Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
14 Kasım 2008       Mesaj #4
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
[flasht=http://img345.imageshack.us/img345/1771/msxbilgi1ld.swf]width=365 height=20[/flasht]

OSMANLICA, Batı Türkçe'sinin, Osmanlı Devleti döneminde Arapça ve Farsça'dan pek çok sözcük alınarak oluşturulan ve yüksek sınıfın yazı (edebiyat) dili olarak kullanılan evresine verilen addır. Osmanlıca sözcüğü ya da eski deyişle lisan-ı Osmani (Osmanlı dili) Tanzimat aydınları tarafından türetilmiştir. Osmanlı birliğini sağlamaya yönelik siyasal çalışmalar sırasında, bu birliğe katkısı olan dili de bu biçim !e niteleyerek kullanmış­lardır.
Osmanlıca, Türkiye Türkçe'sinin 14.-20. yüzyıllar arasında, özellikle yazılı ürünlerde kullanılan bir evresidir. Türkiye Türkçe'sinin tarihsel gelişiminde Osmanlıca'nın yerini da­ha iyi belirtebilmek için şöyle bir sınıflandır­ma yapılabilir:
1.Eski Türkiye Türkçe'si ya da Eski Ana­dolu Türkçe'si (13. yüzyıl).
2.Osmanlıca (14.-20. yüzyıllar arası).
a. Eski Osmanlıca (14.-15. yüzyıl).
b. Klasik Osmanlıca (16.-19. yüzyıl).
c. Yeni Osmanlıca (19.-20. yüzyıl başına
kadar).
3. Çağdaş Türkiye Türkçe'si (20. yüzyıl).
Osmanlıca, özellikle de Eski Osmanlıca ve
Klasik Osmanlıca, Osmanlı Devleti sınırları içinde yazılmış düzyazı ve şiirlerin ortak dili olarak kabul edilmektedir. Osmanlıca adı verilen bir yazı dilinin oluşmasında Osmanlı­ların Arap ve Fars kültürüyle olan ilişkileri belirleyici bir yer tutar. Bu dönemde Arapça' dan ve Farsça'dan yapılan çeviriler sırasında Türkçe'ye pek çok Arapça ve Farsça sözcük girmeye başlamıştır. Özellikle aruz ölçüsünün açık ve kapalı hece düzenine dayanan sistemi bu sözcüklerin sayısını artırmıştır. Şiir alanın­da Fuzulî, Bakî, Nef'i, Nabî, Nedim, Şeyh Galib gibi şairlerin, düzyazı alanında Evliya Çelebi, Kâtip Çelebi, Naima gibi yazar­ların Klasik Osmanlıca'nın oluşturulmasında önemli katkıları olmuştur. Bazı düzyazı ürün­lerinde süslü bir anlatım kullanılmasıyla "süs­lü düzyazı" adı verilen bir akım oluşmuş, burada anlam bir yana itilmiş, dili abartılı bir biçimde kullanarak ustalık göstermek önem­senmiştir. Veysi ve Nergisi'nin yapıtları buna örnek olarak gösterilebilir. Bunun yanı sıra din, tarih, ahlak, felsefe, coğrafya, halk hikâ­yeleri gibi türler "orta düzyazı" ya da "yalın düzyazı" ile kaleme alınmıştır.
Özellikle resmi yazışmalarda ve edebiyat ürünlerinde kullanılan süslü düzyazıya bazı sanatçılar tepki duymuştur. Sözgelimi Aydınlı Visali 15. yüzyılda aruz ölçüsüyle ve içinde hemen hemen hiç Arapça ve Farsça sözcük bulunmayan şiirler yazarak tepkisini gösterir­ken, Türkçe'de de aruz ölçüsüyle şiirler yazı­labileceğini kanıtlamak istemiştir. Tatavlalı Mahremi, Edirneli Nazmi de onun yolunu izlemişlerdir. 17. yüzyılda da Nedim, özellikle İstanbul ağzının yerel deyişlerini şiirine yedir­meyi başarmıştır.
Yeni Osmanlıca Tanzimat dönemiyle başla­mıştır. Özellikle Namık Kemal Divan edebi­yatına duyduğu tepkiyi sert bir dille yansıtır­ken Osmanlıca kullanmaktan kendini alama­mıştır. Namık Kemal'in bir iki şiiri hece ölçüsüyledir ve dili yalındır, oyunları da halkın günlük diliyle yazılmıştır.
Servet-i Fünun yazarları "sanat için günlük dilden ayrı bir dil oluşturmak gerekir" düşün­cesiyle yola çıkmışlar, Osmanlıca'dan hemen hiç ödün vermedikleri gibi, o güne kadar Osmanlıca'da kullanılmayan bazı sözcükleri bile sözlüklerden seçip kullanmaktan çekin­memişlerdir. Buna karşılık 1912'de Selanik'te çıkan Genç Kalemler dergisinde başlayan "Yeni Lisan" (yeni dil) akımı Osmanlıca'ya karşı ilk ciddi eleştiriyi yöneltmiş, dilde Türk-çülük'ün öncülüğünü yapmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra girişilen bir­çok yenileşme hareketi içinde dilimizde Türk­çe karşılıkları olan ya da yeni karşılık bulunan Osmanlıca sözcüklerin, tamlamaların ve ekle­rin önemli bir bölümü dilin kullanım alanın­dan çıkarılmıştır. Bununla birlikte bugün çağdaş Türkiye Türkçe'sinde pek çok Arapça ve Farsça sözcük bulunmaktadır. Osmanlıca' da Türkçe sözcükler yüzde 30-40 dolayınday-ken, bugün dilimizdeki Türkçe sözcükler yüz­de 70-80'i bulmaktadır .
Osmanlıca döneminde Arap alfabesi kulla­nılmıştır. Arap alfabesinde 28 harf bulunur. Farslar (İranlılar) bu alfabeye "pe", "çe", "je" harflerini eklemişler, Osmanlılar bu harf­leri de almışlardır. Türkçe ve Farsça'daki ince g sesini göstermek için üzerine bir çizgi konulan "kef", genizsi n sesini belirtmek için üzerine üç nokta konulan "sağır kef, ayrıca "lamelif", "hemze" ve "he" harfleri de ekle­nirse Osmanlıca'da kullanılan harf sayısı 36'ya çıkmaktadır. Osmanlıca'da da Arapça' da olduğu gibi harfler sağdan sola doğru yazılır. Osmanlıca'da Arapça'dan ve Farsça' dan alınan birçok sözcük ve tamlamanın yanı sıra bazı ekler de bulunmaktadır.

MsxLabs & TemelBritannica
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....