Arama

Okçuluk Nedir? Okçuluk - Tek Mesaj #3

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
12 Kasım 2006       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Okçuluk
Dünyanın en eski sporlarından biri olan okçuluk, ok ve yayın kullanıldığı bir atıcılık sporudur.

Bazı ülkelerde hâlâ ok ve yayla avlanılır; ama günümüzde ok ve yay daha çok okçuluk yarışmalarında kullanılır. Okçuluk yarışmala­rında genellikle iç içe halkalardan oluşan bir hedefe ok atılır. Okçular okla vurdukları halkaya göre sayı kazanır. Uzaklık yarışmala­rında ise bir hedef.yoktur. Oku en uzağa atan yarışmayı kazanır.

Okçulukta, ok ve yayın çeşitli bölümlerini belirtmek için özel terimler kullanılır. Pek çok türü olan ok genel olarak üç ana bölüm­den oluşur. Okun sivri metal ucuna temren, orta bölümünü oluşturan çubuğa sap, arka bölümüne kuyruk takımı denir. Kuyruk takı­mında, okun kirişe oturmasını sağlayan bir kertik ve gövdeye takılmış olan kuştüyleri ya da kanatçıklar vardır. Okun havada dengeli uçuşunu sağlayan bu kanatçıklara yelek de­nir. Yay kirişinin tam ortasında, okun arka­sındaki kertiğin oturacağı bir yer vardır. Buraya oturtulan ok, kirişi geren sağ el oku tutmasa da yerinde durur. Kiriş, biri okun üstünden, ikisi altından geçen üç parmakla gerilir.
Yayın ağırlığı onu germek için gereken güçle belirlenir. Eski yaylara göre çok daha hafif olan modern yaylar ağaç, alüminyum, çelik ya da cam elyafından yapılır. Kullanıla­cak yayın ağırlığı, okçunun ağırlığına ve gücüne göre değişir. Eskiden tahtadan yapı­lan oklar günümüzde alüminyum alaşımları ya da cam elyafından yapılır.

Okçulukta doğru bir atış yapabilmek için beş temel hareketi öğrenmek gerekir. Bunlar, duruş, takma, germe, tutma ve bırakma hare­ketleridir.
Solak olmayan okçular bu hareketle­ri aşağıda anlatılan biçimde yaparlar.
Duruş: Omuzlar ve kalça hedefle dik açı oluşturacak biçimde yan dönerek durulur. Yalnızca baş hedefe doğru döner.
Takma: Okun arkasındaki kertik kirişin ortasındaki yerine yerleştirilir ve ok sapı, yayı tutan sol elin işaretparmağı üstüne dayanır.
Germe: Yayı tutan kol kaldırılıp hedefe doğru uzatılır. Aynı anda sağ elle tutulan kiriş, işaretparmağı çenenin altına gelecek, kiriş çenenin ortasına değecek ve okun arkası nişan alan gözün altına gelecek biçimde ge­rilir.
Tutma: Her şey dengelenip nişan almana kadar bir iki saniye beklenir.
Bırakma: Kiriş yavaşça, sarsmadan bırakı­lır. Kiriş bırakılırken nişanın bozulmamasına ve ok hedefe ulaşana değin ellerin hareketsiz tutulmasına dikkat edilir.
Ad:  okçuluk.JPG
Gösterim: 1937
Boyut:  42.3 KB

Okçu, oklarını koymak için bir ok torbası (1), kirişi gerdiği parmakları için bir parmak koruyucu (2), yayı tutan kolunu ve elini korumak için bir kolluk (3) ve el koruyucu (4) kullanır. Ok atıldığı sırada yayın sarsılmadan tutulabilmesi için yayın üzerinde iki dengeleyici (5) vardır.

Hedef sıkıca sarılmış hasırdan yapılır. Çapı 1,22 metre, kalınlığı 10 santimetredir. Önyüzü bir brandayla kaplıdır. Üzerinde çeşitli renkler­de iç içe çemberler vardır. Tam ortasındaki dai­re sandır. Altın adı verilen bu bölüme saplanan ok 9 sayı kazandırır. Onu çevreleyen öbür hal­kalar merkezden dışarıya, sırasıyla kırmızı (7), mavi (5), siyah (3) ve beyazdır (1).

Türkiye'de okçuluğun köklü bir geleneği vardır. Osmanlı döneminde İstanbul'da okçu­luk yarışmalarının düzenlendiği özel alanlar vardı. Okmeydanı adı, bu alanların günümü­ze kalan bir izidir. Türkiye'de modern okçu­luk sporu 1937'de başlamış ve 1961'de Türki­ye Okçuluk Federasyonu'nun kurulmasından sonra gelişmiştir. Türkiye ulusal okçuluk takı­mı 1983'te Balkan ikinciliğini kazanmıştır.

Taş Devri'nden başlayarak hem avda hem de savaşta kullanılan ok ve yay en eski silahlardan biridir. Bütün yaylar aynı temel ilkeye göre çalışır. Oku fırlatan güç, gergin kirişin geriye doğru çekilmesiyle geri­len yaydaki potansiyel enerjidir. Kirişin ser­best bırakılmasıyla boşalan yaydaki bu enerji, okun oldukça büyük bir uzaklıktaki hedefe ulaşmasını sağlar.

Basit yaylar esnek ve sağlam bir ağaç çubuktan (örneğin porsukağacından) yapılır. Ortaçağda kullanılan uzun yaylar buna örnek­tir. İnsan boyundaki bu yaylar 1 metre uzun­luğunda okları 270 metre uzaklığa atabiliyor­du. Asya'da kullanılan yayların yapımında ise ağaç, boynuz, sinir ve tutkal kullanılırdı. İyi bir yayın yapımı yıllar alırdı. Boyu daha kısa olan bu yaylar at üstünde de rahatlıkla kulla­nılırdı.

Daha karmaşık bir silah olan arbalet (Tatar yayı) tahta, boynuz ya da çelikten bir yay ve bu yayı taşıyan tahtadan bir destek, yani kundak'tan oluşuyordu. Yay bir zemberekle gerilir ve kundağa oturtulan kısa, kalın metal oklar 150 metre kadar uzağa atılırdı. Arbale-tin eski ve çok büyük bir örneği Romalılar'ın kullandığı mancınıktır .

Oklar genellikle üç bölümden oluşur. Okun ucundaki sivri bölüme temren, orta bölümü­nü oluşturan çubuğa sap, sapın arka bölü­mündeki tüy ya da kanatçıklara da yelek denir.

İlk oklarda temren, bir çubuğun ucuna bağlanan, sivri uçlu bir taş ya da bir kemik parçasıydı. Sonra metal temrenler yapıldı. Eskiçağlarda kullanılmış olan okların temren­leri günümüze kadar kalmıştır. Ahşap bölü­mü çürümüş olan bu okların temrenlerine Avrupa'da, Afrika'da, Kuzey ve Güney Amerika'da ve Mısır, Çin, SSCB gibi ülkeler­de rastlanır. En eski temrenler Kuzey Afrika' da Fas'ta bulunmuştur. Afrikalı Pigmeler ve Güney Amerika Yerlileri'nin bir bölümü tem­renine zehir sürdükleri oklarla avlanırlardı. Çinliler, havada giderken deliklerinden rüz­gâr geçtiği için ıslık sesi çıkaran içi boş temrenli oklar yaptılar. Uzun İngiliz yaylarıyla atılan okların demir temrenleri vardı.

İlk temrenlerin çoğu, kolay yontulan bir taş olan çakmaktaşından yapılırdı. Kuvarsit, vol­kan camı, yeşim ve arduvaz gibi taşlar da temren yapmakta kullanılmıştır. Kemik, tah­ta, boynuz, denizkabuğu, bakır ve demirden yapılan temrenler de vardır.
Değişik boyut ve biçimlerde yapılan tem­renlerin uçları her zaman sivri ve keskindir; sapa bağlanan arka bölümleri ise düz, sivri ya da yuvarlak olabilir. Temrenlerin keskin ke­narları düz ya da içbükeydir. Bazı temrenler üçgen, bazıları oval, bazıları da söğüt yaprağı biçimindedir.

Temren oka çeşitli yöntemlerle bağlanırdı. En iyi yöntemlerden biri, okun ucunda bir oyuk açıp, temrenin arkasını buraya yerleştir­dikten sonra bağırsak ya da sinirden yapılmış bir iple sıkıca bağlayarak sağlamlaştırmaktı. Bazen temreni oka sıkıca tutturmak için çamsakızından yapılan yapıştırıcılar kullanı­lırdı.

Bulunan bir temrenin kaç yıllık olduğunu ve onu hangi ulus ya da kabilenin kullanmış olduğunu söylemek güçtür. Bir uzmanın bile bunu söyleyebilmesi kolay değildir. Arkeo­loglar, toprakaltından çıkarılan bir temrenin yaşını ve türünü saptayabilmek için genellik­le, onunla birlikte çıkarılan çömlekler, mızrak başları, kemik biz ve iğneler, taş baltalar, iskeletler ve yapı kalıntılarından yararla­nırlar.
Folsom denen bir temren türü yalnız ABD' de bulunur. Ok ucu mu, yoksa mızrak ucu mu olduğu bilinmeyen bu temren, yan yüzü boyunca uzanan oluktan kolayca tanınır. Ta­banında tavşan kulağına benzeyen çıkıntılar olan Folsom temreni ilk kez New Mexico'da, Folsom yakınlarında bulunmuştur. Batıda bu­lunanların en eskilerinden biri olan Folsom temreninin 10.000-20.000 yıllık olduğu sanıl­maktadır.
kaynak: Temel Britannica
Son düzenleyen Safi; 14 Aralık 2018 00:06
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....