Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Ekim 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İsmail DÜMBÜLLÜ (1897–1973)
MsXLabs.org & Temel Britannica
Ad:  ismail_Dumbullu.jpg
Gösterim: 1092
Boyut:  9.7 KB
Ortaoyu­nu geleneği içinde yetişen İsmail Dümbüllü, oyuncunun içinden geldiği gibi konuşmasına ve oynamasına dayanan tuluat anlayışına hep bağlı kalmıştır. Bu açıdan, geleneksel güldürü sanatımız olan ortaoyununun son büyük sa­natçılarından biridir (bak. Ortaoyunu).
İstanbul'da doğan Dümbüllü ortaokul yılla­rında tiyatro sanatına ilgi duydu. İlgisi tutku­ya dönüşünce okulu bıraktı ve ünlü oyuncu Kel Hasan'ın Dilküşa Tiyatrosu'na girdi. Kel Hasan'ın yanında 16 yaşında başladığı çıraklık dönemi 1926'ya kadar tam 13 yıl sürdü. Bu süre sonunda ortaoyununun kurallarını ve tuluat sanatının inceliklerini öğrenmiş ve oyunlarda ikinci komik olarak sahneye çık­maya başlamıştı. Birlikte oynadığı oyuncular arasında Küçük İsmail, Abdi, Kavuklu Ham-di, Komik Naşit, Abdürrezzak gibi dönemin ustaları vardı. Bu sanatçılara "ünlü komik" anlamına gelen "komik-i şehir" deniyordu. Dümbüllü'ye sanatının inceliklerini öğreten
Kel Hasan sağlığında, bu geleneksel sanatımı­zın bir simgesi olarak kavuğunu İsmail Dümbüllü'ye bıraktı. Bu davranışı Dümbüllü'nün ustalığını kabul ettiğini gösteriyordu. Daha sonra Dümbüllü, Darüttemsil-i Osmanî Kum­panyası adlı bir topluluk kurarak tuluat sana­tının en başarılı örneklerini sundu. Kel Ha­san, Kavuklu Hamdi ve Dümbüllü bu gösteri sanatının en başarılı ustalarından olmuşlardır. Kimi zaman sahnede tek başlarına kalıp, tümüyle o anda buldukları esprilerle izleyici­leri saatlerce güldürebiliyorlardı.
İstanbul'da ve Anadolu turnelerinde tuluat sanatının eşsiz bir ustası olduğunu kanıtlayan Dümbüllü birçok filmde de başrol oynadı. Filmlerinin başlıcaları Memiş (1947), Düm­büllü Macera Peşinde (1948), Keloğlan (1948), Harman Sonu (1950), İncili Çavuş (1951), Ne Sihirdir Ne Keramet (1951) ve Sihirli Define'âu (1951). Kendine özgü ses tonu, saf görünümü ve sevimli mimikleriyle izleyicileri güldürmesine karşılık sinemada sahnelerdeki kadar başarılı olamadı.
Dümbüllü Kel Hasan'dan öğrendiği tuluat sanatına kendinden çok şey katmış, "Düm­büllü Tarzı" denen bir tarz geliştirmişti. 1968'de jübilesini yaparak tiyatroyu ve sine­mayı bırakacağını duyurdu. Bu kararına kar­şın birçok kez sahneye çıktı, halkı güldürmeyi sürdürdü. Oyunlarını kimi zaman kentlerdeki alanlarda oynuyordu.
Dümbüllü'nün döneminde ortaoyunu ve tuluat sanatı en parlak dönemini yaşadı. Ölümünden önce ustası Kel Hasan'dan devraldığı kavuğu ünlü tiyatro oyuncusu Mü­nir Özkul'a bıraktı. Ölümünden sonra, Kara­gözcüler ve Ortaoyuncular Derneği Dümbül­lü'nün anısına en başarılı güldürü sanatçıları­na verilmek üzere ödül koydu. Bu ödül 1980'de Münir Özkul'a, 1987'de de Suna Pekuysal'a verildi.