Arama


KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
22 Mayıs 2006       Mesaj #88
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
Ege Denizi ve Kıbrıs*


Ege:
Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi'nden kaynaklanan, birbirleriyle bağlantılı bir dizi sorun bulunmaktadır.
Türkiye, ortak bir deniz olan Ege'nin iki ülke arasında bir dostluk köprüsü oluşturması gerektiğine inanmaktadır.
Türkiye, bu anlayışla, Ege sorunlarının iyi niyetle, hakkaniyete uygun ve barışçı bir şekilde çözüme kavuşturulması amacıyla Yunanistan'a müteaddit kere diyalog çağrısında bulunmuş ve bu sorunlara bir bütün olarak müzakerelere dayalı kalıcı çözümler bulunması için çaba sarf etmiştir.
Ege Denizi, kendine özgü coğrafi özellikleri olan ve Türkiye ile Yunanistan için eşit stratejik, ekonomik ve siyasî önemi haiz yarı-kapalı bir denizdir. Bu temel özellikler, iki ülkenin Ege'deki çıkarları arasında hassas bir denge kurulmasını ve idamesini gerektirmektedir.
Türkiye ile Yunanistan arasında Ege'den kaynaklanan sorunlar;
- Karasularının genişliği,
- Kıta sahanlığının sınırlandırılması,
- FIR sorumluluğunun kötüye kullanılması başta olmak üzere hava sahasıyla ilgili sorunlar,
- Uluslar arası antlaşmaların hükümleri hilâfına Doğu Ege Adaları'nın silâhlandırılması,
- Ege'de Egemenliği Antlaşmalarla Yunanistan'a Devredilmemiş Coğrafi Formasyonlar (ada, adacık ve kayalıklar) ve Türkiye ve Yunanistan arasında Ege'de deniz sınırlarını belirleyen bir antlaşmanın mevcut olmamasıdır.
Türkiye, bu sorunların başta müzakere olmak üzere BM Şartının 33'ncü maddesinde kayıtlı, üzerinde karşılıklı olarak mutabık kalınacak barışçı çözüm yollarıyla çözümlenmesi taraftarıdır. Ege Denizi'nden kaynaklanan sorunlar, her iki ülke arasında çeşitli iş birliği alanlarında başlatılan diyalog sürecine dahil edilmemiştir. Bu sorunların, en kısa zamanda çözümlenmesi, bölgesel barış ve istikrarın güçlenmesine önemli bir katkı teşkil edecektir.
Kıbrıs:
Kıbrıs Adası iki farklı halkın; Kıbrıs'lı Türklerin ve Rumların ortak vatanıdır. Bugün Ada'da bu iki halkı temsil eden iki ayrı, eşit ve egemen devlet bulunmaktadır.
Kıbrıs Türk ve Rum halklarının Ada'nın iki eşit sahipleri oldukları ve bu iki halkın ayrı "Self Determination" haklarının bulunduğu, İngiltere Hükümeti tarafından da, Ada üzerindeki egemenliğini bırakmasından önce, 1956 ve 1958 yıllarında yapılan açıklamalarla açıkça kabul edilmiştir.
İngiltere'nin Kıbrıs'tan çekilmesi sonrasında, 1959 tarihli Londra ve Zürih, 1960 tarihli Garanti Antlaşmaları ile "Kıbrıs Cumhuriyeti"; Kıbrıs Türk ve Rum halkları tarafından bir ortaklık temelinde 1960 yılında kurulmuştur. Kıbrıslı Türk ve Rumların siyasî ve egemen eşitliğini, her iki halkın ortak yönetime eşit haklarla katılımını öngören bu ortaklık devleti uzun ömürlü olamamış, Ada'yı Yunanistan ile birleştirmek hedefi güden Kıbrıslı Rumlar tarafından, silâh zoruyla, 1963 yılında yıkılmıştır. Kıbrıs Türk Halkı, kurucusu olduğu devletin tüm organlarından ihraç edilmiş, Ada'daki Türkler, yıllar boyu acımasız saldırılara, katliamlara maruz kalmıştır.
Soruna çözüm bulunması amacıyla, 1964 yılından itibaren uluslar arası girişimler yapılmış ve Ada'da BM Barış Gücü konuşlandırılmıştır. 1968 yılında da Ada'daki iki taraf arasında BM gözetiminde görüşme süreci başlamıştır.
1974 yılında Kıbrıs'ın ilhak edilme girişiminde bulunulması üzerine Türkiye, kurucu anlaşmalardandoğan garantörlük hakkını kullanarak Ada'ya müdahale etmiş ve böylelikle Kıbrıs Türk Halkı'nın Ada'daki varlığını sürdürebilmesini sağlamıştır.
Geçen 36 yıl boyunca sürdürülen Kıbrıs sorununa çözüm arayışları halen bir sonuç vermemiştir.
Bunun ana nedenini, Kıbrıs'lı Rumların, 1963 yılında kendileri tarafından yıkılan "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin hâlâ varolduğu ve tüm Kıbrıs üzerinde egemenlik hakkı bulunduğu iddiaları oluşturmaktadır.
Oysa, 1963 yılında devlet organlarından dışlanmasıyla zaman içinde kendi öz yönetimini oluşturan Kıbrıs Türk Halkı; uluslar arası antlaşmalardan kaynaklanan temel hak ve statüsünü, siyasî eşitliğini, kendi kaderini tayin etme ve egemenlik haklarını korumuş, bilahare egemen iradesiyle, 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kurmuştur.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)'nin 1990 yılında "Kıbrıs" adı altında Avrupa Birliğine yaptığı tek yanlı ve yerleşik hukuk kurallarına aykırı başvuru da soruna yeni bir olumsuz boyut getirmiştir. Bu başvuru sonrasında AB'nin aldığı, GKRY ile tam üyelik müzakerelerini başlatma kararı, Kıbrıs Rum tarafının uzlaşmaz tutumunu daha da kuvvetlendirmesine neden olmuştur. Bu durum, doğal olarak çözüm çabalarını güçleştirmektedir.
Hâlihazırda, Kıbrıs'ta kalıcı ve adil bir çözüm yolunda en mantıklı ve yapıcı yaklaşımı KKTC Cumhurbaşkanı tarafından 31 Ağustos 1998 tarihinde ortaya sunulan konfederasyon önerisi oluşturmaktadır. Zira, bu öneri, Ada'daki gerçekler doğrultusunda, egemen eşitlik temelinde, Ada'daki iki tarafı ortak bir çatı altında birleştirmekte ve 1959-1960 Antlaşmaları'nın dayalı olduğu iç ve dış dengelerin sürdürülmesini öngörmektedir.