Arama

Kuduz - Tek Mesaj #5

BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
29 Ekim 2008       Mesaj #5
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye
Kuduz
Genellikle hayvanlardan insana bu­laşan ve merkez sinir sistemini (beyin ile omuriliği) tuttuğu için hemen her zaman ölümle sonuçlanan bir virüs hastalığıdır. Bü­tün sıcakkanlı hayvanların (memelilerin ve kuşların) hücrelerinde yaşayabilen bu virüs, kuduz bir hayvanın ısırığıyla insana bulaşır. Tilki, kurt, tavşan ve yarasa gibi yabanıl hayvanlar arasında kuduz virüsü çok yaygın olmakla birlikte, hastalığın insanlarda da gö­rülmesinin baş sorumlusu köpek ve kedi gibi evcil hayvanlardır. Bu hayvanların salyasına karışmış olan kuduz virüsü, hayvanın ısırdığı yerdeki açık yaradan içeri girer ve sinirler boyunca yavaş yavaş ilerleyerek beyne ulaşır. Bu nedenle hastalığın kuluçka dönemi, yani virüsün vücuda girmesinden hastalık belirtile­rinin başlamasına kadar olan süre 10 gün ile altı, hatta sekiz ay arasında değişir. Işınlan yer başa ne kadar yakınsa kuluçka dönemi de o kadar kısa olacaktır.

Kuduz virüsü hayvanın yada insanın mer­kez sinir sistemine yerleştikten sonra hastalı­ğın ilk belirtileri başlar. Bu evreden sonra bir hayvanın, örneğin bir köpeğin kuduz olup olmadığını anlamak oldukça kolaydır. Mer­kez sinir sistemi uyarıldığı için hayvan huzur­suz, hırçın ve tedirgindir. Daha sonra saldırganlaşarak çevresindeki öbür hayvanları ve insanları ısırmaya çalışır ("kudurma" evresi). Bu arada felç belirtileri başladığı için yutkun­ma güçlüğü çeken hayvan su içmekten kaçı­nır; tükürüğünü yutamadığı için ağzından salyalar akar; boğazında yabancı bir cisim varmış gibi boğuk bir sesle havlar ve ışıktan rahatsız olur. Bu belirtilerin başlamasından sonraki üç beş gün içinde de ölür. Bazen de bu saldırganlık ve kudurma belirtilerini hiç göstermeden doğrudan ağır bir felç evresine girerek sessizce ölebilir.

İnsandaki hastalık belirtileri de hemen he­men aynıdır. Huzursuzluk ve çırpınma nöbetleriyle tanımlanan ilk evreyi ağrılı kas kasıl­maları ve felç izler. Boğaz kaslarının şiddetle kasılması yutkunma sırasında çok ağrı verdiği için hasta yalnızca su içmekten değil, suyu görmekten bile korkar; bu yüzden bazı diller­de "hidrofobi" (su korkusu) terimi kuduzla eşanlamlı olarak kullanılır. Merkez sinir siste­minin denetimindeki solunum ve yutkunma refleksleri durduğu için, hastalık belirtileri başladıktan sonra tedavi olanağı yoktur ve ölüm kaçınılmaz sondur. Buna karşılık, hasta­lığın kuluçka döneminde uygulanan koruyucu tedavi çok başarılı sonuçlar vererek kuduzu eskisi gibi ürkütücü bir hastalık olmaktan çıkarmıştır.

Koruyucu tedavinin temeli, hastalığın bu­laşmış olabileceğinden kuşkulanılan kişilere hiç zaman yitirmeden bağışık bir serumun yada aşının uygulanmasına dayanır. Etkisi hafif­letilmiş kuduz virüsü aşılanan hayvanların kan serumu insanlara şırınga edildiğinde, hayvanın kanındaki antikorlar henüz kuluçka devresindeyken virüsleri yok ederek insanı mutlak bir ölümden kurtarır. Ama, ilk kez 1885'te Fransız bilim adamı Louis Pasteur'ün (bak.pasteur, louis) uyguladığı bu serum, ancak virüsün vücuda girmesinden sonraki 24 saat içinde etkilidir ve yalnızca geçici bir bağışıklık kazandırır. Bu yüzden, kuduzu bulaştırabilecek bir hayvan ısırdığında 24 saati geçirmeden koruyucu tedaviye başlamak ve her kuşkulu olayda yeniden serum ya da aşı uygulamak gerekir. Çünkü, son yıllarda giderek serum tedavisinin yerini alan kuduz aşısı da etkisini ilk 24 saat içinde gösterir ve sağladığı bağışıklık geçicidir.

Doğrudan doğruya etkisiz duruma getiril­miş virüslerden hazırlanan kuduz aşısı eski­den hasta hayvanların beyninden elde edili­yordu ve yaranın ağırlığına yada başa yakınlı­ğına göre 14-21 gün süreyle her gün yapılması gerekiyordu. Günümüzde, kuduz virüsünün laboratuarlardaki özel besi yerlerinde insan­dan alınmış hücrelere ekilmesiyle hazırlanan yeni aşı (HDCV), koruyucu kuduz tedavisini çok daha kolay ve güvenli kılmıştır. Koldan kas içine uygulanan bu aşı, eskisi gibi ağır yan etkilere yol açmaz ve en ciddi yaralarda bile birkaç gün arayla en çok dört kez yapılması yeterlidir.

Kuduzu önlemenin en etkili yöntemi ise, evcil hayvanlara düzenli olarak kuduz aşısı yapmak ve kuşkulu hayvanları gözetim altına alarak hastalığın yayılmasını engellemektir. Örneğin İngiltere'de, başka ülkelerden gelen köpek ve kedilere çok sıkı karantina önlemle­ri uygulanarak kuduzun hemen hemen tü­müyle önü alınabilmiştir (bak.Karantina). Ama bu yöntem, ancak bütün giriş kapıları­nın denetlenebildiği ada devletlerinde böyle­sine etkili olabilir. Gene de, hayvan dokula­rından hazırlanan ve başta köpek, kedi olmak üzere evcil hayvanlara uygulanan kuduz aşısıy­la birçok ülkede kuduz olayları büyük ölçü­de denetim altına alınmıştır. Ayrıca, meslek­leri nedeniyle kuduza yakalanma riski olan kişilerin düzenli olarak aşılanmasında da ya­rar vardır.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.