz, sinyallerini kablosuz olarak göze nakledilen küçük bir elektronik alıcı ve elektrot paneline gönderiyor. Gözün arkasındaki retinaya bağlı elektrotlar ise mevcut sinirleri uyandırarak, sinyallerin optik sinir boyunca beyne ulaşmasına izin veriyor. Beyinde ışığın desenleri ve karanlık noktalar algılanıyor ardından hastaya temel görüşü veriyor.
Uygulamanın özellikle ‘maküler dejenerasyon’ ya da Retinitis Pigmentosa (Gece körlüğü) diye tanımlanan hastalıklar sonucu meydana gelen körlüklerde yararlı olacağı açıklayan uzmanlar, deneyin klinik ortamında gerçekleştirildiğini ve bir kaç yıl içerisinde Ulusal Sağlık Hizmeti’nde (NHS) uygulamaya hazır olacağını tahmin ediyor.
Geçen hafta 2 operasyon gerçekleştirdiklerini ve hastaların durumunun iyi olduğunu söyleyen Göz Cerrahı Lyndon da Cruz, bu heyecan verici yeni teknolojinin geliştirilmesinde kendilerine sunulan imkanın önemine değinerek, operasyonun ‘Argus II' adlı teknolojiyi geliştiren Amerikalı doktorların gözetiminde ve Second Sigh firmasının katkılarıyla yapıldığını belirtti.
Benzer operasyon Amerika’nın Los Angeles eyaletinde bulunan ‘Doheny Göz Enstitüsü’nde daha önce gerçekleştirmişti. Amerikalı uzmanlar, bezelye büyüklüğündeki video kameranın 3-5 yıl içerisinde bütün hastanelerde kullanılabileceğini söylüyor. 1804 yılında yapımı tamamlanan Moorfields Göz Hastanesi, dünyanın en eski ve en büyük göz hastanesi olma özelliğini taşıyor. Uluslararası üne sahip tedavi yöntemleri uygulayan hastanede yılda 23 bin hasta ameliyat ediliyor.