Arama


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
22 Mayıs 2006       Mesaj #9
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi

Amerika’nın savaşa katılması.


Eylül 1939’da bir Alman denizaltısı bir Amerikan destroyerini batırınca, Başkan Roosevelt “görünce vur” emri çıkardı. Ekimde bir destroyer daha batırıldı. Böylece ABD, Almanya’ya karşı ilan edilmemiş bir deniz savaşma girmiş oldu.
Öte yandan, 10 yıldır pek iyi gitmeyen Amerikan-Japon ilişkileri de bozulmaya başladı. Ocak 1940’ta ABD, Japonya ile 1911’de imzalanan ticaret antlaşmasını feshetti, ama Amerikalılar Japonlara, Çin’de kullandıkları malzemeleri satmaya devam ettiler. Japonya Eylül 1940’ta Fransız Çinhindi’ni işgal edince ABD hurda demir ve çeliğe ambargo koydu. Buna karşılık Japonya aynı ay Almanya ve İtalya ile bir üçlü ittifak antlaşması imzaladı. ABD ile Japonya arasındaki Uzakdoğu’ya ilişkin pazarlıklar 1941 ilkbaharında başladı. Japonya, görüşmelerin sonuçsuz kalması olasılığına karşı savaşa hazırlanıyordu. Roosevelt ve askeri danışmanları bir Japon saldırısı bekliyorlardı, ama bunun Doğu Hint Adalarına ya da Filipinler’e olacağını tahmin ediyorlardı. Oysa Japonya 7 Aralık 1941’de Pearl Harbor’a saldırdı. Kongre tek karşı oyla Japonya’ya savaş ilan etti. Bundan üç gün sonra Almanya ve İtalya ABD’ye savaş açtılar. Kongre oybirliğiyle savaş kararı alarak buna aynen karşılık verdi.

Savaş ve savaşın ülke içindeki etkileri.


Amerikan halkı II. Dünya Savaşı boyunca, düşmanlarını yenmek için olağanüstü miktarlarda savaş malzemesi, giyecek ve yiyecek maddesi üretmek zorunda kaldı. Savaş, yaklaşık 15 milyon insanın askere alınmasına, ayrıca milyonlarca kişinin askeri fabrikalarda çalıştırılmasına (yol açtı. Üretimde ve yaşam düzeyinde önemli bir yükselme görüldü. Ayrıca ülkede, savaşın nasıl yürütüleceği, savaştan sonraki ulusal politikaların ne olacağı konularında tartışmalar başladı.

Kongre savaş sırasında sağa kaydı. Demokratların hâlâ çoğunlukta olmalarına karşın, her iki partinin tutucu kanatları birçok New Deal kurumunu ortadan kaldırmayı başardı.

Kongre savaş bürokrasisini ve askeri harcamaları denetlemek amacıyla soruşturma yetkisini kullandı. Özellikle Missouri senatörü Harry S. Truman’ın başkanlığındaki Senato Savaş Soruşturma Komitesi etkili oldu. Kongre ayrıca ABD’nin savaştan sonra barışın korunması için öteki ülkelerle işbirliği yapmasını destekleyen bir tutum izledi.
Hükümet savaş sırasında üretimi denetim altına almaya çalışırken, yeni kuruluşlar oluşturdu. Bunlar az bulunan hammaddelerin gerekli alanlara yöneltilmesi, fiyatların denetlenmesi ve savaş malzemelerinin silahlı kuvvetlerin çeşitli kollarına ve müttefiklere dağıtılması gibi konularda öncelikleri belirliyordu. Bu dönemde en çok, yeni tür silahların üretimine ağırlık verildi. Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Dairesi, bilim adamlarının çabalarını gelişmiş radar ve sonar araçlarının, radyo güdümlü fünyelerin ve daha başka araçların yapımına yöneltti. Bu çabalar arasında en çarpıcı olanı, düşmandan daha önce bir atom bombası yapma yolundaki gizli yarıştı. Yeni kurulan fabrika ve laboratuvarlara Manhattan Prçjesi adı altında 2 milyar dolar harcandı. İlk atom bombası 6 Temmuz 1945’te denendi.

Artan üretimle birlikte işsizlik dönemi geride kaldı. Savaş sırasında 15 milyondan fazla erkek ve kadın Silahlı Kuvvetler’de görev aldı. Bu arada vergiler artırılarak savaş harcamalarının yüzde 41 ’i bu kaynaktan karşılandı. Savaşın maliyeti 321 milyar dolara (I. Dünya Savaşı’ndakinin 10 katı) ulaştı. Roosevelt 1944’te dördüncü kez başkan seçildi.

Tecrit politikasının sonu ve ABD’nin dünya politikasındaki yeni yeri. Başkan Roosevelt ile İngiltere başbakanı Churchill arasında Aralık 1941’de yapılan toplantı sonucunda, ABD, Birleşmiş Milletler adıyla, sonunda toplam 46 devletin katılacağı büyük bir savaş ittifakı kurdu. Savaş boyunca Müttefikler arasında yapılan çeşitli konferanslarda, Roosevelt savaşın yürütülmesinde ve dönüm noktası oluşturan kararların alınmasında önemli bir rol oynadı.

Şubat 1945’te Roosevelt, Yalta’da Stalin ve Churchill ile bir araya geldi. Burada, Almanya’yı kayıtsız şartsız teslime zorlamak ve Müttefikler arasında işgal ve yönetim bölgelerine ayırmak ve Doğu Avrupa ülkelerinde demokratik rejimler kurulmasını sağlamak için uygulanacak politikalar üzerinde anlaşmaya varıldı. Yalta’da bir dizi de anlaşma yapıldı. Bunlardan biriyle SSCB, Doğu Asya’daki bazı ödünlere karşılık, Almanya’nın teslim olmasından sonra Japonya’ya karşı savaş ilan etmeyi kabul etti.
Roosevelt 12 Nisan’da ölünce Başkan Yardımcısı Truman onun yerine geçti. 7 Mayıs’ta Almanya teslim oldu. ABD, ağustos ayında Hiroşima ve Nagasaki kentlerine birer atom bombası atarak Japonya’yı teslime zorladı. Japonya 2 Eylül’de “Missouri” zırhlısında imzalanan bir antlaşmayla teslim oldu.

SOĞUK SAVAŞ YILLARI 1945-60

.

Harry S. Truman yönetimi.

Ad:  Harry S. Truman.jpg
Gösterim: 1318
Boyut:  21.0 KB

Roosevelt’in ani ölümüyle başkanlığa gelen Truman, ülkenin sorunlarından yalnızca genel olarak haberdardı. Çünkü o güne değin yönetimle yakın ilişki içinde olmamıştı. 25 Nisan 1945’te San Francisco’da Birleşmiş Milletler Konferansı başladı. Temmuz’da Truman, Potsdam’da Stalin ve Churchill (sonradan onun yerine geçen Clement Richard Attlee) ile görüşerek Japonya’ya karşı uygulanan askeri harekâtın geleceğini ve Avrupa’daki barış düzenlemelerini tartıştı. SSCB, Doğu Avrupa’yla ilgili olarak Truman’ı tatmin edecek bir çözüme yanaşmadı. Gene de sorunlar o denli ciddi görünmüyordu. Çünkü ABD atom tekelini elinde tutuyor ve SSCB’nin yıkılmış olan ülkesini yeniden inşa edebilmek için ABD’nin yardımına ihtiyacı olduğu düşünülüyordu.

Japonya’nın teslim olmasından sonra Amerikan ordusu dağıtılmaya başladı ve 1950 sonunda Kara Kuvvetleri’nin mevcudu 500 bine indirildi. ABD artık yalnızca hava gücüne ve atom silahına güveniyordu. Haziran 1946’da ABD, atom enerjisinin Birleşmiş Milletler aracılığıyla uluslararası çapta denetlenmesi için bir plan önerdi. SSCB bu öneriyi kabul etmedi ve ABD’nin önce tek yanlı olarak atom silahını imha etmesini istedi. Sovyet bilim adamları, nükleer araştırmalarının sonucunda 1949’da ilk atom bombasını patlattılar. ABD, kendi atom enerjisi çalışmalarını 1946’da kurulan Atom Enerjisi Komisyonu’nun denetimi altına aldı. ABD Hava Kuvvetleri’ni bağımsız bir birim haline getiren 1947 Ulusal Güvenlik Yasası ile silahlı kuvvetler yeniden düzenlendi. 1949’da Savunma Bakanlığı kuruldu.

SSCB, 1946’da ve 1947 başında Yunanistan’daki komünist gerillaları destekledi ve Akdeniz’e inmek amacıyla Türkiye’ye baskı uygulamaya başladı. İngiltere’nin Yunanistan ve Türkiye’ye artık yardım edemeyeceğini bildirmesi üzerine, Truman Mart 1947’de Kongre’den bu iki devlete gerekli askeri yardımın yapılmasını istedi. Kongre, Truman Doktrini diye bilinen bu yardım programı çerçevesinde her iki devlete toplam 400 milyon dolarlık yardımı kabul etti. Haziran 1947’de Dışişleri Bakanı George C. Marshall, Avrupa’ya yönelik komünist tehdit karşısında Avrupa devletlerinin ekonomik açıdan yeniden ayakta durabilmelerini sağlayacak bir plan sundu. Bu programa 16 devlet ve Batı Almanya katıldı. ABD üç yıl içinde Ekonomik İşbirliği İdaresi aracılığıyla 12 milyar dolarlık yardım yaptı. Marshall Planı (Avrupa Kalkınma Programı) Batı Avrupa’nın ekonomisini yeniden canlandırdı ve Avrupa komünist partilerinin gücünü kırdı. Başkan Truman yeniden göreve seçildikten sonra 1949’da yaptığı göreve başlama konuşmasında benzer yardımların dünyanın azgelişmiş ülkelerine de yapılması gerektiğini belirtti. Truman’ın bu konuşmasındaki dördüncü önerisi azgelişmiş ülkelere de yardım yapılmasını öngördüğünden, buna Dördüncü Madde Programı dendi.

Bu sırada ABD ve İngiltere, Batı Almanya’yı içişlerinde egemen ve ekonomik bakımdan güçlü bir ülke haline getirmek için çalışıyordu. Buna karşılık SSCB, Haziran 1948’de Berlin’in Batılı devletlerin işgali altındaki bölümünü abluka altına aldı. Başkan Truman kente askeri uçaklarla yiyecek ve malzeme gönderdi. 1949 baharında Sovyetler ablukayı kaldırdı.
Amerikan Senatosu Haziran 1948’de Kuzey Atlantik Antlaşmasının imzalanmasıyla sonuçlanacak görüşmelere izin veren Vandenberg Kararı’nı kabul etti. Nisan 1949’da 12 devletin katılmasıyla kurulan NATO’ya (Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı) Yunanistan ve Türkiye 1952’de girdi.

Truman Eylül 1945’te Kongre’ye, sonradan Adil Düzen diye adlandırılan 21 maddelik bir program önerdi. Bu program, sosyal güvenliğin genişletilmesini, ücretlerin ve çalışma sürelerinin yeniden düzenlenmesini, toplu konut yapımına ilişkin yasalar çıkarılmasını, işe alınmada ırk ve din ayırımını önlemek için bir Adil İşe Alma Uygulamaları Yasası’nın sürekli olarak yürürlükte kalmasını öneriyordu. Truman, önerilerini, Kongre’ye kabul ettiremedi. Bununla birlikte 1946’da İstihdam Yasası çıkarıldı. Bu yasa, hükümetin tam istihdamın sağlanmasındaki sorumluluğunu açıkça belirtiyor ve başkana danışmanlık yapacak ve yıllık ekonomik raporlar hazırlayacak olan üç kişilik bir Ekonomik Danışmanlar Konseyi kuruyordu.

Bu sırada, federal hükümete komünistlerin sızmış olduğu yolundaki iddialar yoğunlaşmaya başladı. 1946’da, Truman’ın isteğiyle bir İşçi Sadakati Geçici Komisyonu kuruldu. Komisyona bağlı kurullar, çalışanların ulusal sadakat duygularını gözden geçirmeye başladı. 1951’e gelindiğinde 212 hükümet görevlisi bu kurullarca işten atılmış, 2 binden fazlası da istifa ettirilmişti. Bu arada, 1950’de çıkarılan McCarran Iç Güvenlik Yasası’yla da, komünist faaliyetler üzerine birçok kısıtlamalar kondu. 1949’da tutuklanan 11 komünist lideri, 1951’de, Sovyetler Birliği’ne atom bombasıyla ilgili gizli bilgiler aktarmakla suçlanan Julius ve Ethel Rosenberg’in tutuklanması izledi. Rosenbergler 1953’te idam edildiler. Wisconsin senatörü Joseph R. McCarthy’nin elinde, Dışişleri Bakanlığı’nda görevli 57 komünistin adlarını içeren bir liste olduğunu ortaya atması, süregelen baskı ve sindirme ortamını iyice güçlendirdi. Bu iddianın doğruluğunu araştırmak üzere kurulan altkomite, Dışişleri Bakanlığı’nda bir tek komünist bile bulamamakla birlikte, McCarthy sansasyonel iddialarına devam etti ve ulusal bir takip kampanyası başlattı.

1949’da, Çin’de komünistlerin zaferi ve eylülde Sovyetler’in ilk atom bombasını patlatması ABD’deki komünizm korkusunu iyice artırdı ve komünizmin yayılmasını önlemek ABD dış politikasının ana teması haline geldi. Truman’ın Dördüncü Madde Programı, büyük ölçüde, yoksul ülkeleri ABD’nin yanına çekme isteğinden kaynaklanıyordu. Ocak 1950’de ise Başkan Truman, ABD Atom Enerjisi Komisyonu’na, II. Dünya Savaşı’nda kullanılan atom bombalarından çok daha güçlü hidrojen bombası üzerinde çalışma emrini verdi.

Sovyetler Birliği’nin desteklediği Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri 25 Haziran 1950’de, Güney Kore’yle sınırı oluşturan 38. enlemin güneyine geçti. ABD konuyu hemen Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ne getirerek, saldırıya karşı direnmek için Güney Kore’ye Birleşmiş Milletler yönetiminde asker gönderilmesini istedi. Sovyetler Birliği temsilcileri o sırada toplantıları boykot ettiği için, Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler üyelerine Kuzey Kore’nin saldırısına karşı direnme çağrısında bulunan bir kararı kabul etti.

General Douglas MacArthur komutasındaki BM güçleri Kuzey Kore askerlerini 38. enlemin kuzeyine itti; ama yıl sonunda savaşa katılan Çin Halk Cumhuriyeti askerleri karşısında gerilemek zorunda kaldı. ABD’nin durumu sarsılmıştı.
Kongre başkanın dev savunma programını destekledi. Truman 16 Aralık 1950’de ulusal düzeyde olağanüstü durum ilan etti ve ülkeyi savaş durumuna soktu. Savaş konusundaki görüşleri nedeniyle yönetimle çatışan General MacArthur, 11 Nisan 1951’de Truman tarafından görevinden alındı. Ateşkes görüşmeleri 10 Temmuz 1951’de başladı, ama ateşkes antlaşması ancak 27 Temmuz 1953’te imzalanabildi. İki Kore’yi birleştirme çabaları sonuçsuz kaldı.
1952 başkanlık seçimlerini Cumhuriyetçi Parti adayı General Eisenhower kazandı. Cumhuriyetçiler Kongre’de üstünlüğü de ellerine geçirdiler.

Ad:  Dwight D. Eisenhower.jpg
Gösterim: 1334
Boyut:  14.4 KB

Dwight D. Eisenhower yönetimi.


Eisenhower’ın ortayolcu iç politikası işçi kesiminin Demokrat Parti içindeki etkisini zayıflatırken Cumhuriyetçi Parti içindeki liberal unsurları güçlendirdi. 1953-56 arası genel bir refah dönemi oldu. Yatırımcı sermayenin kendini güven içinde hissetmesi iş hayatının gelişmesine katkıda bulundu. Ama banka kredilerindeki artış, enflasyonu önlemek için sıkı bir para politikası uygulayan Federal Rezerv Kurulu’nca denetleniyordu. Bütçe büyük miktarlardaki savunma harcamalarına karşın denkti; çünkü vergiler gerekli düzeyde tutulabildiği gibi istihdam ve kazanç düzeyi de görece yüksekti. Yüksek Mahkeme, 17 Mayıs 1954’te oybirliğiyle resmî ilk ve ortaokullardaki çocukları ırklarına göre ayırmanın anayasaya aykırı olduğuna karar verdi.

Eisenhower’ın uluslararası ilişkileri geliştirme girişimlerine Dışişleri Bakanı John F. Dulles yardımcı oldu. Ama Amerikan yönetimi, amaçlarını gerçekleştirmekte bir dizi başarısızlıkla karşılaştı. Kore ateşkes görüşmelerinin uzamasının ardından Uzakdoğu’daki durum çıkmaza girdi ve komünistlerin bölgedeki gücü artmaya devam etti.

Eisenhower’ın 1953’te ortaya koyduğu “Barış İçin Atom” planı, nükleer bilimlerin dünyanın refahının geliştirilmesinde kullanılmasını sağlamaya yönelik bir adımdı. Ama atom silahlarının uluslararası denetimi, askeri tesislerin havadan serbestçe denetlenebilmesi gibi önerileri kabul edilmedi. Gene de bu öneriler, silahların siniriandınlması tartışmasında, Sovyetler Birliği karşısında, önemli bir kazanım sağladı. Dört büyük devletin lideri, Soğuk Savaş’ın gerginliğini azaltmak için 1955’te Cenevre’ de bir araya geldi. Ama olumlu bir sonuç elde edilemedi.

1956’daki başkanlık seçimlerinin sonucu, büyük ölçüde dış gelişmeler tarafından belirlendi. Ekim sonunda Doğu Avrupa’da ve Ortadoğu’da önemli olaylar meydana geldi. Polonya’da SSCB Komünist Partisi aleyhinde gösteriler oldu; Sovyet ordusu Macaristan’a girdi. Mısır’ın Süveyş Kanalını kapatmasıyla başlayan olaylar, ekimde İsrail’in ve onun ardından İngiltere ve Fransa’nın Mısır’a saldırmasıyla gelişti. Süveyş olayı başkanlık seçimleri kampanyasında ön plana çıktı. Seçmenlerin büyük çoğunluğu Başkan Eisenhower ve yardımcısı Richard Nixon için oy kullandı. Aslında bu Eisenhower’ın kişisel bir zaferiydi. Çünkü Kongre’ nin her iki kanadında da denetim, Demokratların eline geçmişti.

Eisenhower’ın başkanlığının ikinci döneminde ülkedeki ırkçılık sorunları arttı. Güney eyaletleri, resmî okullarda ırk ayrımına son verilmesi yolundaki karara karşı çıktı. Temmuz 1959’da 500 bin çelik işçisi greve gitti. Grev 116 gün sürdü. Pazarlıklar sonunda uzlaşmaya varılamadı, ama işçiler işbaşı yapmayı kabul etti. Kongre’nin ilgili komisyonları genel olarak tüm sendika yönetimleri hakkında soruşturma açtı. 1959’da Landrum-Griffin Yasası kabul edildi. Yasa, sendikalarda yolsuzluklarla mücadeleyi ve sendikalar içinde demokratik seçim yöntemlerinin yerleştirilmesini amaçlıyordu.

4 Ekim 1957’de SSCB ilk yapay uyduyu uzaya fırlattı. Dünya güç dengesinin Sovyetler lehine bozulmasından kaygılanan ABD de 3 Ocak 1958’de uzaya bir uydu gönderdi. Uzay çağı, ABD’de gittikçe daha geniş bir ilginin odak noktası haline geldi.
1958’deki çeşitli bunalımlar ABD’yi savaşın eşiğine kadar getirdi. Başkan Eisenho- wer, Temmuz ayında, Lübnan hükümetinin Batı karşıtı güçler tarafından devrilmesini önlemek için Lübnan’a asker çıkardı. Ağustos ayında Quemoy ve Matsu adalarının Çin Halk Cumhuriyeti tarafından bombalanması, Amerikan hükümetini, Milliyetçi Çin’le arasındaki antlaşma yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği sorunuyla yüz yüze bıraktı. Kasımda, SSCB Berlin’i yeniden abluka altına alma tehdidinde bulundu. 31 Aralık’ta da Fidel Castro önderliğindeki güçler Küba’da yönetimi ele geçirdiler. Dışişleri Bakanı Dulles’ın Mart 1959’da hastalanması üzerine Eisenhower dış politikadaki etkinliğini artırdı. Dulles 24 Mayıs’ta öldü.

Eisenhower kişisel diplomasi yöntemine başvurmayı Soğuk Savaş’a yeğ tuttu. Kruşçev, gerginliklerin azaltılması için Mayıs 1960’ta Paris’te bir zirve toplantısı yapılmasını önerdi. İki lider Paris’te bir araya geldiklerinde Kruşçev, mayıs başında Sovyet toprakları üzerinde bir Amerikan casus uçağının (U-2) düşürüldüğünü açıkladı. Bunun üzerine görüşmeler kesildi.
1950-60 döneminde nüfus düzenli bir biçimde arttı. 1960’a gelindiğinde ABD’nin nüfusu 179 milyonu geçiyordu. Nüfusun doğudan batıya kayması sürdüğü gibi, kent merkezinden kentin çeperlerindeki banliyölere doğru hareket de bu dönemde başladı. Refahın yaygınlaşması, verimliliğin artması ve gelir düzeyinin yükselmesi, her türlü inşaat ve imar etkinliğini körükledi.
1960 seçimleri için her iki parti de genç adaylar seçti. Cumhuriyetçi Parti’nin adayı, 47 yaşındaki Başkan Yardımcısı Richard Nixon, Demokratik Parti’nin adayı ise 43 yaşındaki Massachusetts senatörü John F. Kennedy idi. Seçim kampanyasının kaderini, iki başkan adayının televizyonda yaptıkları tartışmalar belirledi. Seçimleri Kennedy kazandı.

1960 SONRASI.


John F. Kennedy yönetimi.

Ad:  John F. Kennedy.jpg
Gösterim: 1461
Boyut:  19.8 KB

Nüfusun artması ve batıya kayması 1960’ larda da sürdü. Nüfus yoğunluğu bakımından birinci sıradaki New York eyaletinin yerini California aldı. Ekonomi istikrarlıydı. Üretim, istihdam ve şirket kârları yüksek düzeylere ulaştı. Amerikalı bilim adamları ve mühendisler uzayın fethi yolunda önemli adımlar attılar. Bu gelişmelere karşın birtakım sorunlar sürdü. Irk ayrımı konusundaki gerginlik yoğunlaştı, kentlerin sorunları arttı, yoksulluk yaygınlığını korudu, hava ve su kirliliği tehlikeli boyutlara ulaştı. Güneydoğu Asya’daki Vietnam Savaşı da gittikçe genişledi. ABD’nin Avrupa’daki temel askeri stratejisi, Fransa’nın 1966’da NATO’nun askeri kanadından çekilmesiyle ciddi bir darbe yedi. Fransa ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin kendi atom denemelerini başlatması, silahsızlanma ve dünya barışıyla ilgili umutları kırdı.

Kennedy 20 Ocak 1961’de, ABD’nin 35., en genç ve ilk Katolik başkanı olarak göreve başlarken yaptığı konuşmada, diktatörlük, yoksulluk, hastalık ve savaşla dünya çapında mücadele edilmesi çağrısında bulundu. Lyndon B. Johnson başkan yardımcısı oldu. Dean Rusk dışişleri bakanlığına, başkanın kardeşi Robert F. Kennedy adalet bakanlığına, Robert S. McNamara da savunma bakanlığına getirildi. Kennedy’nin başkanlığının ilk yılında Amerikan hükümeti, Castro’yu devirmek için Küba’nın Domuzlar Körfezine, başarısız bir çıkarma harekâtı düzenledi. Kennedy ile Kruşçev Viyana’da bir araya geldiler; ama Soğuk Savaş tırmanmaya devam etti.

Ekim 1962’de Amerikan istihbarat örgütleri, Sovyetler’in Küba’ya ABD’yi vurabilecek güçte balistik füzeler yerleştirmekte olduğunu öğrenince Küba sorunu kritik bir hal aldı. Kennedy, Sovyet gemilerinin Küba’ya füze getirmesini önlemek için Küba’yı ablukaya aldı. ABD ile SSCB’nin savaşın eşiğine geldiği beş günden sonra SSCB Küba’daki füzelerini sökmeyi ve askerlerini çekmeyi kabul etti. 5 Ağustos 1963’te Amerikan, İngiliz ve Sovyet diplomatlar, Moskova’da, nükleer denemeleri yasaklayan antlaşmayı imzaladılar.
Kennedy, Kongre’den uluslararası ticareti canlandıracak, işsizliği azaltacak, sosyal güvenlik sistemi kapsamındaki yaşlılara sağlık hizmeti sunacak, federal gelir vergilerini düşürecek ve Siyahların yurttaşlık haklarını koruyacak yasalar çıkarmasını istedi. 1962’de Ticareti Genişletme Yasası ile Vergi Reformu Yasası çıkarıldı. Kennedy 22 Kasım 1963’te Dallas’da öldürüldü. Yerine Başkan Yardımcısı Johnson geçti.

Ad:  Lyndon B. Johnson.jpg
Gösterim: 1257
Boyut:  24.3 KB

Lyndon B. Johnson yönetimi.


Johnson başkan olunca Kennedy’nin önerdiği taşanları gerçekleştirmeye devam edeceğini açıkladı. Vergi İndirimi Yasası Kongre’den geçti. Haziran 1964’te Medeni Haklar Yasası çıkanldı. Johnson, 1964’te yaptığı konuşmada “yoksulluğa karşı kayıtsız şartsız savaş” ilan etti. Çıkarılan Ekonomik Fırsatlar Yasası, yoksulluğu azaltmak amacıyla bazı önlemler getiriyor, olanakları sınırlı gençlere kolaylıklar, küçük çiftçi ve işadamlanna kredi olanakları sağlıyordu.

1964 başkanlık seçimlerini, Cumhuriyetçilerin adayı Arizona senatörü Barry Goldwater’a karşı Johnson kazandı. Başkan Johnson, 1965’teki konuşmasında “Büyük Toplum” programını ana çizgileriyle açıkladı. Daha sonra Kongre’ye sağlık, göç, silahsızlanma, vergi indirimi, doğanın korunması, konut, demiryolu taşımacılığı, suç, oy hakkı gibi konularda özel mesajlar yolladı. Sosyal sigortalar kapsamında bulunan, 65 yaşın üstündeki kişilere yönelik Sağlık Yasası çıkanldı. Oy vermede okuma yazma testlerini ve daha başka sınırlamaları kaldıran oy hakkı yasa tasarısı da kabul edildi. Ocak 1964’te kabul edilen 24. Ek Madde’yle, federal seçimlerde oy verme vergisi kaldırıldı.

Kongre 1965-66’da iki yeni bakanlık kurdu: Konut ve Kentsel Gelişme Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı. 1965’te çıkarılan yeni Göç Yasası, 41 yıllık uygulamaya son vererek, ulusal kökenlere dayalı kota sistemini kaldırdı ve ilk kez Batı Yanküre’den gelen göçe sınırlamalar koydu. Başkan Johnson Vietnam Savaşı’nın giderlerini karşılayabilmek için Kongre’den vergileri artırmasını istedi.

1960’larm ortalarında birçok büyük kentin, düşük gelirlilerin yaşadığı bölgelerinde ayaklanmalar oldu. 1967’deki olaylardan sonra Başkan Johnson, konuyla ilgili bir komisyon kurdu. Komisyon 1968’de yayımlanan raporunda olaylardan “beyaz ırkçılığı” sorumlu tuttu ve her düzeydeki hükümet organından Siyahlar için iş alanları açmasını, daha iyi konut ve eğitim olanakları ve yeterli bir polis güvenliği sağlamasını istedi. Nisan 1968’de Siyahların önderi Dr. Martin Luther King, Jr., Tennessee’nin Memphis kentinde öldürüldü.

Başkan Johnson Amerikan dış politikasına kısa sürede kendi damgasını vurdu. ABD yıllardır Güneydoğu Asya’da Vietkong güçleri karşısında Güney Vietnam’a yardım sağlamaktaydı. Önceleri askeri malzeme ve askeri danışmandan öteye gitmeyen Amerikan yardımı, Vietkong başarıları üzerine 1964’te hızla arttı. Tonkin Körfezinde devriye gezen Amerikan savaş gemileri, iddia edildiğine göre ağustos ayında saldırıya uğrayınca Johnson Kuzey Vietnam torpido üslerine karşı hava akınlarıyla misilleme emri verdi. Kongre Tonkin Körfezi kararını onaylıyor ve Amerikan güçlerine başka saldırıların önlenmesi için her türlü önlemi alma yetkisi veriyordu. Başkan Johnson 1965’ten başlayarak Vietnam’a gittikçe artan sayıda asker yolladı. Vietnam’daki Amerikan askerlerinin sayısı 1968’de 500 bini buldu. Johnson ayrıca Kuzey Vietnam’daki askeri hedeflerin bombalanması için emir verdi.

ABD’de Vietnam Savaşı’na muhalefet artıyordu. Johnson başkanlığa ikinci kez aday olmayacağını açıkladı. ABD’nin Kuzey Vietnam’ı bombalamaya son verdiğini bildirerek Hanoi’yi görüşmelere çağırdı. ABD ile Kuzey Vietnam arasındaki görüşmeler Mayıs 1968’de Paris’te başladı. 1 Kasım’da bütün bombardımanlar durduruldu.
1968 başkanlık seçimlerinin ana konusu Vietnam Savaşı’ydı. Demokratların güçlü aday adaylarından Robert F. Kennedy 5 Haziran’da öldürüldü. Demokrat Parti’nin başkan adaylığına Hubert H. Humphrey seçildi. Ama seçimleri Cumhuriyetçi Parti’ den Richard M. Nixon ve yardımcısı Spiro T. Agnew kazandı.

Richard M. Nixon yönetimi.

Ad:  Richard M. Nixon.jpg
Gösterim: 1316
Boyut:  25.5 KB

Nixon Temmuz 1969’da bir dünya turuna çıktı. Çeşitli Asyalı liderlerle görüştü. “Nixon Doktrini” diye bilinen doktrinini açıkladı. Buna göre ABD, Uzakdoğu’daki varlığını sürdürecek, ama bundan böyle Asya ülkeleri, savunmalarının yükünü kendileri üstleneceklerdi. ABD ile SSCB arasında Stratejik Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri (SALT) de Kasım 1969’da Helsinki’de başladı. ABD ile SSCB ayrıca 24 Kasım’da Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’m imzaladılar.
Paris’teki barış görüşmeleri sürerken Vietnam’daki çatışmalar yeniden başlamıştı. Nixon Vietnam’daki Amerikan askerlerinin sayısının azaltılacağını açıkladı. Ama Nisan 1970’te çarpışmalar Kamboçya’ya da sıçradı.

Haziran 1970’te ABD Kamboçya’dan çekildikten sonra Nixon “Vietnamlılaştırma” politikasını sürdürdü. 1972’de bölgedeki Amerikan askerlerinin sayısı 70 bine indirilmişti. Nisanda Kuzey Vietnam’ın Güney Vietnam’ı işgale başlaması üzerine Amerikan yönetimi Paris görüşmelerini geçici olarak kesip bombardımanları yeniden başlattı. Daha sonra barış görüşmeleri, Kuzey Vietnam temsilcisi Le Duc Tho ile ABD başkanlık özel danışmanı Henry Kissinger arasında Paris’te yeniden başladı ve çoktandır beklenen ateşkes antlaşması 27 Ocak 1973’te imzalandı.

Nixon hem kişisel, hem de geleneksel diplomasi usullerini kullanarak Batılı önderlerle düzenli görüşmeler yaptı. Ayrıca Çin Halk Cumhuriyeti’nin davetini kabul ederek Mart 1972’de Pekin’e gitti. Nixon bu gezisiyle ABD’nin dış politikasını tersine çevirdi. Nixon Mayıs 1972’de de Moskova’ ya gitti. Burada stratejik silahların üretiminin sınırlandırılmasını amaçlayanları da kapsayan bir dizi antlaşma imzaladı.

Haziran 1973’te Brejnev ABD’yi ziyaret etti. 1973 sonbaharında patlak veren Arap- İsrail Savaşı Sovyet-Amerikan yumuşamasında belirli bir kesinti yarattıysa da ABD’ nin yeni dışişleri bakanı Kissinger, İsrail’le Mısır ve Suriye arasında ateşkes sağlamayı başardı.

Nixon’ın iç politikası, kısmen Kongre’de çoğunluğu oluşturan Demokratların muhalefeti nedeniyle yavaş gelişme gösterdi. Nixon 21 Mayıs 1969’da Warren E. Burger’ı Earl Warren’dan boşalan Yüksek Mahkeme başkanlığına atadı.
Nisan 1970’te ABD’nin Vietnam’ın yanı sıra Kamboçya’da da savaşa girişmesi ülke içinde şiddetli tepkilere yol açtı. Ohio’daki Kent Eyalet Üniversitesi’nde gösterici öğrenciler Ohio Ulusal Muhafız Birliği’yle çatıştılar. Muhafızların öğrencilerin üzerine ateş açması sonucunda dört öğrenci öldü, birçok kişi yaralandı. Bu olay başka üniversitelerde de protesto gösterilerine yol açtı.
1972’de Kongre, Başkan Nixon’ın da desteğiyle, kadınlara eşit haklar tanıyan anayasa değişikliğini, bu önerinin Kongre’ye ilk sunuluşundan 49 yıl sonra, kabul etti. Değişiklik önerisi eyalet meclislerinde onaya sunuldu, ama 30 Haziran 1982’ye değin uzatılmış olan zorunlu süre içinde yeterli sayıda onay sağlanamayınca sonuçsuz kaldı.

Nixon enflasyonla mücadeleye ve askeri harcamaların azaltılmasına öncelik verdi. Ama bu çabalara karşın pahalılık arttı, sanayi üretimi düştü. İşsizlik ve enflasyon oranları yükseldi. Ücret ve fiyat denetimine gidildi. Dolar iki kez devalüe edildi. ABD dış ticaret açığı bir ölçüde kapatıldı ama enflasyon denetlenemedi.

1972 seçimleri ve Watergate Skandali.


1972’de Demokrat Parti’nin başkan adaylığını, Vietnam Savaşı’na ve askeri harcamalara karşı olan Güney Dakota senatörü George McGovern kazandı. Nixon ve Agnew yeniden Cumhuriyetçi Parti’nin adayları oldular. Nixon seçimi ezici bir farkla kazandı. Bununla birlikte Demokratlar hem Senato’da, hem de Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu korudular.
1972’de beş kişi Demokrat Parti’nin Washington’daki Watergate binasında bulunan bürosuna gizlice girmek suçundan tutuklandı. Bu beş kişinin Başkan’ın Yeniden Seçilmesi Komitesi (CRP) tarafından kiralanmış olduğu anlaşıldı. CRP’nin güvenlik sorumlusu görevden alındı ve daha sonra hırsızlık ve telefon dinleme suçlarından mahkûm oldu.

1973’e değin pek ilgi uyandırmayan bu olayların Beyaz Saray’da yüksek düzeydeki yetkililerle ilişkisi ortaya çıkınca Senato bir komisyon kurup soruşturmaya başladı. Nixon da konuyla ilgili olarak özel bir savcı görevlendirdi. Yürütme ile yasama organları arasında bir mücadele başladı. Watergate Skandali, her gün ortaya çıkarılan yeni yolsuzluklarla içinden çıkılmaz bir hale geldi. Beyaz Saray’da bir güvenlik biriminin, ulusal güvenlik perdesi altında yasadışı etkinliklerde bulunduğu öğrenildi. Nixon’m kişisel gelirleri de soruşturulmaya başladı. Başkan Yardımcısı Agnew kendisiyle ilgili suçlamalardan ötürü istifa etti. Nixon, 6 Aralık 1973’te Gerald R. Ford’u başkan yardımcılığına getirdi.

Kongre’nin Demokrat ve Cumhuriyetçi üyeleri ile o zamana değin Nixon’ı desteklemiş olan basın, 1973 sonbaharında başkanın istifasından ya da Kongre’de hakkında dava açılmasından söz etmeye başladı. Kamuoyu yoklamalarına göre Nixon’ın saygınlığı iyice azalmıştı. 24 Temmuz 1974’te Yüksek Mahkeme, Nixon’ın, eski görevlilerinin yargılanmaları için gerekli kanıt ve belgeleri, özellikle de gizli konuşma bantlarını mahkemeye sunmasına karar verdi. Temsilciler Meclisi Adalet Komisyonu ise, Nixon’ın üç ayrı suçla ilgili olarak yargılanmasını önerme kararı aldı. Nixon Kongre’ deki bütün desteğini yitirmişti. 8 Ağustos akşamı yaptığı televizyon konuşmasında istifasını açıkladı. Nixon görevinden istifa ederek ayrılan ilk ABD başkanı oldu. Başkan Yardımcısr Gerald Ford, 9 Ağustos’ta yemin ederek başkanlığı devraldı.

Ad:  Gerald R. Ford.jpg
Gösterim: 1270
Boyut:  26.8 KB

Gerald R. Ford yönetimi.


Ford’un ilk görevi ulusun yaralarını sarmak ve başkanlık kurumunun saygınlığını yeniden sağlamaktı. Ama 8 Eylül’de Nixon için af ilan etmesi kendi desteklerini zayıflattı. Enflasyonun en önemli ekonomik sorun olduğunu ilan eden Ford, iktisatçıları bir zirve toplantısında bir araya getirdi ve enflasyonla mücadele programını ekim ayında Kongre’ye sundu. Program fazla ilgi görmedi. Artan işsizlik enflasyonu gölgede bırakınca durgunluk baş gösterdi. Ford’un enflasyonla mücadele programı unutuldu. 1974’te enflasyon yüzde 14,4]e çıktı, ama 1976’da yüzde 5,6’ya düştü. İşsizlik Nisan 1975’te yüzde 8,9’a ulaştı. Bu ortamda Kongre, bütçenin hazırlanması sürecine daha fazla katılmasına olanak veren düzenlemeleri kabul etti.

ABD kentlerinin mali sorunları iyice arttı. 1975’te New York kenti borçlarını ödeyemez duruma geldi. New York eyaleti ve federal hükümet yardımda bulunmayı reddetti, ama Haziran 1975’te New York eyaleti Belediye Yardım Kuruluşu adıyla yeni bir birim kurdu. Bu kuruluş kentin mali işlerini denetimi altına aldı. Bundan sonra başkan da tavrını değiştirdi; Kongre, sıkıntı içindeki kentlere sınırlı miktarda borç verilmesini sağlayan düzenlemeleri kabul etti.

Vietnam Savaşı Nisan 1975’te sona erdi. Yumuşama politikası ABD ile SSCB arasındaki ilişkilerin temeli olmaya devam etti, ama yumuşamayı sarsan bazı gelişmeler de oldu. Ekim 1975’te ABD’nin SSCB’ye petrol karşılığında buğday vermesini öngören beş yıllık bir ticaret antlaşması imzalandı. Bunu iki ay sonra altı yıllık bir başka antlaşma izledi. Ama ABD Kongresi’nin bu antlaşmaları Moskova’nın daha çok sayıda Yahudinin Sovyetler Birliği’nden serbestçe göçüne izin vermesi koşuluna bağlayan kararını iç işlerine karışma sayan SSCB 1972’de imzalanmış olan bir ticaret antlaşmasını Ocak 1975’te iptal etti. Mayıs 1976’da yeraltı nükleer denemelerini sınırlayan bir antlaşma imzalandı. SALT çerçevesinde sınırlı antlaşmalar yapıldı.
Henry Kissinger, Nixon kabinesinde olup da yerini koruyan üç bakandan biriydi. Kissinger ABD dış politikasını Ford döneminde Nixon dönemindekinden daha fazla denetimine aldı.

1976 seçimlerini Demokrat Parti adayı, eski Georgia valisi Jimmy Carter kazandı. Başkan Yardımcısı Walter F. Mondale’di. Jimmy Carter yönetimi. Başkanlığının ilk yılında Carter, insan haklarının korunması konusunu dış politikasının ana ilkelerinden biri olarak ön plana çıkardı. ABD’nin Birleşmiş Milletler’deki büyükelçisi And- rew Young da bu politikanın gündeme getirilmesine katkıda bulundu. Irkçı politikaları protesto eden ABD, Birleşmiş Milletlerde, Güney Afrika Cumhuriyeti’ne yapılan silah satışlarına ambargo konması yolunda oy kullandı. Rodezya’dan (bugün Zimbabve) krom ithaline son verdi. Mayıs ayında, ABD ile savunma antlaşması bulunmayan devletlere silah satışı sınırlandırıldı. ABD, Şubat 1977’de balıkçılık alanlarını 200 mile çıkardı. Bu karar, Küba’yla 16 yıldır ilk kez doğrudan resmî görüşmelerin başlamasına yol açtı.

7 Eylül 1977’de ABD yönetimi Panama’yla iki antlaşma imzaladı. Antlaşmalardan ilki, Panama Kanalının tam denetiminin 1999 sonunda Panama’ya devredilmesini öngörüyor, İkincisi de kanalın tarafsızlığını garanti ediyordu. Panama Kanalı Bölgesi’ndeki ABD denetimi 1 Ekim 1979’da resmen sona erdi. Çin Halk Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkilerin normalleştirilmesi 1 Ocak 1979’da gerçekleşti. Bunun sonucunda ABD Milliyetçi Çin (Tayvan) ile resmî ilişkilerini kesti.

ABD’nin Ortadoğu politikasındaki değişiklik


1 Ekim 1977’de yayımlanmış olan Amerikan-Sovyet ortak bildirisinde ifade edilmişti. Bildiride “Filistin halkının meşru haklarının” güvence altına alınması, “İsrail ordusunun 1967 Savaşı’nda işgal ettiği topraklardan çekilmesi” ve Filistinlilerin Cenevre Konferansında temsil edilmeleri isteniyordu. Öte yandan ABD, Mısır devlet başkanı Enver Sedat’la İsrail başbakanı Menahem Begin arasındaki görüşmeleri destekledi. Sedat ve Begin’in 6-17 Aralık 1978’de, Carter’ın ev sahipliğini üstlendiği Camp David’de yaptığı görüşmelerden sonra, 26 Mart 1979’da Mısır’la İsrail arasında bir barış antlaşması imzalandı.

Carter yönetiminin karşılaştığı bir başka sorun 1978’de başlayan İran Bunalımı oldu. Şahın ülkeyi terk etmesinden sonra, 1 Nisan 1979’da İran’da İslam Cumhuriyeti kuruldu. Tahran’daki Amerikan Büyükelçiliği 4 Kasım’da işgal edildi, büyükelçilikte çalışanlar rehin alındı. İşgalciler, o sırada AB D’de tedavi gören şahın geri verilmesini istiyorlardı. ABD ödün vermeye yanaşmadı ve İran’a ekonomik ve diplomatik yaptırımlar uyguladı; Nisan İ980’de rehineleri kurtarmak için başarısız bir askeri harekât düzenledi. Rehineler ancak Ocak 1981’de serbest bırakıldı.

Stratejik Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri (SALT) ikinci bir antlaşmayla (SALT II) sonuçlandı. Brejnev ve Carter’m 15 Haziran 1979’da imzaladığı antlaşma ABD Senatosu’na sunulmadı. 1979 sonunda Sovyet askerlerinin Afganistan’a girmesi Amerikan-Sovyet ilişkilerinde gerginlik dönemini başlattı. ABD, 1980’de Moskova’da yapılan Olimpiyat Oyunlan’nı boykot etti.
Carter’nı iç politikadaki ilk uygulaması Vietnam Savaşı sırasında 1964-73 arasında askere çağrılıp da gitmeyi reddetmiş olanları affetmek oldu. Enerji programına ağırlık verdi. Bu program Kongre’nin engeliyle karşılaştı. ABD’nin ithal petrole bağımlılığını azaltmayı amaçlayan program akaryakıt için vergi getiriyordu. Ayrıca yakıt tasarruf eden otomobillerin satın alınması, yeni enerji teknolojileri ve kaynakları bulunması için vergi teşvikleri öngörüyordu. Kongre bu programı geniş ölçüde değiştirdi.
ABD’nin 1970 sonlarındaki ekonomik büyümesi petrol ithalatından kaynaklanan büyük bir dış ticaret açığıyla engellendi. 1979’da enflasyon oranı yüzde 13’e, işsizlik oranı da yüzde 7’ye ulaştı. 1977-78 kışında kömür işçileri ülke çapında greve gittiler. 1979 ilkbaharında Pennsylvania’nm Harrisburg kenti yakınındaki Three Mile Island nükleer reaktöründe bir kaza oldu. Bu olay bir enerji kaynağı olarak nükleer enerji üzerinde kaygıların doğmasına yol açtı. 1979 yazındaki akaryakıt darlığı da ABD’nin petrole olan bağımlılığını bir kez daha gösterdi.
1980 seçimlerini Cumhuriyetçi Parti adayı, eski California valisi Ronald Reagan ve yardımcısı George Bush açık farkla kazandı.

Ronald Reagan yönetimi.

Ad:  Ronald Reagan.jpg
Gösterim: 1353
Boyut:  18.3 KB

Reagan seçim kampanyası boyunca kamu harcamalarının azaltılmasından, gelir vergisinde indirime gidilmesinden ve savunmanın güçlendirilmesinden yana olduğunu vurguladı.
Reagan başkanlık görevine iyi koşullarda başladı. İran’da serbest bırakılan rehineler göreve başladığı gün ülkeye döndüler. Bu iyimser havadan yararlanmak isteyen Reagan, Kongre’ye vergilerde önemli ölçüde indirim sağlayan bir tasarı sundu. Tasarı görüşülürken, 30 Mart 1981’de ise düzenlenen bir suikastta yaralandı. Kısa sürede iyileşerek 11 Nisan’da Beyaz Saray’a döndü. 1981’in ilk üç ayında ABD ekonomisi büyüme gösterdi. Ama daha sonra, öteki gelişmiş ülkeleri çoktandır etkileyen durgunluğa düşmekten kurtulamadı. Bu dönem, 1929’daki Büyük Bunalım’dan bu yana ABD ekonomisinin karşılaştığı en kötü deneyim olarak nitelendirildi. Reagan’ın kamu kesiminin genişliğine ve büyük harcamalara karşı giriştiği mücadele halkın desteğini kazandı. Yeni Federalizm programı etkisini gösterdi.

Washington’ın eyaletler üzerindeki denetimi ve etkisi ilk kez zayıfladı. Ama kaldırılan federal fonların yerini dolduracak başka fonların bulunmadığı anlaşılınca başlangıçtaki coşku kayboldu. Eyaletler ve yerel yönetimler kendi topladıkları vergileri yükseltmek zorunda kaldı. 1984’te durgunluğun etkisi azalmaya başladı; enflasyon oranı düştü. 1981’de doruk noktasına ulaşmış olan işsizlik oranı azalmaya başladı. ABD ekonomisi savaş sonrası dönemin en güçlü ekonomik gelişme dönemlerinden birine girdi.

Dış politikada, Reagan’ın Suudi Arabistan’a AWACS uçakları vermesi İsrail’i ve ABD’deki İsrail yanlılarını, Orta Amerika’ daki sağcı rejimleri desteklemesi ve Nikaragua’da Sandinista yönetimine karşı savaşan contra’lara açıkça yardım etmesi ise liberalleri kızdırdı. Reagan, ABD’nin silahlanmasına ağırlık verdi. Sovyetler Birliği karşısında sert bir tutum benimsedi, iki ülke arasındaki ilişkiler Soğuk Savaş’tan sonraki en kötü dönemine girdi. “Cruise” füzelerinin yapımı, MX füzeleriyle ilgili programın başlatılması yolundaki istekleri Kongre’den destek gördü. NATO, Avrupa’ya “Pershing II” ve “Cruise” füzeleri yerleştirmeye başladı. 1984 seçimlerinde Demokratlar Reagan’m karşısına Walter Mondale ile Geraldine Ferraro’yu çıkardılar. Reagan seçimleri ikinci kez ezici bir üstünlükle kazandı. Bu başarısında ekonomik iyileşmenin sağladığı refah ve iyimserlik duygusu ile enflasyonun aşağı çekilmesinin önemli etkisi oldu. Ama belirli ekonomik sorunlar sürüyordu. İşsizlik sorununa çözüm bulunamamış, federal refah programlarının kesilmesinden ötürü yoksul kesim büyümüştü. Doların güçlenmesi nedeniyle azalan ihracat bütçe açığına neden oldu.

Olimpiyat Oyunları


1984’te Los Angeles’ta yapılması Amerikalılar için önemli bir olay oldu. SSCB Olimpiyatları protesto etti. “Challenger” uzay mekiğinin 3 Şubat’taki 4. uçuşunda iki astronot ilk kez araca bağlanmadan uzayda serbestçe dolaştılar. 30 Ağustos-5 Eylül’de “Discovery” uzay mekiğinin uçuşunda ise üç haberleşme uydusu uzaya yerleştirildi ve ilk kez yerçekimsiz uzay koşullarında kimyasal ve biyolojik araştırmalar yapıldı. “Discovery”nin 8-16 Kasım’daki ikinci uçuşu sırasında “Challenger”ın yanlış yörüngeye yerleştirdiği kayıp iki uydu uzayda ele geçirildi.

1984’te ABD dış politikasının odak noktası SSCB ile ilişkilerdi. Reagan 16 Ocak’ta, stratejik ve orta menzilli nükleer başlıklı silahların sınırlandırılması için Cenevre’de karşılıklı görüşme ve Orta Avrupa’daki konvansiyonel silahların azaltılması konularında da Viyana’da çok yanlı görüşme önerdi. SSCB, orta menzilli “Cruise” ve “Pershing II” güdümlü füzelerinin Batı Avrupa’ya yerleştirilmesinin bu görüşmelere katılmasına karşı çıktı. 28 Eylül’de Beyaz Saray’da gerçekleşen Reagan-Gromiko buluşması, Reagan’ın yüksek seviyedeki bir Sovyet görevlisiyle ilk görüşmesiydi. ABD’nin SSCB ile ilişkilerindeki yumuşama, öbür sosyalist ülkelerle olan ilişkilerini de geliştirdi. Bu dönemde, Polonya’ya uygulanan ekonomik ambargo da kaldırıldı. Reagan 26 Nisan -1 Mayıs arasında Çin Halk Cumhuriyeti’ne gitti. Beyrut’taki durumun hızla kötüleşmesi nedeniyle Reagan, 7 Şubat’ta Lübnan’daki Uluslararası Barış Gücü’ndeki Amerikan askerlerini geri çekti. 20 Eylül’de Doğu Beyrut’taki ABD elçiliği önünde dinamit yüklü bir arabanın patlamasıyla 14 kişi öldü.

Orta Amerika politikası üzerine danışmanlık yapmak üzere 1983’te Reagan’ın atadığı komisyon, El Salvador’a askeri yardımın genişletilmesini, 8 milyar dolar ekonomik yardım yapılmasını ve Nikaragua’daki hükümet karşıtı gerillalara desteğin devamını önerdi. CIA’nın Nikaragua limanlarının mayınlanmasındaki rolü ortaya çıkınca Beyaz Saray’ın yardım önerileri Kongre tarafından geri çevrildi. Nikaragua ABD’yi Uluslararası Adalet Divam’na şikâyet etti. ABD ise iki yıl süreyle Adalet Divam’mn Orta Amerika ile ilgili kararlarını kabul etmeyeceğini açıkladı.

Kongre’nin bir Vatikan elçiliği kurulmasını yasaklayan 1867 tarihli federal yasayı kaldırması üzerine 116 yıllık bir aradan sonra 10 Ocak 1985’te Vatikan ile ABD arasında diplomatik ilişkiler kuruldu. Nisanda hükümet uluslararası terörizmle mücadele konusunda yetkili kılındı. Yeni politika, teröristlere karşı savunmadan çok saldırıyı öngörerek ABD’ye dış ülkelerdeki teröristlere karşı misillemede bulunabilme olanağını sağlıyordu.

Reagan’ın 1985’teki iç politikası, federal bütçenin denkliğini sağlamak ve vergi reformu konularında yoğunlaştı; yürürlükteki vergi sistemini eleştirerek kendi programının çalışan insanlar üzerindeki vergi yükünü azaltacağını öne sürdü. Başkanın vergi önerileri, özel çıkar gruplarının ve Kongre’ nin eleştirilerine neden oldu. Doların öbür önemli paralar karşısında uzun süredir yükselen değerini denetlemek amacıyla sürdürülen uluslararası çalışmalara ABD de katıldı.

1985’te dış politikadaki en önemli olay 19-20 Kasım’daki Cenevre Zirvesi’ydi. 21 Kasım’daki açıklamalarında Reagan ve Gorbaçov silahlanma yarışının sınırlanmasındaki ve ABD-SSCB ilişkilerinin ve uluslararası durumun iyileştirilmesindeki kararlılıklarını belirttiler. Ama nükleer silahlarının sayılarını azaltmak ve sınırlamak konusunda herhangi bir somut karar alınmadı. Bunun yerine, Doğu-Batı ilişkilerinde yeni girişimlerin gerekliliği vurgulandı ve kültürel değişim anlaşması açıklandı. ABD-Sovyet ilişkilerindeki asıl gelişme, daha alt düzeydeki temsilciler arasında gene Cenevre’de yapılan, nükleer silahların azaltılmasıyla ilgili görüşmelerin yeniden başlatılmasıydı. ABD’nin Stratejik Savunma Girişimi diye adlandırılan “Yıldız Savaşlarını tartışma konusu yapmamasına karşın, SSCB sürekli olarak bu programda gerekli düzeltmelerin yapılmasında ısrar ediyordu.

19 Eylül’deki oturumda Sovyetler stratejik nükleer silahlarda karşılıklı olarak yüzde 50 indirim önerisini getirdiler. Reagan ve Gorbaçov 11-12 Ekim 1986’da İzlanda’nın başkenti Reykjavik’te bir kez daha bir araya geldiler. ABD’nin “Yıldız Savaşları” projesinden ödün vermemesi nedeniyle doruk toplantısında başarı sağlanamadı. Ama Gorbaçov’un Aralık 1987’de Washington’ı ziyareti iki tarafın da Avrupa’da bulunan bazı orta menzilli nükleer silahları ortadan kaldırma konusunda anlaşmaya varmalarıyla sonuçlandı. Bunu Gorbaçov’un önemli silah indirimi önerileri ve 1988’de iki liderin karşılıklı ziyaretleri izledi.

Reagan’ın Mayıs 1986’da yaptığı Batı Avrupa gezisi sırasında II. Dünya Savaşı’nın 40. yıldönümünde, Bitburg’daki Nazi toplama kamplarını yöneten SS’lerin mezarlarını ziyaret etmesi olumsuz yorumlara yol açtı. 2-4 Mayıs tarihlerinde yapılan, yedi gelişmiş Avrupa ülkesinin katıldığı toplantıda, liderler ülke ekonomilerini güçlendirmek, korumacılıktan vazgeçmek, dünya para dengesini sağlamak, sosyal eşitsizliği azaltmak ve iş olanaklarını artırmak için ortak çalışma karan aldılar.
Ocak 1986’da uzay mekiği “Challenger”ın kalktıktan hemen sonra havada infilak etmesi ABD uzay programının yaklaşık üç yıl ertelenmesine yol açtı. Eylül 1988’de “Dis- covery” adlı mekiğin uçuşunu başarıyla tamamlamasından sonra yeni uçuşlar yapıldı.

Reagan’ın ikinci dönem başkanlığı sırasında ABD’nin Libya’yla ilişkileri gerginleşti. Nisan 1986’da ABD askeri uçakları terörist eylemlere karıştığı iddia edilen bazı Libya kentlerini bombaladı. ABD sekiz yıl süren Iran-Irak Savaşı’nda Irak’ı destekleyerek Basra Körfezine büyük bir güç yığdı. İran’a karşı misilleme saldırılarına girişti. Ama bu arada ABD’nin İran’a gizlice silah satarak bu yoldan sağlanan parayı İsviçre bankaları aracılığıyla Nikaragua’daki contrcClara aktardığı ortaya çıktı. Mart 1988’de Nikaragua yönetimi contra’larla ateşkes anlaşmasına varırken, Kongre’nin kararıyla ABD’nin contra'lara yaptığı resmî yardım da kesildi. Reagan yönetimi Nisan 1988’de Panama’daki ABD üslerinin güvenliğini sağlamak üzere bu ülkeye ek birlikler gönderdi ve Panama başkanı General Noriega’yı istifaya zorlamak için ABD’deki Panama varlıklarını dondurdu.
Reagan döneminde ulusal borçta büyük artış görüldü. Buna karşılık işsizlik oranı 1973’ten beri ilk kez yüzde 4,9’a indi. New York menkul değerler borsası Ekim 1987’de tarihinin en büyük düşüşünü yaşadı. Bu olay büyük bir ekonomik sarsıntı yaratmamakla birlikte dünya borsalarında önemli kayıplara yol açtı.

Ad:  George Bush.jpg
Gösterim: 1265
Boyut:  23.4 KB

Bush yönetimi ve Körfez Bunalımı.


Reagan’ın ardılı olarak belirlediği George Bush, 1988 başkanlık seçimlerinde Demokratların adayı Michael Dukakis’e karşı kolay bir zafer kazandı. Bush döneminde SSCB’yle ilişkiler daha da yumuşadı. Haziran 1990’da START kapsamına giren konularda ön anlaşmaya varıldı. Doğu Avrupa’da sosyalist rejimlerin yıkılmasıyla sonuçlanan dönüşüm ve 1991 sonunda SSCB’nin resmen dağılması da ABD’ye uluslararası planda belirgin bir üstünlük sağladı.

Bush yönetiminin ilk yılında, Aralık 1989’da ABD birlikleri Panama’yı işgal ederek Noriega yönetimini devirdi. 2 Ağustos 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgali üzerine de Bush yönetimi birçok ülkeyle bir “koalisyon” kurarak bölgeye büyük bir askeri yığmak yaptı. Sorunun diplomatik yollardan çözülememesi üzerine Ocak 1991’de başlayan Körfez Savaşı Irak’m ateşkes istemesiyle şubatta sona erdi. Körfez Savaşı’nın ardından Bush yönetiminin en önemli girişimi Arap-İsrail anlaşmazlığına son vermeyi amaçlayan Ortadoğu Barış Görüşmeleri’nin başlatılması oldu. Kasım 1992'de yapılan başkanlık seçimini kazanan Bili Clinton Ocak 1993'te göreve başladı.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 12 Ekim 2016 00:35