(1888-1963). Bazı yazarlar belli bir kentin, yapıtlarıyla da belirli bir dönemin edebiyatçısı olarak tanınır. İstanbul'da doğan Abdülhak Şinasi Hisar da bunlardan biridir. Çocukluğu ve gençliği, bütün yazarlığını etkileyen ve romanlarında konu ettiği bu kentte geçti. Rumelihisarı'nda, Çamlıca'da, Büyükada'da, içinde büyüdüğü doğanın güzelliğini, Boğaziçi'ndeki sandal gezilerini, özenle yapılmış yalıları, Osmanlı yaşama biçimine sıkı sıkıya bağlı kişileri hep özlemle anımsayarak romanlarında anlattı.
Yazarın ailesi de geleneksel bir Osmanlı ailesiydi. Babası Türkiye'nin ilk edebiyat dergisini çıkaran Mahmud Celaleddin Bey'di ve Tevfik Fikret, şair Nigar Hanım gibi dönemin ünlü adlarıyla yakın arkadaştı. Kültürlü bir çevrede büyüyen ve küçük yaşta Fransızca öğrenen Abdülhak Şinasi, Tevfik Fikret'ten de Türkçe dersleri aldı. 1905'te Galatasaray Lisesi'ni bitirince ailesine haber vermeden Paris'e gitti. Paris'te 1908'e kadar siyasal bilgiler okudu. Yazarın Paris'teki yaşamı kültür birikimi sağlaması ve düşüncelerinin olgunlaşması açısından oldukça verimli geçti. Ünlü Fransız yazarlarıyla ve aralarında Yahya Kemal'in de bulunduğu Türkiye'den gelen aydın kişilerle dost oldu. 1908'de II. Meşrutiyet ilan edildikten sonra İstanbul'a döndü. Bir Fransız maden şirketinde ve başka kuruluşlarda çalıştı. Cumhuriyet'ten sonra Ankara'da Balkan Birliği Cemiyeti'nde genel sekreterlik yapan ve Dışişleri Bakanlığı danışmanlığında görev alan yazar, 1945'te Uluslararası Barış Kongresi'ne katılmak için ABD' ye gitti. 1948'den sonra çok sevdiği İstanbul'a yerleşti ve yaşamı alışkanlıklarına sıkı sıkıya bağlı olarak bu kentin Beyoğlu semti dolaylarında geçti.
ten sonra çeşitli edebiyat dergilerinde yayımladığı şiirleriyle ve eski edebiyatçılar üzerine yazdığı anılarıyla tanındı. Ama ona ününü ve yazar kişiliğini kazandıran ilk romanı Fahim Bey ve Biz (1941) oldu. Yazar, bu romanında son derece temiz yürekli, duygulu, içine kapalı, güzel düşler kurmayı seven bir kişi olan Fahim Bey'i anlattı. Söz konusu romanın baş kişisi Fahim Bey, kafasında kurduğu dürüstlük dolu güzel dünya ile para düşkünü açıkgözlerin dünyası arasındaki çelişki sonucu, yaşama, insanlara kırgın olarak ölür. Yazarın daha sonra yayımladığı Boğaziçi Mehtapları (1943), Boğaziçi Yalıları (1954) gibi anı kitaplarında eski İstanbul yaşamına duyduğu özlem ve eski güzelliklerin yok olup gitmesine karşı duyduğu tedirginlik dile getirilir. Yazarın Çamlıca'da geçirdiği çocukluk ve gençlik yıllarından esinlenerek yazdığı
Çamlıca'daki Eniştemiz (1944), Ali Nizami Bey'in Alafrangalığı ve Şeyhliği (1952) anılara dayalı romanlarındandır. Yazar bu yapıtlarında Osmanlı toplumunun üst sınıflarından kişileri ele alır. Osmanlı geleneksel yaşamına sımsıkı bağlı bu tiplerin yaşama biçimleri, evleri, ilgileri, dahası hangi yemekleri sevdiklerini anlatır. Böylece Cumhuriyet öncesi İstanbul yaşamını canlandırır. Bu açıdan ona geçmişin ve anıların yazarıdır denebilir.
Abdülhak Şinasi Hisar, yapıtlarında çok yakından tanıdığı, gözlemlediği aile çevresinden kişileri anlatmıştır. Annesi, babası, büyükannesi, yengesi, halası, eniştesi, aile dostları ad ve yer değiştirerek yazarın roman kahramanları olmuştur. Gerek romanlarındaki kurgu, gerek am ile roman arasındaki sınırların belirsizliği, yazarın romana sık sık düşünce ve duygularını katmasına yol açmıştır. Dili eski olmasına karşılık ağdalı değildir ve akıcı bir anlatımı vardır. Abdülhak Şinasi Hisar'ın ayrıca Geçmiş Zaman Köşkleri (1956) adlı bir anı kitabı, Yahya Kemal ile Ahmed Haşim'in yaşamı ve şiiri üzerine yapıtları vardır.
MsxLabs & TemelBritannica