FELSEFE, bilgelik sevgisi anlamına gelen Yunanca philia (sevgi) ve sophia (bilgelik) sözcüklerinden türetilmiştir. Felsefe, genel bir tanımlamayla, insamn içinde yaşadığı dünyayı anlama uğraşıdır. İlk insanlar canlılann doğup, gelişip en sonunda yok olmalarının ardındaki temel nedenleri; Güneş'in, Ay'ın ve öbür gökcisimlerinin nasıl hareket ettiğini, bu hareketlerin ne sonuçlara yol açtığını merak ediyorlardı. Bunun için de ilgi duyduk-lan varlıklan ve süreçleri sistemli bir biçimde gözlemeye başladılar. Ölünce insana ne oluyordu? Olayları iyi ya da kötü güçler mi yönetiyordu? gibi sorulann yanıtlan ilk önce doğaüstü güçlere, tanrılara bağlandı. Daha sonra, özellikle İÖ 6. yüzyıldan başlayarak Çin, Hindistan ve Eski Yunan'da, dünyada yaşanan süreçlere ilişkin açıklamaları gözleme dayanan bilgilere, neden-sonuç ilişkilerine bağlamaya çalışan felsefi düşünceler gelişmeye başladı. Eski Yunan filozoftan yeryüzündeki tüm canlılann sonsuz bir değişim süreci içinde olduklannı ve temel saydıklan dört özden (hava, ateş, su, toprak) birinden yaratıldığını varsaydılar. Daha sonralan maddi süreçlerle bağlantılı olmayan zihinsel süreçlerin ya da düşüncelerin dünyayı kavramakta birinci derecede önemli olduğunu savunan İdealist Akım'a bağlı filozoflar ortaya çıktı. Bunlara karşı da dünyanın ve düşünsel süreçlerin ancak maddi süreçlerden hareket edilerek açıklanabileceğini savunan Maddeci Akım filozoflan düşüncelerini geliştirdiler. Bu iki temel akımın varlığı, daha başka felsefi akımlarla birlikte, günümüzde de sürmektedir Hıristiyanlık ve öbür tektannlı dinler ortaya çıkınca, bu dinler filozofların açıklamaya çalıştığı pek çok sorunun yanıtını Tanrı'nın iradesine bağladı. İnsanların bu "dinsel doğrulan" sorgusuz ya da kuşku duymaksızın kabul etmesi istendi. Böylece kilisenin yetkisinin ve baskısının olağanüstü olduğu ortaçağ Avrupa'sında sorgulayıcı felsefi düşüncelerin ve bilimsel gelişmenin önüne 1.000 yıl boyunca büyük bir engel konmuş oldu . Ortaçağda filozofların önemli bir bölümü Hıristiyanlık'ın getirdiği açıklamalann doğru ve akla uygun olduğunu kanıtlamaya çalıştı. Rönesans döneminde ve Aydınlanma Çağı'nda dünyanın dinsel yorumuna karşı çıkılmaya başlandı; filozofların bir bölümü ve bilginler aklın üstünlüğünü, sistemli ve deneylere dayalı düşünmenin önemini vurguladılar. Gelişen bilimlerden filozoflar da etkilendi. Felsefe zamanla değişik dallara ayrıldı. Örneğin, estetik sanatı ve güzelliği; etik insan davranışındaki doğruyu ve iyiyi; mantık ise doğru düşünme yöntemini inceledi Felsefede ne düşünüldüğü kadar, nasıl düşünüldüğü de önemlidir. Filozoflar genellikle başka insanların çok açık buldukları gerçekleri de sorgularlar. Örneğin, bir demiryoluna bakan herhangi bir kişi duraksamadan rayla-nn paralel olduğunu söyleyecektir. Ama filozof, raylar paralel görünmediğine göre onun bunu nasıl bildiğini soracaktır. Çünkü uzağa baktıkça raylar birbirine yaklaşır gibi görünür. Filozofların soruları bizi çevremizdeki ve dünyadaki olayların nedenleri konusunda dikkatle düşünmeye yöneltir. Böylece neden-sonuç ilişkileri ortaya çıkanldıkça dünyayı doğru ve bütünsel bir biçimde kavramamız kolaylaşır.
MsxLabs & TemelBritannica