Arama

Dünya Kentleri: Paris - Tek Mesaj #8

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
17 Kasım 2008       Mesaj #8
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
PARİS. Eski Yunan efsanelerinde yer alan "Üç Güzeller" öyküsünün kahramanı Paris, Truva Kralı PriamosTa karısı Hekabe'nin oğludur. Paris doğmadan önce annesi Hekabe korkulu bir düş görür. Bu düşü kötüye yoran falcılar, doğacak çocuğun Truva'yı yıkıma uğratacağını söylerler. Bunun üzerine bebek doğar doğmaz, babası Priamos onu bir uşağa teslim eder; ölmesi için İda Dağı'na bırakma­sını buyurur. Issız dağda küçük Paris'in yaba­nıl hayvanlara yem olması işten bile değildir. Ne var ki, çocuğu çobanlar bulur, alıp büyü­türler. Yakışıklı ve yiğit bir delikanlı olan Paris'in sonradan kim olduğu anlaşılır ve ailesi onu yanına alır.
Bir gün tanrılar kralı Zeus, Paris'i Hera, Athena ve Afrodit adlı üç tanrıçadan en güzelini seçmekle görevlendirir. Ona, en gü­zel tanrıçaya verilmek üzere altından bir elma uzatır. Tanrıçalardan her biri, kendisini seçer­se Paris'e değerli bir armağan vereceğini söyler: Hera Avrupa ve Asya krallığını; Athe­na Truvalılar'ı Yunanlılar'a karşı zafere ka­vuşturacak ordunun komutanlığını; Afrodit ise dünyanın en güzel kadınının aşkını vaat eder. Sonunda Paris altın elmayı Afrodit'e sunar.
Afrodit, Paris'i Sparta Kralı Menelaos'un Yunanistan'daki sarayına götürür. Bu saray­da dünyanın en güzel kadını, Menelaos'un karısı Helen (Truvah Helen) yaşamaktadır. Kralın saraydan uzaklaştığı bir günü kollayan Paris, Helen'i kaçırarak Truva'ya, babasının sarayına getirir. Yunanlılar Helen'in geri gön­derilmesini isterler. Truvalılar bu isteği yerine getirmeyince de Truva Savaşı çıkar.
Paris savaş sırasında Menelaos'a yenilmek üzereyken, Afrodit onun kaçmasına yardım eder. Daha sonra Paris'in fırlattığı zehirli bir okla topuğundan yaralanan Yunanlı kahra­man Aşil ölür . Çok geçmeden ölümcül bir yara alan Paris'in de yaşamı son bulur.
10 yıllık korkunç bir savaş Truva'nın yerle bir olmasıyla sonuçlanmış, Hekabe'nin düşü gerçekleşmiştir.

Tarihi

Paris'in içinden geçen Sen Irmağı'nda île de la Cité ve île Saint-Louis adlarında iki adacık vardır. Paris kenti İÖ 3. yüzyılda, Parisli olarak bilinen Galyalı bir kabile tarafından bu adalardan île de la Cité'de kuruldu (bak. Galya). İki kıyıya tahta köprülerle bağlanan kente Romalılar Lutetia adını verdi. İS 1. yüzyılda gelişmeye başlayan kent, 4. yüzyıl­dan sonra Paris olarak anılmaya başladı.
île de la Cité ortaçağ Paris'inin merkezi ve Fransa krallarının başkenti oldu. Yapımına
12. yüzyılda başlanan ve dünyadaki gotik kiliselerin en güzellerinden biri olan Nötre Dame Katedrali bu ada üzerindedir.
12. yüzyılda Paris ırmak kıyılarına yayıldı ve surlarla çevrildi. Kuzeybatıdaki bataklıklar kurutuldu ve burada Marais adı verilen bir mahalle oluştu. Bir zamanlar soyluların yaşa­dığı gözde bir yer alan Marais, bugün dar sokakları ve Vosges Meydam'nın çevresinde­ki üç katlı eski evleriyle ilginç bir bölgedir. Bu evlerin bir bölümü müzeye dönüştürülmüş­tür. Marais doğuya doğru Bastille Meydanı' na uzanır. Burada Paris halkının 14 Temmuz 1789'da basarak ele geçirdiği ve Fransız Dev-rimi'nden sonra yıktırılan ünlü Bastille Kalesi ve hapisanesi vardı.
Irmağın güney yakasındaki Sorbonne Üniversitesi ortaçağ Paris'inin bilim merkeziydi. Yaklaşık 1257'de kurulan ve Fransa'nın en büyük yüksekokulu olan Sorbonne günümüz­de, çeşitli özerk üniversiteleri barındıran Pa­ris Üniversitesi'nin bir bölümünü oluşturur. 19. yüzyıldan başlayarak Sorbonne'un çevresi sanatçıların, yazarların ve üniversite öğrenci­lerinin uğrak yeri oldu. Quartier Latin (Latin Mahallesi) adıyla bilinen bu bölge bugün de yenilikçi akımların yeşerdiği bir sanat ve kültür merkezidir. Victor Hugo, Voltaire, Jean-Jacques Rousseau ve Émile Zola gibi ünlü Fransızlar'ın gömülü olduğu Panthéon adlı yapı da Quartier Latin'dedir. Sen Irmağı'nın kuzey yakasında yer alan Louvre Sarayı'ndaki Louvre Müzesi, sahip olduğu yapıtlar bakımından dünyanın en bü­yük ve zengin müzelerinden biridir. Louvre' un batısında, eskiden büyük bir sarayın bu­lunduğu Tuileries Bahçeleri ile dünyanın en görkemli ve güzel meydanlarından biri olan Concorde Meydanı yer alır. İki yanı ağaçlı, geniş Champs Élysées Bulvarı buradan başla­yarak Charles de Gaulle Meydanı'na (eskiden Etoile Meydanı) uzanır. Alanın ortasında Napolyon'un zaferlerinin anısına yaptırdığı Zafer Takı (Arc de Triomphe) bulunur. Takın altında da I. Dünya Savaşı'na katılan Fransız askerlerinin anısına dikilmiş Meçhul Asker Anıtı vardır. Batı yönünde devam eden geniş caddeler, eskiden Fransa krallarının avlanma alanı olan Boulogne Ormanı'na uza­nır. Ormanda Longchamp ve Auteuil adların­da iki ünlü koşu yolu ve göller bulunur.1853-70 yılları arasında Paris valisi olan Baron Georges-Eugene Haussmann, III. Na­polyon'un verdiği geniş yetkiyle Paris'e yep­yeni ve modern bir görünüm kazandırdı. Kentin yarıya yakınını yıktırarak geniş cadde­ler ve bulvarlar açtırdı. Daha sonra bu bulvar­ların kentte çıkacak ayaklanmalarda gösteri­cilerin barikatlar kurmasını engellemeyi amaçladığı yolunda eleştiriler yaygınlık ka­zandı. Haussmann kentin sağlık, bayındırlık ve ulaşım hizmetlerini geliştirici çalışmalar da yaptı. Bugün kenti boydan boya geçen büyük bulvarların iki yanında gösterişli mağazalar, restoranlar, tiyatrolar ve oteller sıralanır. Paris Operası ve 1960'ların sonuna değin varlığını koruyan ünlü pazaryeri Les Halles de Haussmann zamanında kurulmuştur. Bul­varların daha kuzeyinde gece kulüpleriyle tanınan bir bölge olan Montmartre'da çarpıcı güzellikteki beyaz Sacré-Coeur (Kutsal Yü­rek) Bazilikası göze çarpar.
Sen Irmağı kıyısı boyunca resimler, eski afişler ve kullanılmış kitaplar satan sokak satıcılarına rastlanır. Irmağın güneyinde ka­lan Sol Yaka'da üniversitenin yanı sıra Fran­sız Parlamentosu'nun iki binası ve devlet dairelerinin çoğu ile Lüksemburg Sarayı ve bahçeleri yer alır. XIV. Louis'nin savaş gazi­leri için yaptırdığı Hôtel des Invalides (hôtel sözcüğü burada "yurt" anlamına gelir) Lük­semburg Sarayı'nın batısındadır. "Şen kıyısın­da, çok sevdiğim Fransız halkı arasına gömül­mek istiyorum" diye vasiyette bulunan Napol-yon'un mezarı da bugün kısaca Invalides adıyla bilinen bu yapının içindedir. Daha batıda Paris'in simgesi olan ve televizyon anteniyle birlikte yüksekliği 300 metreyi ge­çen Eiffel Kulesi görülür

1980'lerin Paris'i

Parisliler'in çoğu genellikle altı katlı apart­manlarda oturur. Her katta çoğunlukla iki ya da daha çok daire vardır. Parisliler café adı verilen bulvar kahvehanelerinin önünde otu­rup gazete okumaktan, dostlarıyla sohbet etmekten ya da gelip geçeni seyretmekten hoşlanırlar. Kent içi ulaşım otomobil, otobüs ve metroyla sağlanır.
Fransa'nın kara ve demiryolları Paris'ten başlayıp bütün ülkeye yayılacak biçimde plan­lanmıştır. Paris, Manş Denizi'ne dökülen Sen Irmağı'nın ağzından 375 km içerdedir. Ama Sen Irmağı kanallar ve akarsular yoluyla Manş Denizi ve Akdeniz'e, Almanya Federal Cumhuriyeti'ne, Belçika'ya ve Fransa'nın öbür bölümlerine bağlı olduğu için Paris bir liman kenti sayılır. Paris'te Orly ve Charles de Gaulle adlarında iki uluslararası havalimanı bulunur.
Sanayi ürünleri arasında otomobiller, uçak­lar, lokomotifler, elektrikli araçlar, kimyasal maddeler ve ilaçlar sayılabilir. Paris aynı zamanda Fransa'nın film yapım merkezidir. Güneydeki sanayi bölgesinde tabakhaneler, çimento, bira ve tütün fabrikaları bulunur. Kentin içinde, başta giysi, mücevher, parfüm, porselen eşya ve mobilya olmak üzere birçok lüks tüketim eşyası üretilir. Modern gökde­lenler 1970'lerden başlayarak Paris'e yeni bir görünüm kazandırdı. 1970'lerde ve 1980'lerde Pompidou Sanat ve Kültür Merkezi (Beauborg Merkezi) gibi birçok büyük proje gerçekleştiril­di. 1986'da müzeye dönüştürülen eski Orsay Gan ile Bastille'in yanında yapılan yeni opera binası bunların en önemlileri arasındadır. Paris'in anakent nüfusu l().210.()59'dur (1982).

MsxLabs & TemelBritannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen asla_asla_deme; 7 Haziran 2010 16:16
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....