Arama


HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
23 Kasım 2008       Mesaj #2
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Türk Kilim ve Halıları

Türk halıları, ister düğümlü ister düz dokuma olsun, Türkler tarafından üretilmiş bilinen en mükemmel sanat şeklidir Orta Asya'dan Türkiye'ye kadar tüm Türkler arasında halı dokuma sanatının yaygınlaşmasının çevresel, sosyal, ekonomik ve dinsel nedenleri vardır Yüzyıllar boyu Türklerin yaşamış olduğu coğrafi bölgeler ılıman hava ikliminin bulunduğu alanlardı Gündüz ve gece, yaz ve kış sıcaklık farkları oldukça değişkendi Türk göçebeler, tarımsal alanlarda ya da kasabalarda kurdukları çadırlarda ya da büyük şehirlerdeki büyük evlerde yaşıyorlardı ve kendilerini soğuk havanın etkilerinden korumak için yerleri bazen de duvar ve girişleri halılarla kaplıyorlardı Halılar her zaman pamuk ya da yün, nadiren de ipek eklemeleri el yapımı olurdu Bu halılar soğuğa karşı doğal duvar görevini görmekteydiler Düz dokuma kilimler ise sıklıkla batteniye, perde ya da koltukların üzerine konulan kaplamalar olarak kullanılırdı

Türk halıları, tüm dünyadaki ev eşyaları arasında en çok satılanlarıdır Zengin renkleri, sıcak tonları ve olağanüstü dokuları ile geleneksel motifleri Türk halılarının 13 yüzyıldan bu yana koruduğu mevkide büyük bir paya sahiptir 13 yüzyılda Anadolu'yu dolaşmış olan Marco Polo, bu halıların güzelliği ve sanatsal değeri üzerine yorumlarda bulunmuştur Bu dönemden kalan ve Selçuk halıları olarak bilinen diğer bir kaç halı, orta Anadolu'daki bir çok camide keşfedilmiştir Selçuk Halıları bugün Konya ve İstanbul'daki müzelerde sergilenmektedir Marco Polo'nun 1272 senesinde övmüş olduğu halıların aynısına bakıyor olabileceğimiz düşüncesi oldukça heyecan vericidir

Türk Kilim ve Halı dokumacılığının Anadolu'daki yayılması ve gelişmesi Selçuklu İmparatorluğu dönemine rastlamaktadır Dokuma sanatı Anadolu'ya 11 yüzyılın sonları ve 12 yüzyılın başlarına doğru en güçlü dönemini yaşamış olan Selçuklular tarafından tanıtılmıştır Bir çoğu halen belgelenememiş sayısız halı parçasının yanı sıra, Selçuklu kökenli 18 adet halı ve parçası bulunmaktadır Bilinen en eski Selçuklu halıları 13 ve 14 yüzyıllardan kalmadır Bu halıların 8'i Selçukluların başkenti olan Konya'daki Alaattin Camisi'nde 1905 yılında Alman Konsolosluğu üyesi Loytred tarafından bulunmuştur Bulunan bu halıların 1220 ile 1250 yılalrı arasında Selçuklu bölgesinde dokunmuş olduğu bilinmektedir

3 büyük eksiksiz kilim, diğer bir takım ufak kilimlerden kalmış 3 büyük parça ve büyük kilimlerden kalmış 2 oldukça küçük parçadan oluşan 8 çarpıcı kilim 1930 yılında Beyşehir'deki Esrefoğlu Camisinde bulunmuştur Günümüzde, bu kilimler Konya'daki Mevlana Müzesi'nde ve Londra'daki Kier Kolleksiyonunda sergilenmektedir Üçüncü bir grup halı kalıntısı ise 1935-1936 yıllarında Fostad'da ( Eski Kaire) bulunmuştur Fostad'da bulunmuş bu 7 kilimin 14 yüzyılda Anadolu'da dokunmuş olduğu belgelenmiştir Bahsettiğimiz bu 18 kilimin ortak tasarım özelliği Kufic kenarları, 8 uçlu yıldız ve geometrik motifleridir Orta Asya kökenli Türk kilimleri 14 yüzyıla kadar tüm karakteristik özelliklerini korumuştur Osmanlıların tüm Anadolu'da kontrolü ele geçirmelerinden sonra motiflerin karakteristik özellikleri ve ölçülerinde bir takım değişimler olmaya başlamıştır

Osmanlı Hükümdarlığı esnasında bir çok Türk kabile beraber yerleşip bir dizi kasaba ve küçük şehir kurmaya karar vermiştir Hereke şehri Marmara Denizi'nin kıyısında İstanbulun 60 km kadar doğusunda kurulmuştur İlk saray halısı atölyesi Hereke'de tesis edilmiştir ve Osmanlı saraylarını dekore etmek üzere değişik ölçülerde halı dokumacılığına başlanmıştır Bu istisnai güzellikteki kilimler aynı zamanda barış ve savaş dönemlerinde Avrupa ülkeleriyle ilişkileri pekiştirmek adına kral ve kraliçelere, ordu komutanlarına hediye olarak da yollanmıştır 14 yüzyıl sonlarına doğru bu kilimler Avrupa evlerine, kiliselerine ve şatolarına girmeye başlamıştır

14-16 yüzyıllar süresince Türk kilim tasarımları Holbein, Lotto, Memling ve Van Eyck gibi Avrupalı birçok ünlü sanatçının resimlerinde yer almıştır 16 yüzyıl başlarında Avrupalı neredeyse her prensin kendine özel bir koleksiyonu vardı Viyena'da insanların kilim almasına ise ancak 1671'den sonra izin verilmeye başlanmıştır Türklerin Viyena'yı terketmesinden sonra birçok Türk kilimi çadırlar içinde bırakılmıştır Bu sayede güzel Türk halıları Avrupa halkı tarafından tanınmıştır Bir süre sonra ise Avrupalı kral ve kraliçeler şatolarını ve saraylarını ziyarete açmışlardır Bu da Türk kilimlerine olan ilgiyi arttırmış ve bu sayede kilimlere olan talep de artmıştı

19 yüzyılda İstanbul'un Kumkapı, Topkapı ve Üsküdar gibi bölgelerinde saray halısı atölyeleri açılmaya başlanmıştır 1891 de ise Sultan Abdülhamit II Hereke'deki atölyelerin sayısını ve büyüklüğünü arttırmıştır Böylece Hereke'deki halı dokumacılığı çeşitlilik kazanmıştır Bu gelişim süresince Orta Asya'dan Anadolunun ovalarına ve kıyı şeritlerine kadar Anadolu kilimleri saflığını ve karakteristik özelliklerini korumuştur Türk saray kilimleri Türk egemenliğideki kaynaklardan esinlenmiş olup Türk standart ve gereksinimlerine göre değişikliklere uğramıştır Bu süreç içerisinde kilimler Avrupa'da da hakettikleri yere ulaşmıştır Hereke, Uşak ve Bergama gibi bölgelerin kilimleri zaman içinde ünlenmiştir Anadolu kilimlerinin tasarım, renk ve sembolleri inanılmaz bir şekilde zengindir Bu kilimler günümüzde 750den fazla köyde dokunmaktadır
Son düzenleyen Efulim; 6 Haziran 2013 14:11 Sebep: Kırık linkler kaldırıldı.