ritim
müzikte zaman öğesi.
Müzik zaman içinde oluştuğundan ritim onun en önemli yanlarından biridir. Bununla birlikte yalnızca müziğin değil, seslerin de doğasından ayrı düşünülemez. Her sesin belirli bir süresi vardır; çeşitli uzunluklarıyla art arda gelen sesler müziğin ritmini oluşturur. Ama ritmik yapı, seslerin davul vuruşları, piyano notaları ya da orkestral akorlardan oluşmasına bağlı olarak tümüyle farklı etkiler yaratır. Dolayısıyla ritim yalnızca zamanlamaya değil, aynı zamanda vurgulama, ses aralığı, armoni ve ses rengine (tını) de bağlıdır. Çalan ya da söyleyen her müzikçi, bu karmaşıklığı duyumsar.
Müziğin büyük çoğunluğunda ritmin temeli basittir; düzenli vuruşa dayanır. Gerçekten de en karmaşık ritimli müziklerde bile düzenli vuruş kendini duyurur. Düzenli vuruş müziğin ritminin birimidir; bir müzikte seslerin sürelerinin karşılıklı oranı, açıkça çalınmasa da var olan bu düzenli vuruşa göre belirlenir. İster mazurka, ister bir rock gösterisi, ister bir Afrika davul solosu olsun, belirgin bir vuruş, dansta da müziğin en önemli ritmik özelliğini oluşturur.
Vuruşların düzenlenmesi ölçü kapsamına girer. Batı müziğitıde en çok kullanılan ölçüler (vuruş sayılarına göre) iki, üç ve dört vuruşlu ölçülerdir. Bütün bu ölçüler vuruşlarının bölünme yapısına göre ikişerli (iki eşit parçalı) ya da üçerli (üç eşit parçalı) olabilir. Türk müziğiyle bazı Asya ve Balkan halklarının müziğinde hem ikişerli, hem de üçerli vuruşları barındıran aksak ölçüler de bulunmaktadır.
Batı müziğinde ritmin kökenleri tartışmalıdır. Bazı uzmanlar düz şarkının (dinsel ezgi) kesin bir ölçüyle, bazılarıysa konuşmadaki gibi düzensiz bir biçimde söylendiğini öne sürerler. Bununla birlikte 12. yüzyılda artık farklı ölçü türlerinin geliştirilmiş olduğu kesindir. 14. yüzyılda ritim son derece karmaşıklaşmış, ama Rönesans’ta olduğu gibi, besteciler armoniye ağırlık vermeye başlayınca yeniden temelindeki basitliğe ve düzenliliğe dönmüştür.
17. yüzyılda ritim iki kola ayrıldı. Bunlardan biri dans gibi yinelenen bir kalıp ya da ölçü üzerine kuruluydu. Öbürü ise daha özgür konuşma ritimlerine dayanıyor ve en çok solo insan sesi için yazılan müzikte görülüyordu. Operada arya ile resitatif arasındaki ayrım bu bölünmeyi yansıtıyordu. Birinci türden müziğin yapısındaki açıklık da büyük ölçüde Haydn, Mozart ve Beethoven’in dört ya da sekiz ölçüden oluşan açık ve yalın cümlelerinden, ustalıklı ritimlerinden kaynaklanıyordu.
19. yüzyılda çapraz (karşıt ritmik kalıplar içeren) ritimlerin, bunların alt bölümlerinin ve düzensizliklerin çoğalması, ölçüye dayalı sistemin aşınmasına yol açtı. Hatta 20. yüzyılda birçok besteci majör-minör tonalite sistemlerinin yanı sıra, ölçüden de vazgeçti. İgor Stravinski’nin Vesna suyaşçennaya {Bahar Ayini) adlı yapıtında olduğu gibi, düzenli vuruş bazen öne çıkarıldıysa da bazı yapıtlarda düzenli ritmik yapı tümüyle terk edildi.
kaynak: Ana Britannica