Simeranya’da Aşk
kanayan suskularda
çehresi solmuş aşktan geriye
iki yürek gölgesiydi
akkor denizlerine fırlattığımız
mendil bile sallayamadan ardından
yakamozlara gömdük esrikliğini
sonra sürgün ettik
ruhumuzu simeranya’ya
sahte cennetlere düştük
irem bahçelerince aldatıcı
aymaz aydınlığımızda
farklı dillerden konuşur olduk sevdâyı
kimi vefâ kimi de aldatış
ama hep o aşka adanış
hep râm oluşlarımız
handede raks eyleyen sözlere
tutanaklarında infâza kırılmış kalemler
üçayakların yağlı urganında boynu
ve vâveylâsı arşa çıkar vicdânın
kaderler hep kederdir simeranya’da
yaktığımız ateşlerde gelgitlerimiz
kanadı tutuştukça pervânenin
döker küllerini korlar üstüne
şahmaran yapar dansını
semâzenler tutar yasını
boyar figâna ebrûli dağları
ağlasak aşkın sanrısı düşer
gözlerden beyâbân yalımlarına
firâkın ceste ceste fevvâresinden
âşiyânında bir kızıl günün
kaknüsün küllerinden devinip
belki bir simurg doğar
efsâne olur dillerde
müptelâsı olduğumuz aşkları
sükûta kanatır yalnızlığımız
kalabalıklarda