Arama


fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
14 Kasım 2008       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Anayasa ve Anayasa Kavramının Doğuşu

Anayasa, devletin temel yapısını, örgütlenişini, işleyiş kuralılarını gösteren ve kişilerin haklarını güvence altına alan üstün hukuk kurallarından oluşur. Çağdaş demokratik ülkelerde, anayasalar iktidarın sınırlanması, özgürlük, eşitlik ve adalet uğruna verilen uzun mücadelelerle kazanılmış hakların, temel değerlerin ve ortak ideallerin somutlaştığı belgelerdir.
Anaysa, ileride çıkarılacak yasaların uymak zorunda olduğu temel ilkeleri gösterir. Hiçbir yasa ya da başka bir kural anayasaya aykırı olamaz. Bu yönüyle, anayasa bir ülkenin üstün ya da temel yasasıdır.[1]
Siyaset ve anayasa teorisinde bir gelenek anayasa kavramını Eski Yunan dönemine kadar geri götürmektedir. Bu görüşe katılan yazarlar anayasa terimini Aristo’nun politeia kavramına dayandırırlar. Bu görüş modern anayasacılığın temel fikri açısından bakıldığında pek doğru değildir. Çünkü politeia yalnızca bir siyasi toplumun kuruluş biçimiyle ilgili olup belli bir etik ve siyasal toplumu ifade eder. Bundan da anlaşıldığı gibi Aristo’da bugünki anlamda bir anayasa fikri yoktur. Çünkü anayasa herhangi bir siyasal sistemi değil, keyfi iktidarın sınırlandırılması amacıyla teşkilatlandırılmış bir siyasal toplumun çerçevesini ifade eder. [2]
Anayasa deyimi 18.yy'dan önce Amerika Birleşik Devletleri'nde, ortaya çıkmıştır. [3]
Modern çağın bir ürünü olarak ortaya çıkan anayasa kavramı, devlet iktidarının kurallarla sınırlanması ile siyasi iktidarın keyfi yönetiminin önlenebileceği düşüncesinden doğmuştur. Avrupa’da mutlakıyetçiliğin gerilemesi ile devlet gücünün denetlenmesini gerçekleştirebilecek teknikleri ifade etme arayışı sürerken, ilk kez Amerikalılar 1787 anayasasının hazırlık döneminde, bu teknikleri anayasa olarak adlandırmışlardır. Devletin temel organlarını, bu organların yetki ve görevlerini düzenleyen bir takım kuralları açıkça tespit edip bir araya getirerek belli bir düzen içinde yazılı bir temel yasa olarak ilk kez ortaya koyan 1787 tarihli Amerika Birleşik Devleri Anayasasının, büyük devrimin ürünü 1791 Fransız Anayasası izlemiştir. Fransızlar, önceleri anayasa kavramını kralın iktidarını sınırlayan bir belge, daha sonraları ise siyasi özgürlük anlamında kullanmışlardır.
1920’lerden sonra tüm dünyada yayılmaya başlayan anayasa kavramı, devlet iktidarını sınırlayan, kişisel özgürlükleri güvence altına alan hukuki bir çerçevenin yanı sıra devletin örgüt yapısını da gösteren bir belge olarak anlaşılmaya başlanıştır. [4]
“19.yy Avrupa’daki anayasacılık hareketleri hızlanmış, Fransız devriminden etkilenen Hollanda'da 1789 yılında kabul edilen anayasayı 1812 İspanyol Anayasası, 1815 ve 1848 İsviçre Anayasaları, 1830 Belçika Anayasası, 1849 Danimarka Anayasası, 1850 Prusya Anayasası, 1867 Kuzey Almanya Birliği Anayasası izlemiştir. Amerika kıtalarında ise, Meksika Anayasası 1857’de, Arjantin Anayasası 1860’da, Brezilya Anayasası 1891’de kabul edilmiştir. Osmanlı Devleti'nde 19.yy ortalarında başlayan anayasacılık hareketleri 1876 yılında yürürlüğe konan kanuni esasi ile sonuçlanmıştır”. [5]

Kaynak:
[1] anayasam.org
[2] Erdoğan, M, Anayasacılık Parlamentarizm, Silahlı Kuvvetler, Siyasal Kitapevi Ankara, 1993, s.1.
[3] Teziç, E, Anayasa Hukuku, Beta Yayınları, 1998, s.134
[4] Erdoğan, M., Anayasal Demokrasi,Siyasal Kitabevi, Ankara,1996, s.13.
[5] Giritli, İ, Sarmaşık J, Anayasa Hukuku Beta Yayınları, İstanbul 2001, s.4.