Arama


Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
13 Kasım 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Felsefe bir faaliyet, bir düşünce faaliyetidir. İnsanın soru sorabilme yeteneğine dayanır ve bu bağlamda, o belirli türden sorular hakkında belirli bir türden düşünme faaliyetidir.

Felsefeyi tüm diğer şeylerden ayıran en önemli özelliği, felsefenin bu türden sorular üzerinde düşünürken, mantıksal sonuç çıkarmak ya da akıl yürütmeye dayanmasıdır.

Buna göre, filozoflar, bu mantıksal akıl yürütmeleri ya kendileri yaratırlar ya da başkalarının akıl yürütmelerini eleştirirler. aynı zamanda bu akıl yürütmelerin temelinde bulunan kavramları analiz eder ve açıklığa kavuştururlar.

Bu aslında Sokrates'in felsefe tarzıdır. Sokrates, Atina'yı dolaşarak kendisini dinleyen herkese ahlak ve siyasetle ilgili sorular sormaya başladı. Ortaya attığı tartışmalar öylesine ilgi uyandırdı ki gittiği heryerde insanlar çevresini sarmaya başladı.
Tarzı ise hep aynıydı. Yaşamımızda temel öneme sahip bir kavramı alır ve insanları bu kavram hakkında sorguya çekerdi: "Dostluk nedir?", "Cesaret nedir?", "Dindarlık nedir?"... Yanıtını bildiğini düşünen çıkarsa da meydan okur, ona konuyla alakalı bir dizi soru sorarak yanıtlamasını isterdi.
Örneğin biri cesaretin zorluklara dayanma yetisi olduğunu söylese Sokrates bu kez "inatçılık ne o zaman? İnatçı insanlar da zorluklara tahammül ederek sebat ederler bu mu cesaret? Bu mu hayranlık uyandıran? " gibi sorularla karşısındakinin yanıtını geri almak zorunda bıraktırırdı. Bu sorgulama yönteminde ilk yanıt her zaman için kusurlu çıkmıştır. Böylelikle konuşmacının ve çevredekilerin cesaret kavramını bildiklerini sanmalarına rağmen bilmedikleri ortaya çıkıyordu. Bu da insanların kavramlar hakkında düşünmesi ve araştırılmasını sağlayarak daha doğru bir tanımlama getirilmesini sağlıyordu.
Sorulan bir soruya direk verilen cevaptan çok daha etkili bir yöntemdir soruya soruyla cevap vermek. Çünkü karşıdaki insan doğru düşünmeye zorlanıyor...
Quo vadis?