Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Ekim 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Duygu
MsXLabs.org & Temel Britannica

Duygu, insanın mutlu, kederli, öfkeli, coş­kulu ya da korku içinde olmasını anlatan bir sözcüktür. Herhangi bir duygu bir düşünce­den kaynaklanır. Örneğin, sınav öncesinde aklınızdan ne gibi düşünceler geçer? Eğer iyi hazırlanmışsanız sınav, kazanmaya kesin göz­le baktığınız heyecanlı bir yarıştır. Ama yete­rince çalışmadıysanız sınavı kendinize yönelik bir tehlike ya da tehdit gibi düşünürsünüz. İlk durumdaki düşünce biçimi heyecan, güven ve umut gibi duygulara yol açar. İkinci durum ise sıkıntı, kaygı ya da korku gibi duygular uyandırır.

Alıntıdaki Ek 49485

İkinci önemli nokta ise, duyguların vücutta ne gibi değişikliklere yol açtığıdır. Bu içsel değişiklikler duyguların yoğunluğuna göre çeşitlilik gösterir. Örneğin, kaygı mide bu­lantısına ve mide kramplarına; üzüntü boğazı­miza bir yumru tıkanmış gibi olmasına; öfke ise yüzümüzün kızarmasına neden olabilir. Kalp atışlarının hızlanması, gözlerin faltaşı gibi açılması, tüylerin diken diken olması, solunumun artması ya da ter basması, heye­can, korku ve şaşkınlık durumlarında oluşan içsel değişimlerin dışa vurmasıdır. Ayrıca vücutta bunlar kadar belirgin olmayan deği­şimler de yer alır.
Duygulara ilişkin üçüncü önemli nokta vücuttaki gözle görülür değişimlerdir. Bunlar kol, bacak ya da beden kaslarının gerilmesi biçiminde ortaya çıkar. Örneğin, insanların öfkelenince yumruklarının kendiliğinden sı­kıldığı gözlenir. Ama dışa vuran en büyük değişiklik yüzde kendini gösterir. Karşımızda­ki bir kimsenin yüzünü inceleyecek olursak bir duygunun etkisi altında olup olmadığını, hatta hangi duyguyu yaşadığını tahmin edebi­liriz. Öyle insanlar vardır ki, duyguları yüzle­rinden okunur. Sevinç, üzüntü, şaşkınlık, nefret, korku ve öfke gibi en azından altı duygu yüzün aldığı biçimler yardımıyla bili­nebilir. Örneğin, dudakların iki ucunun aşağı sarkması üzüntünün, kaşların çatılması öfke­nin, gözlerin içi parlayarak gülümseme mutlu­luğun göstergesidir.
Bir bebeğin yüzüne yansıyan acı, sevinç ya da öfke bazı duyguların çok erken yaşta belirdiğini gösterir. Çocuklar büyürken çevre­lerindeki dünyaya ilişkin yeni şeyler öğrenir; başlarından geçen değişik olaylar, buldukları yeni ilgi alanları, yaşadıkları kaygılar ve sevinçler duygularının çeşitlenmesine yol açar. Sözgelimi çok küçük çocuklar bazı şeyleri yapmanın "yanlış" sayıldığını bilmez­ler. Doğru ve yanlış olanı öğreninceye kadar utanç ve suçluluk duygularını yaşamayacaklardır. Çocuklar büyüdükçe, duygularını be­lirtme biçimleri de değişir. Mamasının tadın­dan hoşlanmayan bir bebek, bunu yüzünü buruşturarak, bağırarak ya da lokmasını tü-kürerek belli eder. Ama biraz daha büyüdü­ğünde, hoşnutsuzluk duygusunu değişik biçimlerde dışa vurur. Yetişkin biri ise, bir arkadaşının pişirip sunduğu bir yemeği beğen­memiş olsa da, duygularını denetlemeyi öğ­rendiği ve karşısındakini incitmek istemediği için, beğenmiş gibi davranabilir.
Çocuk, duygularını ne zaman ve nasıl belirteceğini, anne, baba ve öğretmenlerin­den aldığı eğitimle öğrenir. Kişinin tepkilerini denetleyebilme yetisi yetişkinliğin bir ölçüsü sayılır. Bazı durumlarda hoşnutsuzluğumuzu hiç denetlemeye gerek duymadan dile getir­mek karşımızdakini incitebilir; örneğin, biri size hoşlanmadığınız bir armağan verdiğinde düş kırıklığınızı göstermeniz onu üzebilir. Ne var ki, her duyguyu gizlemek doğru değildir. Sevdiğimiz kişilere içtenlikli davranmak ve sevgimizi belli etmek, kırıldığımız ya da öfke­lendiğimiz zaman açık sözlülükle bunu dile getirmek ve karşı tarafın nedenlerini açıkla­ması için fırsat yaratmak ilişkilerin sağlıklı yürümesi için son derece önemlidir.
Son düzenleyen NeutralizeR; 28 Mayıs 2016 18:11