Arama


fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
10 Kasım 2008       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
İLKYARDIM

Kaza geçiren, yaralanan ya da birdenbire hastalanan kişilere, yaşamsal tehli­keyi atlatıncaya kadar uygulanan her türlü yardım ve tedavi yöntemine ilkyardım denir.
İlkyardımın birinci ilkesi hastanın ya da yara­lının yaşamını kurtarmak, ikincisi durumunun daha kötüye gitmesini önlemek, üçüncüsü ise tümüyle iyileşmesine yardımcı olmaktır. Has­tanelerin acil servisleri de bu amaçla kurul­muştur. Ama yaralıyı ya da hastayı bir hasta­neye ulaştırıncaya kadar geçen zaman çok önemlidir. Bu gibi durumlarda çevredeki kişilerin nasıl davranılacağını bilmesi ve ilk önlemleri alması yaralının ya da hastanın yaşamını kurtarabilir. Bu yüzden her evde iyi bir ilkyardım elkitabı ile çocukların ulaşama­yacağı bir dolapta saklanan bir ilkyardım çan­tası bulunmalıdır.
Bir kaza anında unutulmaması gereken birkaç önemli nokta:
1. Soğukkanlı olun ve kaza geçiren kişiyi yatıştırmak için elinizden geleni yapın.
2. Yardım isteyin; örneğin telefon ederek bir ambulans çağırın.
3. Kaza geçiren kişiyi, hiçbir zarar verme­yeceğinizden emin olmadıkça kıpırdatmayın. Örneğin sırt ya da bel omurları örselen­miş bir yaralının, uzman sağlık personeli ge­linceye kadar kesinlikle hareket ettirilme­mesi gerekir.
4. Eğer hareket etmesinde bir sakınca yoksa, yaralıyı rahat edeceği biçimde yatırın ve sıcak tutun.
Önemli Kazalar
Trafik kazaları gibi çok önemli ve ciddi kazalarda ilkyardımı yapacak kişinin hiç paniğe kapılmadan çok hızlı düşü­nüp çok hızlı davranması gerekir. Çünkü kaza geçiren kişinin yaşamı gerçekten tehlikede olabilir. Bu gibi durumlarda ilk yapılacak şey yaralının solunumunun ve kan dolaşımının kesintiye uğramasını engellemektir:
1. Kaza geçiren kişinin solunum yolları (ağız, gırtlak ve soluk borusu) açık olmadığı sürece yapılacak hiçbir yardımın yararı yok­tur. Bunun için öncelikle boğazından soluk almasını engelleyecek yabancı bir cisim olup olmadığına bakın. Eğer yerde yatıyorsa, dili­nin arkaya doğru kayıp gırtlağını tıkamasını engellemek için, yaralının başını geriye yatı­rıp yana doğru çevirin.
2. Solunum yolları açık olduğu halde, beyindeki solunum merkezi, sinirler ya da solunum kasları zarar görmüş olabilir. Bu durumda, soluk alıp veremeyen kişiye yapay solunum uygulamak gerekir.
3. Kaza geçiren kişinin kalbi durmuşsa, kanı bütün vücutta rahatça dolaşamıyorsa ve kan kaybına yol açacak önemli bir yara varsa gene yaşamsal tehlike söz konusudur. Bu nedenle, ilk yapacağınız şeylerden biri de yaralının kalbini dinleyerek atıp atmadığını denetlemek olmalıdır. Eğer kalp durmuşsa yeniden çalıştırabilmek için dıştan kalp masajı yapmak gerekir. Ama bu çok güç bir tekniktir ve yalnızca doktorlar ya da uzmanlaşmış kişiler uygulayabilir. Buna karşılık, ne yapıla­cağını bilen herhangi birisi, yırtılmış bir atar­damarın ya da ciddi bir yaranın kanamasını bir an önce durdurarak yaralının kan kaybın­dan ölmesini engelleyebilir.
İlk tehlikeyi atlattıktan sonra, kaza geçiren kişiyi en uygun konumda yatırarak yardım gelinceye kadar beklemelidir.
attachmentphp?attachmentid15762&ampd1222965273
Solunum Durması
Solunum durması ya da boğulma çok çeşitli nedenlerden kaynaklana­bilir. Yemek yerken soluk borusunu tıkayan bir lokma, yutulan yabancı bir cisim ya da solunan zehirli gazlar insanın havasızlıktan ölmesine yol açabilir. En sık rastlanan neden­lerden biri de suda boğulmadır.
Suda boğulma tehlikesi geçiren kişiyi ya­vaşça karaya taşıdıktan sonra düz ve sert bir yere sırtüstü yatırın. Ağzında yosun parçalan ya da herhangi bir yabancı madde varsa elinizle temizleyin ve başını geriye doğru yatırarak çenesini yukarı kaldırın. Böylece dilin geriye kayıp soluk borusunu tıkamasını önlemiş olursunuz. Daha sonra, yutmuş oldu­ğu suyu boşaltmak için başını yana çevirin. Akciğerlerdeki su boşalıp yerine hava dolun­ca solunumun normal olarak kendiliğinden başlaması gerekir. Eğer başlamazsa, hiç za­man yitirmeden yapay solunum uygulama­lıdır.
Akciğerlere hava üfleyerek solunumu yeni­den başlatmanın en iyi yolu, ağızdan ağza uygulandığı için "hayat öpücüğü" denen ya­pay solunum yöntemidir. Bunu uygulamak için, kaza geçiren kişinin burnunu iki parma­ğınızın arasında sıkıştırarak tıkayın ve derin bir soluk alarak ağzından içeriye kuvvetlice hava verin. Aynı yöntemi, soluk alamayan kişinin ağzını elinizle sıkıca kapayıp soluğunu­zu burnundan vermekle de yapabilirsiniz; ama burun yolları daha dar olduğu için ağızdan hava vermek her zaman daha etkili­dir. Her iki durumda da, dudaklarınızı kaza geçiren kişinin ağzına ya da burnuna iyice dayayıp dışarıya hava kaçırmamaya özen gös­termeniz gerekir. Eğer boğulma tehlikesi geçiren kişi küçük bir çocuksa, dudaklarınızı aynı anda hem ağzına, hem burnuna dayaya­rak soluğunuzu iki yoldan verebilirsiniz.
Soluk verirken, üflediğiniz hava akciğerlere dolacağı için, kaza geçiren kişinin göğsü şişecektir. Göğsü indiği anda başınızı yana çevirerek yeniden derin bir soluk alın. Baş­langıçta akciğerlere dört kez üst üste hava üfledikten sonra, erişkinlerde dakikada yak­laşık 12, çocuklarda 20 kez hava vererek bu işlemi sürdürün. Eğer göğsü inip kalkmıyorsa ya verdiğiniz soluğun bir bölümü dışarı kaçıyor demektir ya da solunum yolları hâlâ tıkalıdır. Omuzların arasındaki bölgeye bir­kaç kez sertçe vurmakla soluk borusundaki tıkanıklık giderilebilir. Böylece normal solu­num başlayınca yapay solunumu kesebilirsi­niz. Gene de, boğulma tehlikesi atlatan kişiyi mutlaka doktorun görmesi gerekir. Çünkü solunumun bir an bile durması beynin oksi­jensiz kalmasına ve bilinç yitimine yol aça­bilir.
Boğazına yabancı bir cisim kaçtığı için soluk alamayan kişilerde ise bu cismin hemen çıkarılarak tıkanan soluk borusunun açılması gerekir. Bunun için, solunumu durmuş olan kişiyi öne doğru eğerek başının olabildiğince aşağıya sarkmasını sağlayın. Bir yandan da kürekkemiklerinin arasına yumruğunuzla hız­la vurun. Böylece, soluk borusunu tıkayan cisim yukarıya doğru çıkarak bazen kendili­ğinden dışarı atılabilir. Eğer gırtlaktaki cisim ağızdan bakıldığında görülebilecek bir yerdey-se, ilkyardımı yapan kişi işaret parmağını sokarak cismi çekip alabilir.
Soluk borusunu tıkayan cismin yerinden oynayarak ağza doğru ilerlemesi için küçük çocukları başaşağı tutmak çoğu zaman yeterli olur. Eğer kolayca çıkmıyorsa gene kürekke­miklerinin arasına hafifçe vurmak gerekir.
Karna basınç uygulama tekniği, bu yolla çıkmayan cisimleri soluk borusundan dışarı atmak için başvurulacak son çare olmalıdır; çünkü iç organlara zarar verebilir. Büyükler­de bu tekniği uygulamak için, soluğu tıkanmış olan kişinin arkasına geçip bir elinizi tam midesinin üstüne yerleştirin. Öbür elinizi bunun üstüne koyup içeriye ve yukarıya doğru dört kez hızla bastırın. Soluk borusunu tıkayan cisim yerinden oynayıncaya kadar aynı hareketi sırtına da uygulayın. Çocukların yalnızca midesine tek elle bastırmak gerekir. Bebeklerde ise uygulanacak yöntem farklıdır. Bebeği sırtüstü yatırın ve göbeği ile göğüs kemiğinin arasına iki parmağınızla dört kez sertçe bastırın.

Yaralar
Derideki yaralardan, hatta küçük bir çizikten bile kolayca mikrop girebildiği için yaranın çevresinde iltihaplanma başlar; o bölge kızarır, şişer ve ağrı yapar. İrin ya da cerahat denen beyazımsı ya da sarımsı yeşil renkli akıntı da yaranın iltihaplandığını göste­ren belirtilerden biridir. Bazen yaradan içeri girmiş olan mikroplar kan dolaşımına karışa­rak kan zehirlenmesine (septisemiye) yol açabilir. Bu nedenle, ne kadar küçük olursa olsun hiçbir yarayı hafife almamak gerekir.
En iyisi, açık yaraların üstünü temiz bir sargı beziyle kapatmaktır. Yaraların daha çabuk kapanması için çeşitli merhemler ya da yara tozları kullanma alışkanlığı oldukça yay­gındır; ama günümüzde uzmanlar küçük ke­sik ve sıyrıkların kendi kendine iyileşmesini yeterli görüyorlar. Önemli olan yarayı temiz tutmaktır; bunun için de mikrop girmeyecek biçimde kapatılması yeterlidir. Hazır yara bantları mikropsuz (steril) olduğu için güven­le kullanılabilir.

Kanamalar
Şiddetli kanamaların hiç za­man yitirmeden durdurulması ve hastanın en kısa sürede hastaneye ulaştırılması çok önem­lidir. Kanın dışarı akmasını önlemek için kanayan yere parmakla ya da avuç içiyle kuvvetlice bastırmak gerekir. Eğer olanak varsa, yaranın üstüne önce temiz bir sargı bezi koyup sonra elle bastırmalıdır. Böylece yara­nın mikrop kapmasını önlemiş olursunuz.
Bu basıncın etkisiyle kan sızıntısı durunca, yaranın üzerine birkaç kat sargı beziyle kap­lanmış pamuk yerleştirip sıkıca sarın. Eğer bu bez de kanlanırsa üzerine yeniden sargı bezli pamuk koyup biraz daha sıkarak sarın. Ama hiçbir zaman sargıyı açıp kanlanan bezi ve pamuğu değiştirmeye kalkışmayın; çünkü bu hareket kanın pıhtılaşmasını ve kanamanın durmasını geciktirecektir.
Bazı kişilerde burun kanaması damarlardaki yüksek kan basıncına karşı doğal bir savunma yoludur. Bu nedenle, bazen kana­mayı bir iki dakika kadar engellememek daha doğru olur. Ama dakikalar geçtiği halde kanama duracağa benzemiyorsa önlem almak gerekir. Hasta, genzine kan dolmaması için yatırılmaz, dik olarak oturtulur. Bu arada kanı yutmamalı, burnunu boşaltmak için ken­dini zorlamamalı ve yalnızca ağzından soluk alıp vermelidir. İlkyardım uygulayan kişi de hastanın burnunu kemiğin hemen altından parmaklarıyla sıkıştırarak kanayan damara basınç yapmaya çalışmalıdır. Soğuk suya batı­rılmış bir bezi burun kemerinin üstüne bastı­rarak soğuk kompres yapmak da kanamanın durmasını kolaylaştırabilir. Eğer yarım saat içinde kanama hâlâ durmamışsa hemen dok­tor çağırmalıdır.

Şok
Kazaların birçoğu ve birdenbire ağır­laşan bazı hastalıklar şokla sonuçlanır. Bu, baygınlıkla karıştırılmaması gereken tehlikeli bir durumdur. Hasta baygın gibi gözükür; ama çoğu kez bilinci yerindedir, yalnız büyük bir huzursuzluğa ve korkuya kapılmıştır. Yü­zü solmuş, dudakları ve yanakları morarmış­tır. Derisi soğuk ve nemli, nabzı hızlı ve zayıftır. Ağzı ve dudakları kuruduğu için sık sık susar. Şoka giren hastayı rahatça soluk alabileceği biçimde yatırmak, kan dolaşımının aksamamasını sağlamak ve sıcak tutmak gere­kir.
attachmentphp?attachmentid15763&ampd1222965273
Yanık çok geniş değilse, üzerini temiz ve kuru bir örtüyle örtüp hafifçe sarmak yeterli­dir. Ama yanıklara hiçbir zaman merhem sürmemeli ve yapışkan yara bantları kullan­mamalıdır.
Eğer yardımına koştuğunuz kişinin elbise­leri tutuşmuşsa, kazaya uğrayan kişiyi yere yatırın ve üstüne bir kilim, bir battaniye ya da kalın bir ceket atarak önce alevleri söndürün, sonra yanıkları için gerekeni yapın.

Kırık ve Çıkıklar
Kemiklerdeki kırıklar çok değişik biçimlerde olabilir, ama en önem­lileri kapalı ve açık kırıklardır. Kapalı ya da basit bir kırıkta, kemiğin ucu deriyi delerek dışarı çıkmadığı için gözle görülür bir yara ya da bere yoktur. Açık kırıklarda ise kırılan kemiğin ucu dışarı fırlayarak deriyi deldiği için yalnız kırık değil ciddi bir yara da söz konusudur; mikroplar bu yaradan içeri gire­rek kan zehirlenmesine yol açabilir.
Kırıkların başlıca belirtileri ağrı ve şoktur. Kemiği kırılmış olan kol ya da bacak genellik­le şişer, biçimi bozulur ve dokunulduğunda çok acı verir. Genel kural olarak, kaza geçiren kişinin vücudunu elinizle yoklarken dokunulmayacak kadar duyarlı bir bölge keş­federseniz, başka hiçbir belirti olmasa bile o bölgede bir kırıktan kuşkulanmanız gerekir. Bu durumda hemen bir doktor ya da ambu­lans çağırmalı ve yangın ya da zehirli gaz gibi önemli bir tehlike söz konusu olmadıkça yaralıyı kesinlikle kıpırdatmamalıdır.
Çıkık, bir eklemdeki kemiklerin yerinden oynayarak birbirinden ayrılması demektir. Belirtileri kırıktakiyle hemen hemen aynıdır; yalnız eklem kilitlenmiş gibidir, hiç hareket etmez. Eklemin üstüne soğuk kompres uygu­layarak ağrıyı biraz hafiflettikten sonra teda­viyi doktora bırakmak gerekir.

Burkulma ve İncinme
Burkulma eklem bağlarının, incinme ise kas liflerinin aşırı zor­lanmasından ileri gelir. Eklemler çok sert bir hareketle zorlanarak büküldüğünde (burkulduğunda), kemikleri bir arada tutan bağlar iyice gerilerek kopabilir. En çok el ve ayak bileklerinde, diz, dirsek ve parmak eklemlerinde görülen burkulmanın başlıca belirtileri de birdenbire duyulan şiddetli bir ağrı, şişme, duyarlılık ve çoğu kez kan sızıntısından ileri gelen morarmadır. Ağrıyı hafifletmek için, burkulan kolu ya da bacağı altına bir destek koyarak yüksekte tutmalı ve eklemin üstüne bol pamuk yerleştirerek sıkıca sarmalıdır.
Kas incinmesi genellikle sırt, kol ve baldır kaslarının aşırı zorlanmasından ileri gelir. Kas liflerinin gerilerek koptuğu bu durumda da in­cinen kastaki şişliği ve ağrıyı azaltmak için so­ğuk kompres uygulanmalıdır.

Baygınlık ve Nöbet
Baygınlık kısa süreli bir bilinç kaybıdır ve çok çeşitli durumlarda ortaya çıkabilir. Örneğin insanlar sıcaktan, korkudan, heyecandan ya da yalnızca kan gördükleri için bayılabilirler. Bu durum bey­ne giden kan akımının bir an kesilmesinden kaynaklandığı için, bayılmak üzere olan kişiyi bir iskemleye oturtup başını dizlerine değecek kadar öne eğerek beyne yeniden kan gitmesi sağlanırsa bayılması önlenebilir. Eğer gene de bayılmışsa, sırtüstü yere yatırıp bacaklarını yüksekte tutmalıdır.
Bazı hastalık nöbetlerinde de bilinç kaybı olabilir. Örneğin sara nöbetinde hasta yere düşer, bilincini yitirir, bütün vücudu kaskatı kesilir ve şiddetli kasılmalarla sarsılır. Sara nöbetleri tehlikeli değildir ve birkaç dakika içinde kendiliğinden geçer. Hastaya yardımcı olmak için yapılacak tek şey sert bir yere ya da mobilyaların köşelerine çarparak yaralan­masına engel olmaktır.

Göz Örselenmesi
Çoğu kez göze kaçan kum tanecikleri, tozlar ya da küçük sinekler buradaki duyarlı dokuları örseleyerek ağrı ya­par. Bu yabancı cisimler hemen çıkarılmalı ve göz kesinlikle ovuşturulmamalıdır; çünkü elle ya da parmakla bastırarak ovmak göze çok zarar verebilir.
Eğer göze kaçan cisim görünür bir yerde değilse önce tam yerini saptamak gerekir. Gözünden yakınan kişiyi bir yere oturtup ba­şını geriye doğru eğdikten sonra önce alt gözkapağını dışa döndürerek içini araştırın. Ya­bancı cisim hâlâ görülmüyorsa, karşınızdaki kişiye aşağıya doğru bakmasını söyleyin ve üst gözkapağını kirpiklerinden tutarak alt gözka­pağının üstüne doğru çekin. Bu hareket de yabancı cismi yerinden oynatamamışsa, ılık su doldurulmuş bir göz kadehinin ya da fincanın içinde gözkapaklarını açıp kapatmasını söyle­yin. Yabancı cisim gözün görülebilen bir bö­lümüne doğru kaymışsa, temiz bir mendilin ıslatılmış ucunu hafifçe değdirerek dışarı çıka­rabilirsiniz.
Eğer yabancı cisim gözün ön bölümündeki saydam kornea katmanına yapışıp kalmışsa, o zaman cismi çıkarmaya kalkışmadan gözü te­miz bir sargı beziyle kapatıp hemen doktora başvurmalıdır.

Başka Kaza ve Yaralanmalar
Bazen küçük çocuklar fasulye, bilye gibi küçük ve sert ci­simleri burun ya da kulak deliklerinden içeri iterler. Bu durumda en iyisi hiçbir girişimde bulunmadan çocuğu hemen bir doktora götürmektir; çünkü cismi çıkarmaya uğraşırken daha ileriye itebilirsiniz.
Deriye batmış bir kıymığı ya da cam parça­cığını çıkarmak da büyük bir özen ister. Eğer cımbızla sımsıkı tutup kuvvetlice çekemezseniz ucu kopar ve parçası derinin içinde kalır. Tırnağın altına girmiş olan kıymıkları çıkar­mak çok daha güçtür ve yapılacak en iyi şey hastayı doğrudan bir doktora götürmektir.

Sokma ve Isırmalar
Böcek sokmasından ileri gelen ağrı ve rahatsızlık duygusu genel­likle kısa sürede geçer, ama her zaman ilti­haplanma tehlikesi vardır. Mikropların bulaş­masını ve iltihaplanmayı önlemek için yarayı kesinlikle kaşımamah ve üstünü bir sargı be­ziyle örtmelidir. Bazı böceklerin sokması vücutta bir alerji tepkisi başlatarak hastayı şoka sokabilir. Bu durumda hemen bir doktor çağırmak ve hastanın şoku atlatabilmesi için doktor gelinceye kadar ilkyardım önlemlerini almak gerekir.
Arının iğnesi soktuğu yerde kaldığı için bu­nu bir cımbızla çıkarmak gerekir. Ama cımbı­zı kullanmadan önce antiseptik bir sıvıya batı­rarak ya da kaynatarak mikroptan arındırma­yı unutmamalıdır. Bu arada iğneyi çıkarmaya uğraşırken çevresindeki dokuları sıkıştırmamaya da özen göstermelidir; yoksa iğnenin battığı yerdeki zehir yaranın içine iyice da­ğılır.
Böceğin soktuğu yerin çevresindeki ağrı, kızarıklık ve şişlik, karbonatlı su (bir bardak suya iki çay kaşığı karbonat), amonyak ve tu­valet ispirtosu karışımıyla pansuman yapıldı­ğında ya da böcek sokmasına karşı hazırlan­mış merhemler sürüldüğünde kısa sürede geçer.
Köpek ısırmasında yarayı iyice yıkadıktan sonra üstünü temiz bir bezle sarmak yeterli­dir; ama kuduz tehlikesine karşı mutlaka bir doktora başvurmak gerekir. Bazı zehirli yı­lanların ısırması da çok tehlikeli olduğundan, ışınlan kişiyi hemen bir doktora götürmelidir.

Zehirlenmeler
Zehirli bir gazı solumak, yanlışlıkla tarım ilaçlarını içmek, bozulmuş yi­yecekleri, zehirli bitkileri ya da mantarları ye­mek, aşırı dozda uyku hapı ya da başka bir ilaç almak en sık karşılaşılan zehirlenme ne­denleridir. Bazı zehirler doğrudan kalbi ve so­lunum sistemini etkiler, bazılan da sinir siste­mine zarar verir. Zehirlenmenin başlıca belir­tileri kusma, sancı ve ağızdan mideye kadar olan sindirim yolundaki yanma duygusudur.
Zehirlenmenin farkına varılır vanlmaz he­men bir doktor ya da ambulans çağırmalı, bu arada kesinlikle hastayı kusturmaya çalışmamalıdır. Çünkü doktorun hiç zaman yitirme­den doğru tedavi uygulayabilmesi için zehir­lenme nedenini bilmesi gerekir. Doktor gelin­ceye kadar yapacağınız tek şey zehirlenme ne­denini araştırmak (örneğin çevredeki bir ilaç şişesi ya da tanımadığınız bir bitki ipucu olabi­lir) ve hastanın dudaklarında ya da ağzında yanık belirtileri varsa içmesi için biraz süt ya da su vermektir. Eğer hasta bilincini yitirmişse, çizimdeki gibi yan yatırarak rahatça soluk almasını sağlamanız gerekir.