Arama


ressam91 - avatarı
ressam91
Ziyaretçi
17 Kasım 2008       Mesaj #4
ressam91 - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Kanuni Sultan Süleyman4.jpg
Gösterim: 2822
Boyut:  47.1 KB

Kanuni Sultan Süleyman


(1495–1566)


Osmanlı Devleti'nin 10. padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman babası Yavuz Sultan Selim henüz şehzade ve Trabzon sancakbeyi iken burada doğdu. Annesi Hafsa Sultan'dır. Süleyman'ın çocukluğu Trabzon'da geçti. Özel öğrenim gördü. Osmanlı yönetim gele­neğine uygun olarak 1509'da Kırım'daki Kefe sancakbeyliğine gönderildi. 1512'de babasının hayli sert geçen bir mücadeleden sonra tahta çıkması üzerine İstanbul'a geldi. 1513'te Ma­nisa sancakbeyliğine atandı. Yavuz Sultan Selim'in 1514 Çaldıran ve 1516-17 Mısır sefer­leri sırasında Rumeli'den gelebilecek saldırı­lara karşı Edirne'de hazır bekletilen güçlerin başında bulundu. Babasının ölümü üzerine 1520'de Manisa'dan İstanbul'a gelerek tahta çıktı.

Kanuni Sultan Süleyman tahta çıktığında Osmanlı Devleti Fatih döneminden (1451-81) beri hızlanarak süren genişleme siyasetinin sonucu olarak batıda ve doğuda hayli toprak kazanmıştı. Yavuz Sultan Selim döneminde doğuda yeni bir güç olarak beliren Safeviler'e karşı büyük bir savaş kazanılmış (bak. Çaldıran Savaşı), Osmanlı Devleti için güneyde her zaman bir tehdit oluşturan Memlûklar orta­dan kaldırılmıştı.
Bu durumda yeniden Avrupa'ya dönmek olanağı doğmuş oluyordu. Kanuni saltanat değişikliğini fırsat bilerek ayaklanan Şam Beylerbeyi Canberdi Gazali ayaklanması bas­tırıldıktan sonra ilk Rumeli seferine çıktı. Ağustos 1521'de bir aylık bir kuşatmadan sonra Belgrad'ı aldı. Bu arada akıncılar da Tuna boylarına ilerlerken Rumeli Beylerbeyi Ahmed Paşa komutasındaki düzenli birlikler de Hırvatistan içlerine girdiler. Bu kadar gözdağını yeterli bulan Kanuni İstanbul'a döndü. Ertesi yıl Akdeniz korsanlığının önemli bir merkezi olan Rodos'a karşı bir deniz seferi düzenledi. St. Jean şövalyelerinin savunduğu Rodos'u beş ay süren bir kuşatma­dan sonra 1522'de ele geçirdi. Ege adalarının bir bölümü de Osmanlı egemenliğine girdi.

1525'te Kanuni'yi yeniden Avrupa'ya yö­nelten bir olay oldu. Kutsal Roma-Germen İmparatoru Şarlken'e (V. Kari) tutsak düşen Fransa Kralı I. François'nın annesi bir elçi yollayarak Kanuni'den oğlunu kurtarmasını istedi. Hıristiyan Avrupa'nın bu bölünmüşlü­ğünden yararlanmak isteyen Kanuni, Şarlken' in yakın akrabası olan II. Lajos'un yöneti­mindeki Macaristan üzerine sefere çıktı. Ka-nuni'nin bu en ünlü seferi Mohaç'ta 29 Ağustos 1526'da büyük bir meydan savaşıyla noktalandı. Savaşta Macar ordusu tümüyle dağıldığı gibi Kral II. Lajos da öldü. Macaris­tan'ın başkenti Budin'e (bugün Budapeşte) giren Kanuni kendisine bağlı Erdel Voyvoda­sı Janos Zapolya'yı Macaristan kralı ilan etti. Osmanlılar'ın ilerleyişinden tedirginlik duyan Şarlken de I. François'yı serbest bıraktı. Kanuni böylece hem askeri gücünü bir kez daha kanıtlamış oluyor, hem de Hıristiyan Avrupa'nın kendi içindeki siyasal çekişmeler­de de rol oynadığını gösteriyordu.

Kanuni'nin geri dönmesinden sonra Şarl­ken Macaristan'daki Osmanlı egemenliğine son vermek amacıyla harekete geçti ve Janos Zapolya'yı uzaklaştırarak kardeşi I. Ferdi-nand'ı Macaristan kralı ilan etti. Bunun üzeri­ne Kanuni 1529'da yeni bir sefere girişerek Macaristan'ı geri aldığı gibi, daha da ilerleye­rek Viyana'yı kuşattı. Ama topların azlığı, ikmal yetersizliği ve kışın erken bastırması gibi nedenlerle 17 gün sonra kuşatmayı kaldı­rarak Ekim 1529 ortalarında İstanbul'a dön­meye karar verdi. 1530'da Ferdinand'ın ordu­ları yeniden Budapeşte'yi kuşattılarsa da Bos­na beylerbeyi ile Semendire sancakbeyi ku­şatmayı dağıttılar. Macaristan'ın sürekli bir sorun durumuna geldiğini gören Kanuni, Şarlken'e kesin bir darbe indirmek amacıyla 1532'de yeni bir sefer başlattı. Üç koldan Avusturya topraklarına giren Osmanlı ordusu karşısında Şarlken savaştan kaçınarak geri çekildi. Bunun üzerine Avusturya Prensi Ferdinand Macaristan üstünde Osmanlı egemen­liğini kabul ederek barış istedi.
1533'te Avusturya ile imzaladığı barış ant­laşmasıyla Avrupa'daki sınırları güvence altı­na aldığına inanan Kanuni, 1514 Çaldıran yenilgisinden bu yana hayli güçlenen İran'da­ki Safeviler'in doğu sınırındaki tehditlerine karşı 1533'te önce Sadrazam İbrahim Paşa komutasında bir ordu gönderdi, ertesi yıl da kendisi sefere çıktı. 1535'te Bağdat'a giren Kanuni, aynı yıl Tebriz'i de ele geçirdi. Irak'ı ve İran Azerbaycanı'nı Osmanlı topraklarına kattıktan sonra 1536'da İstanbul'a döndü. 1537-38 yılları Venedikliler'le yapılan kara ve deniz savaşlarıyla geçti. Kaptan-ı Derya Bar­baros Hayreddin Paşa 1538'de Andrea Doria komutasındaki birleşik haçlı donanmasını Preveze'de büyük bir yenilgiye uğrattı. Böyle­ce Osmanlı Devleti Akdeniz'de de önemli bir güç olarak belirdi.

1540'ta Avusturya, Janos Zapolya'nın öl­mesi üzerine bir kez daha Macaristan'a girin­ce Kanuni 1541'de ve 1543'te üst üste iki sefer düzenleyerek Macaristan'ı tümüyle denetim altına aldı ve yeni bir kral atamayarak bölgeyi Budin eyaleti adıyla doğrudan merkeze bağla­dı. Aynı yıllarda Barbaros Hayreddin Paşa da Şarlken'e denizyoluyla ağır darbeler indirdi. 1543'te Şarlken'in elindeki en önemli liman­lardan biri olan Fransa'nın güneyindeki Nice'i (Nis) yağmaladı. 1547'de Almanya ve Avus­turya ile yeniden bir barış antlaşması imzalandıysa da uzun ömürlü olmadı.
1548'de Safevi Hükümdarı I. Tahmasp, kardeşinin Osmanlı Devleti'ne sığınmasını bahane ederek doğu sınırlarını çiğneyince Kanuni, İran üzerine sefere çıktı. Tebriz'i geri aldıktan sonra kışı Halep'te geçirdi. 1551'de Avusturya yeniden Macaristan'a saldırınca barış bozuldu. Kanuni Avusturya üzerine Rumeli Beylerbeyi Sokullu Mehmed Paşa'yı gönderdi. Kendi de Edirne'de bekledi. Sokul­lu Mehmed Paşa'nın Temeşvar'ı alıp Avus­turyalılara yenmesinden sonra 1553'te Ana­dolu'yu geçerek Safeviler ve onlarla birlikte hareket eden Gürcüler'e karşı Nahcivan sefe­rini başlattı. Revan, Nahcivan ve Karabağ'ı Osmanlı topraklarına katan Kanuni, savaştan kaçınan Safevi Hükümdarı I. Tahmasp'ı izle­meyerek geri döndü. Tahmasp, Kanuni dönüş yolundayken elçilerini göndererek barış iste­di. 1555'te imzalanan Amasya Antlaşması'na göre Safeviler, Azerbaycan ve Irak üstündeki Osmanlı egemenliğini kabul ettiler.

Kanuni bundan sonra uzun süre sefere çıkmadı. 1559'da iki oğlu Şehzade Bayezid ile Şehzade Selim arasında baş gösteren taht kavgasında ağırlığını Selim'den yana koyarak Bayezid'i yenmesine yardımcı oldu. İran'a sığınan Bayezid orada öldürüldü. 1562'de Avusturya ile yeni bir barış antlaşması imza­landı. Avusturya Erdel'in Osmanlı toprağı olduğunu kabul etti. 1565'te Akdeniz'de önemli bir üs durumundaki Malta Adası'nı ele geçirmeyi amaçlayan donanmanın seferi başarısızlıkla sonuçlandı. Turgut Reis de şehit düştü. Bu arada I. Ferdinand'ın 1564'te ölü­mü üzerine Avusturya tahtına çıkan oğlu II. Maximilian 1562'de imzalanan barış antlaş­masının koşullarını yerine getirmediği gibi Erdel'i de yeniden ele geçirdi. Hayli yaşlanmış olan Kanuni, Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'nın ısrarı üzerine 1566'da Avusturya'ya karşı sefere çıktı. Osmanlı ordusu Avusturya yolunda önemli bir geçit yeri olan Zigetvar kentini kuşattı. Yolda hastalanan Kanuni kuşatmanın 26. günü çadırında öldü. Kenti alan Sokullu Mehmed Paşa, Şehzade Selim gelinceye kadar Kanuni'nin öldüğünü asker­lerden gizledi. Orduyu Belgrad'da karşılayan Şehzade Selim, II. Selim sanıyla tahta çıktı ve babasının cenazesini İstanbul'a götürdü.

Osmanlı tarihinde en uzun süreyle tahtta kalmış padişah olan Kanuni Sultan Süleyman saltanat sürdüğü 46 yıl boyunca 13 kez sefere çıkmıştır. Onun döneminde Osmanlı Devleti gücünün doruğuna ulaşmış, dünyanın en bü­yük imparatorluklarından biri durumuna gelmistir. Bu askeri ve siyasal başarıların yanı sıra kendisine "Kanuni" sıfatını kazandıran hukuk düzenlemeleriyle devletin yapısına yön veren ilkeleri yazılı hale getirmiş, birçok alanda da yeni kurallar koymuştur. Bütün ülkede toprak ve nüfus yazımları yapılmış, vergilerin toplanması düzene bağlanmıştır. Öte yandan sürekli savaşlar yüzünden top­lumda huzursuzluklar baş göstermiş, olağan­üstü giderler dolayısıyla konan vergiler çeşit­li başkaldırılara yol açmış, bunlara savaşlarda yeterince pay almadıklarına inanan tımarlı sipahiler de katılmıştır.

Her şeye karşın Kanuni dönemi tarihçilerce mimarlıkta Koca Sinan'ın, edebiyatta Fuzuli ve Bâkî'nin, denizcilikte Barbaros Hayreddin Paşa ile Piri Reis ve Turgut Reis'in, hukuk alanında Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin ve devlet yönetiminde Sokullu Mehmed Paşa' nın yetiştiği bir dönem olarak anılmıştır. Batılıların "Muhteşem Süleyman" olarak an­dıkları Kanuni edebiyatla da uğraşmış, "Mu­hibbi" mahlasıyla yazdığı şiirleriyle bir divan oluşturmuştur.

MsXLabs.org & Temel Britannica
Son düzenleyen Safi; 7 Eylül 2016 22:00