Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
23 Ekim 2008       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
HALİFELİK, Hz. Muhammed'den sonra Müslümanlar'ın yönetimini üstlenen kurumdur. Daha Hz. Muhammed'in sağlığında ondan sonra Müslümanlar'ın dünyasal sorunlarını çözecek, dinsel birliğini koruyacak bir kuru­ma gerek olduğu ortaya çıkmıştı. Ama Hz. Muhammed bu konuda açık bir kural koyma­mıştı. Onun ölümünden (632) sonra İslam toplumunun ileri gelenleri toplanarak Hz. Muhammed'in peygamberlik görevleri dışın­da kalan işleri yürütmek üzere Hz. Ebubekir'i halife seçtiler.
Hz. Ebubekir de kendinden sonra halife olarak Hz. Ömer'i önerdi. Hz. Ömer ise bir seçiciler kurulu oluşturarak kendinden sonra­ki halifenin seçimini bu kurula bıraktı. Hz. Osman bu yöntemle seçildi. Hz. Osman döneminde (644-654) baş gösteren siyasal çekişmeler halifelik kurumunu da etkiledi. Onun ölümünden sonra yeni halife seçimi başlı başına sorun oldu. Müslümanlar'ın bir bölümü Hz. Ali'yi halife tanırken, bir bölümü buna karşı çıktı. İslam toplumunda bir iç savaşa yol açan bu çekişmeler Hz. Ali'nin öldürülmesinden sonra daha büyük boyutlara ulaştı.
Şam Valisi Muaviye halifeliğini ilan etti. Hz. Ali yandaşları bunu tanımadılar. Her iki gruba da karşı çıkan Hariciler ise yeni bir halife seçilmesini istediler. Bütün bu gruplar halifelik konusunda kendilerini haklı kılan görüşler ortaya koydular. Muaviye'ye göre halifelik Hz. Muhammed'in ve kendisinin de bağlı olduğu Kureyş kabilesine aitti (Sünni görüş). Hz. Ali yandaşlarına göre halife seçimini insanlar yapamazdı. Bu konuda an­cak peygamber karar verebilirdi. O da Hz. Ali'yi seçmiş ve onun soyundan 11 halife geleceğini bildirmişti. Yani halifelik ehlibeyte (Hz. Muhammed'in ailesi) tanınmış bir hakti (Şii görüş). Hariciler ise her iki görüşe de karşı çıkarak aklı başında her Müslüman'ın halife olabileceğini ve halifenin seçimle işbaşı­na getirilmesini savundular. Ama halifeliği eline geçiren Muaviye durumunu gittikçe sağlamlaştırmış, sonra da halifeliği babadan oğula geçen bir kurum haline getirmiştir.
Şiiler de Hz. Ali soyundan gelen kişileri halife olarak tanımış ve bunlara imam demiş­lerdir. Hariciler ise her iki topluluğa karşı da çok sert davrandıklarından aynı sertlikte kar­şılık görmüş, kıyıma uğramışlardır. Bundan sonra hukukçular bir kişinin zorla da olsa halife olması ve halkın da bunu kabul etmesi durumunda halifeliğin meşru sayılması görü­şünü ortaya atmışlardır. Nitekim Abbasiler de halifeliği bu yolla Emeviler'den almışlar­dır. Şii kökenli Fatımiler 920'de Tunus'u ele geçirdiklerinde ayrı bir halifelik merkezi ya­ratmışlar, buna karşılık Endülüs Emevi Hü­kümdarı III. Abdurrahman da 929'da kendini halife ilan etmiştir. Bu dönemde İslam dünya­sında üç halife ile bir de Şii imam aynı zamanda var olmuştur. Bu karışıklık Endülüs Emevileri ile Fatımiler'in tarih sahnesinden silinmeleriyle azalır gibi olmuş, 1258'de Bağ­dat'ı ele geçiren Moğollar'ın Abbasi Halifeli-ği'ne son vermeleriyle de yeni bir biçim almıştır.
Mısır'a sığınan Abbasi halifelerinden Zahir'in (1225-26) oğlu Ahmed, Memlûklar tarafından halife olarak ilan edilmiştir. Bun­dan sonra halifelik Sünni Müslümanlar ara­sındaki birliği simgeleyen göstermelik bir kurum olmuş, dünyasal görevleri yerine getir­me gücü sultanların eline geçmiştir. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim 1517'de Mısır'ı alıp Memlûk egemenliğine son verince Halife III. Mütevekkil'den halifeliği devralmış, Kahire'de korunan kutsal emanetleri de İstan­bul'a getirmiştir. Bununla birlikte Osmanlı padişahları uzun süre halife sanını kullanma­mışlar, ancak devlet parçalanmaya başlayınca Müslümanlar'ın birliğini simgeleyen bu ku­rumdan yararlanmaya çalışmışlardır. Pek de başarılı olmayan bu çabalardan sonra Türki­ye'nin doğuş süreci içerisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi önce 1922'de saltanat ile halife­liği birbirinden ayırarak saltanata son vermiş, 3 Mart 1924'te yürürlüğe giren bir yasayla da halifeliği kaldırmıştır.


Ayrıca Bknz

MsxLabs & TemelBritannica
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....