Arama

Dua Ufku - Tek Mesaj #106

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Mayıs 2006       Mesaj #106
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu yazımızda, el-Kulûbü'd-Dâria isimli kıymetli evrâd ü ezkâr mecmuasından seçtiğimiz dualar içinden, Füsûsu'l-Hikem ve Fütuhât-ı Mekkiyye gibi iki şâheserin sahibi, meşâhîrden İbnü'l-Arabî hazretlerinin bir duasına yer vermek istiyoruz. İbnü'l-Arabî (kaddesellahü sirrahû), bilindiği üzere, tasavvuf ve İslam düşünce tarihinde büyük tesirleri bulunan sûfî bir müellif olup tam ismi Muhyiddîn Muhammed b. Alî b. Muhammed el-Arabî et-Tâî el-Hâtimî'dir. 1165 (H.560) tarihinde Endülüs'te doğan İbnü'l-Arabî (kuddise sirruhû), pek çok İslam büyüğü gibi memleket memleket seyahatlara çıktı. Fas, Tunus, Mekke, Medîne, Bağdat, Musul, Halep, Mısır, Urfa, Diyarbakır, Sivas, Malatya, Konya gibi beldelerde bulundu ve bereketli hayatı, Şam'da 1240 (H. 638) tarihinde hitama erdi.
Önce kendisinin daha sonra da iki oğlunun defnedildiği kabristan bakımsızlıktan dolayı unutulmaya yüz tutmuş, Yavuz Sultan Selim Han hazretleri, Mısır seferi dönüşünde uğradığı Şam'da ilk iş olarak onun kabrinin yerini tesbit ettirerek üzerine bir türbe, yanına da bir cami ve bir tekke yaptırmıştır. İkinci Abdülhamid tarafından restorasyonu yaptırılan türbe bugün de inananlar tarafından ziyaret edilmektedir. Şa'rânî'nin naklettiği meşhur bir rivayete göre İbnü'l-Arabî (kaddesellahü sirrahû), kabrinin harap olacağını ve Yavuz Sultan Selim tarafından ihya edileceğini, “Sin (Selîm), Şîn'e (Şam) girince Muhyiddîn'in kabri ortaya çıkar” şeklindeki rumuzlu ifadesiyle önceden bildirmiştir.
İbnü'l- Arabî hazretleri tam sekiz asır boyunca İslam medeniyetinin önemli merkezlerinden biri olan, eğitimden dil ve edebiyata, nesirden şiire, tefsir, kıraat, fıkıh, tasavvuf gibi İslamî ilimlerden felsefe ve mantığa, tarih ve coğrafyadan mûsikîye, astronomi ve matematikten zooloji ve botaniğe, tıp ve kimyadan daha başka pek çok alanlara kadar hem kendi dünyamıza hem de bütün cihana, muazzam denilebilecek ölçüde katkılarda bulunmuş bizim yitik Endülüsümüz'ün, insanlığa emsali pek az gösterilebilecek kadar değerler üstü bir armağanıdır.
İbn'ül-Arabî'nin düşüncelerini bir çizgi olarak benimseyen sevenleri onun tasavvufta otorite oluşunu kendisine ‘Şeyhü'l-Ekber', dinî ilimlerde müceddid oluşunu da ‘Muhyiddin' lakaplarını vererek ifade etmişlerdir.
Ehl-i Sünnet uleması, Muhyiddîn İbn'ül-Arabî hazretlerini daima, İmam Gazzalî, İmam Rabbanî, Mevlana Hâlid, Şâh-ı Geylânî, İmam Nakşibend, Ebû Hasen eş-Şâzeli, Cüneyd-i Bağdâdî, İbn-i Beşîş gibi Allah Rasûlü'nün ışığıyla âlem-i beşeri tenvîr eden nûrânî yıldızlar arasında saymışlardır.
Bediüzzaman Said Nursî hazretleri diğer evliyaullah için kullandığı medh ü sena ifadelerini İbnü'l-Arabî hazretleri sözkonusu olduğunda da kullanmış ve onu da asfiyâ, sıddıkîn ve muhakkikîn içinde zikretmiştir. Üstad, Nurların bir yerinde onun için ‘ulûm-ü İslamiye'nin mucizesi' tabirini kullanır. Bir başka yerde de, ‘Muhyiddîn İbnü'l-Arabî gibi hârika zatlar...' der.
Onun hayatıyla alâkalı detayları ansiklopedilere, sayılamayacak kadar menkıbelerini de menkıbe kitaplarına havale edip, burada Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, İbnü'l-Arabî hazretlerinin söylediği hususlarla alâkalı kavl-i fasl mahiyetindeki bir düşüncesini nakledip duamıza geçmek istiyoruz:
“Muhyiddin İbnü'l-Arabî gibi hakikâtbin bir göz, eğer bir şey gördüğünü söylüyorsa bu doğrudur, muhakkaktır. Bizlerin hilâf-ı vâki beyanda bulunması ihtimâl dâhilinde olsa bile, Allah'a bu denli merbut bulunan ruh insanları için bunu düşünmek mümkün değildir. Evet, bizim gibi zayıf ve hakikata pamuk ipliğiyle bağlı kimselerden ara-sıra hilâf-ı vâkî beyanlar sudûr edebilir. Fakat, Muhyiddin İbnü'l-Arabî gibi dâima Rabbin azametini, mehabetini üstünde hisseden ve her zaman kesret cehennemlerinin dehşetini ruhunda duyan, vahdet cennetlerinin büyüleyici güzellikleri karşısında mest-ü mahmûr dolaşan birisinin, Hak'tan, hakikâttan ayrılıp hilâf-ı vâkî beyanlarda bulunması, muhaldir. Binaenaleyh, ne demişlerse doğrudur. Ancak, söyledikleri sözler içinde, Kur'ân ve Hadis'in müteşabihatı olduğu gibi, yani, bizler tarafından asıl maksadının anlaşılması imkânsız veya çok zor bir kısım beyanlar bulunduğu gibi, mânâsını hiç anlayamadığımız ifadeler de bulunmaktadır.”
El-Kulûbü'd-Dâria'nın 37. sayfasından itibaren Muhyiddîn İbnü'l-Arabî hazretlerinin haftalık virdi yani bu büyük zâtın Pazar, Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cum'a ve Cumartesi günleri okuduğu duaları (el-evrâdü'l-üsbûıyye) yer almaktadır. Bizim burada metnini verip tercüme etmeye çalışacağımız dua bu virdlerin sonunda yer alan ‘ihtitâmü'l-hizb' yani hizbin hâtimesidir. Mecmuada bu duadan sonra da yine İbnü'l-Arabî'nin (kuddise sirruhû) haftanın gecelerinde okuduğu virdleri (evrâdü'l-leyâli'l-üsbûıyye) yer almaktadır.
Duamız şöyledir:
اَللّٰهُمَّ يَا مَالِكَ الرِّقَابِ، وَيَا مُفَتِّحَ الْأَبْوَابِ، وَيَا مُسَبِّبَ الْأَسْبَابِ، هَيِّءْ لَنَا سَبَباً لاَ نَسْتَطِيعُ لَهُ طَلَباً * اَللّٰهُمَّ اجْعَلْنَا مَشْغُولِينَ بِأَمْرِكَ، أٰمِنِينَ بِعَدْلِكَ، أٰيِسِينَ مِنْ خَلْقِكَ، أٰمِنِينَ بِكَ، مُسْتَوْحِشِينَ عَنْ غَيْرِكَ، رَاضِينَ بِقَضَائِكَ، صَابِرِينَ عَلَى بَلاَئِكَ، مُنَاجِينَ لَكَ فِي أٰنَاءِ اللَّيْلِ وَأَطْرَافِ النَّهَارِ، مُبْغِضِينَ لِلدُّنْيَا، مُحِبِّينَ لِلْأٰخِرَةِ، مُشْتَاقِينَ إِلَى لِقَائِكَ، مُتَوَجِّهِينَ إِلَى جَنَابِكَ، مُسْتَعِدِّينَ لِلْمَوْتِ ﴿رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلَى رُسُلِكَ وَلاَ تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ الْمِيعَادَ﴾ *
اَللّٰهُمَّ اجْعَلِ التَّوْفِيقَ رَفِيقَنَا، وَالصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ طَرِيقَنَا * اَللّٰهُمَّ أَوْصِلْنَا إِلَى مَقَاصِدِنَا ﴿وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ﴾ * اَللّٰهُمَّ بِكَ أَصْبَحْنَا وَبِكَ أَمْسَيْنَا وَبِكَ نَحْيَا وَبِكَ نَمُوتُ وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ * اَللّٰهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقّاً وَارْزُقْنَا اتِّبَاعَهُ وَأَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَارْزُقْنَا اجْتِنَابَهُ، وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ وَأَلْحِقْنَا بِالصَّالِحِينَ، وَقِنَا شَرَّ مَا قَضَيْتَ، وَادْفَعْ عَنَّا شَرَّ الظَّالِمِينَ، وَأَشْرِكْنَا فِي دُعَاءِ الْمُؤْمِنِينَ * اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِأُمَّةِ مُحَمَّدٍ r * اَللّٰهُمَّ ارْحَمْ أُمَّةَ مُحَمَّدٍ r * اَللّٰهُمَّ افْتَحْ لِأُمَّةِ مُحَمَّدٍ r * اَللّٰهُمَّ احْفَظْ أُمَّةَ مُحَمَّدٍ r *
اَللّٰهُمَّ يَا حَبِيبَ التَّوَّابِينَ تُبْ عَلَيْنَا، وَيَا أَمَانَ الْخَائِفِينَ أٰمِنَّا، وَيَا دَلِيلَ الْمُتَحَيِّرِينَ دُلَّنَا، وَيَا هَادِيَ الْمُضِلِّينَ اهْدِنَا، وَيَا غِيَاثَ الْمُسْتَغِيثِينَ أَغِثْنَا، وَيَا رَجَاءَ الْمُنْقَطِعِينَ لاَ تَقْطَعْ رَجَاءَنَا، وَيَا رَاحِمَ الْعَاصِينَ ارْحَمْنَا، وَيَا غَافِرَ الْمُذْنِبِينَ اغْفِرْ ذُنُوبَنَا * اَللّٰهُمَّ ﴿كَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ﴾ * اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لنَا ذُنُوبَنَا * اَللّٰهُمَّ استُرْ عُيُوبَنَا * اَللّٰهُمَّ احْفَظْ قُلُوبَنَا * اَللّٰهُمَّ اشْرَحْ صُدُورَنَا * اَللّٰهُمَّ يَا خَفِيَّ الْأَلْطَافِ، نَجِّنَا مِمَّا نَخَافُ *
اَللّٰهُمَّ يَسِّرْ أُمُورَنَا * اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لَنَا وَلِوَالِدِينَا وَلِمَشَايِخِنَا وَلِأُسْتَاذِنَا وَلِأَصْحَابِنَا وَلِعَشَائِرِنَا وَلِمَنْ لَهُ حَقٌّ عَلَيْنَا وَلِجَمِيعِ أُمَّةِ مُحَمَّدٍ r * اَللّٰهُمَّ احْفَظْنَا يَا فَيَّاضُ مِنْ جَمِيعِ الْبَلاَيَا وَالْأَمْرَاضِ كَافَّةً، بِرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ *

Ey zerrelerden seyyarelere kadar canlı cansız bütün mevcûdâtı kabza-ı tasarrufunda bulunduran Yüceler Yücesi Rab! Ey hiç açılmaz gibi görünen kapıları sevdiği kulları için peşi peşine ardına kadar açan Müfettihu'l-Ebvâb! Ey varlığına bir başlangıç ve bir nihayet asla sözkonusu olmayıp eşya ve hâdiselere sürekli hükmeden Müsebbibü'l-Esbâb!
Talebinden bile âciz olduğumuz lütuf kapılarını biz nâçâr kulların için de aralamanı; dünya ve ukba saadetine vesile olabilecek şekilde sebepleri bizim için de musahhar kılmanı diliyoruz. Bizi sadece Senin hoşnutluğuna götürebilecek işlerle meşgul.. adaletine nihayetsiz güven ve itimat içinde olan.. Senin kapından başka yerlerde dilencilikte bulunmayan.. sadece Senin rahmetine itimat edip insanların ellerindeki şeylere karşı her zaman müstağnî davranan.. Sana inanan, Sana güvenen, Sana dayanan.. Senin için olmayan her şeyden ve herkesten uzak duran.. hükmüne gönülden boyun eğip yürekten râm olan.. birer imtihan vasıtası olan musibetlere karşı sabır kalesine sığınan.. dilinde sürekli Senin nâm-ı celîlin, gece-gündüz ulu dergahına el açıp yana yakıla yalvaran.. dünyanın dünyaya bakan bütün yönlerinden uzaklaşıp âhiret iştiyakıyla yanıp tutuşan.. hüşyar bir kalble sürekli Sana teveccühte bulunan.. ‘lezzetleri acılaştıran mevt'i her zaman hatırlayıp davranışlarını hep ölüm ötesi hayata göre tanzim eden... bahtiyar kullarından eyle!. “Ya Rabbena! Rasûllerin vasıtasıyla bize va'd ettiğin mükâfâtları lutfet; bizi kıyamet günü rüsvay ve perişan eyleme! Va'dinden dönmek kendisi için muhal olan yegâne zât Sensin!”
Dua edenlere cevap veren, ızdırapları dindirip ihtiyaçları gideren Yüce Allahımız! Bizi salih ameller işleme hususunda muvaffak kılmanı niyaz ediyoruz. Ne olur, tevfîkini refîkimiz, sırat-ı müstakîmini de tarîkimiz yap.. bizi neticesi itibariyle hayır olan maksatlarımıza ulaştır.. “Sen nâdim olup gözyaşı döken kullara, kapısı her zaman açık olan Tevvâb ü Rahîmsin; bizim tevbelerimizi de kabul buyur!”
Allahım! Senin inayetinle sabahladık, Senin inayetinle akşamladık. Yaşarsak Senin inayetinle yaşar ve Senin izninle ölürüz. Dönüşümüz de Sanadır. Allahım! Bize doğruları mahiyet-ü nefsi'l-emriye dediğimiz gerçek yüzleriyle göster ve onları harfiyyen yerine getirmeye muvaffak eyle.. yanlış ve çirkin şeyleri de yine gerçek yüzleriyle bildir ve o çirkin şeylerin avucuna düşmekten bizleri muhafaza buyur.. bize müslümanca bir hayat ve Senin yüce huzuruna gelmeye yakışır bir ölüm nasip et.. olmasına hükmettiğin şeylerin şerrinden bizi koru.. zâlimlerin şerlerini, komplolarını, tuzaklarını üzerimizden def ü ref' eyle ve bizi inananların dualarına ortak kıl.. Allahım! Ümmet-i Muhammed'in hata ve kusurlarını yarlığa.. ümmet-i Muhammed'e merhamet buyur.. ümmet-i Muhammed'in önündeki engelleri kaldır, muzafferiyet ve muvaffakiyet yolları aç.. ümmet-i Muhammed'i şerîrlerin şerlerinden, zâlimlerin zulmünden, fâsıkların fıskından, münafıkların entrikalarından sıyanet buyur!..
Ey mücrimlerin kusurlarından dolayı nedamet duyup ulu dergahına koşuştukları Sevgili Rabbimiz! Biz de hata, kusur, günah ve isyanlarımızdan dolayı pişmanız. Mukarreb ibâdının yüzüne baktığın gibi bize de rahmet ve merhametinle teveccüh buyur!
Ey değişik sebeplerle korku ve endişe içerisine düşen kullarının korkularını izale eden Kudreti Sonsuz Rab! ‘Mümin' isminin tecellîleriyle lütuf buyur ve bizim endişelerimizi de berteraf eyle!
Ey yolunu kaybetmiş şaşkınlara değişik ‘ferec ve mahreç'ler gönderen Mevlâmız! Sonu Cennet'e ve Cemâlullah'a çıkan yolları bizlere de göster!
Ey türlü türlü dalâletlere saplananları düştükleri bataklıklardan çıkarıp çemenzârlarda dolaştıran yegâne Hâdî! Bizi de sırat-ı müstakîme hidayet buyur!
Ey yardım çağrısında bulunanların imdadına koşan Merhametliler Merhametlisi Rabbimiz! Bize de imdat eyle!
Ey ümitsizlik vâdilerinde çaresizlik içinde bir o yana bir bu yana gayesiz dolaşıp duranlara ümit ve reca kapıları aralayan Rahmet Sultanı! Ümitlerimize fer ver!
Ey isyankâr kullarına her zaman rahmetiyle muamelede bulunup onlara dönüş yolları hazırlayan Ulu Yaratıcı! Biz de isyan üstüne isyan işledik. İşlediğimiz cürümlerin hadd ü hesabı yok. Sen rahmetini bizden de esirgeme!
Ey günahkarların günahlarını yarlığayan Rabb-i Rahîmimiz! Bizim günahlarımızı da mağfiret buyur!
Yüce Allahımız! “Bizi affet, kusurlarımızı bağışla ve bizim hayatımızı da iyilerle beraber nihayetlendir.. günahlarımızı mağfûr, kusurlarımızı mestûr, kalblerimizi de mahfûz eyle.. sadırlarımıza inşirah ver.. Ey gizli ve sürpriz lütufların sahibi Rabbimiz, endişe edip korktuğumuz hususların gelip başımıza üşüşmesinden bizleri muhafaza et!
Ya Rabbenâ, Ya İlâhenâ ve ya Mevlânâ! İşlerimizi kolaylaştır.. bizi, anne-babalarımızı, büyüklerimizi, hocalarımızı, arkadaşlarımızı, dostlarımızı, üzerimizde hakkı bulunan kimseleri ve cümle ümmet-i Muhammed'i mağfiret buyur!
Ey feyiz sağanaklarıyla sürekli tecellî üstüne tecellîde bulunan Rahmeti Sonsuz! Bilumum belalardan ve hastalıklardan Sen bizi koru!
Senin, rahmetine, inayetine, hıfz u riayetine itimad ederek bütün bunları Senden dileniyoruz, ey Merhametliler Merhametlisi Rabbimiz! N'olur, bizleri, ettiği dualar geri çevrilen mahrum ve talihsiz kullardan eyleme! Amin!..
***
Cenab-ı Allah'ın bizleri evvelâ ruhunu fasılasız olarak dua gıdasıyla besleyen, ikinci olarak da ümmet-i Muhammed'in meselelerini kendi içinde bir problem olarak duyup, Allah'ın (celle celâlühû) inanan insanlar üzerindeki görünür-görünmez belâ ve musibetleri def ü ref' etmesi için sabah-akşam tazarru ve niyaz ile ulu dergahına yönelen kullarından eylemesini niyaz ederiz.