Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
04:55, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Cuma, 19 Nisan 2024 - 04:55
Arama
MaviKaranlık Forum
Ağaç, dere, bulutla ilgili öykü çalışması nasıl yapılır?
-
Tek Mesaj #3
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
1 Aralık 2008
Mesaj
#3
Kayıtlı Üye
elma ağacı
Yaşlı çoban, sürüsünü otlatmak için
yaylaya çıktığında, tepeye yakın bir elma ağacının altında dinlenir
ve eğer mevsimiyse onunla konuşarak;
"Haydi bakalım evladım, bu ihtiyarın elmasını ver artık"
Ve bir elma düşerdi, en güzeliden, en olgunundan.
Yaşlı adam, sedef kaplı çakısını çıkartarak onu dilimlere
ayırır ve küçük bir tas yoğurtla birlikte ekmeğine katık ettikten
sonra, babasından kalan Kuran'ını okumaya koyulurdu.
Çoban, bu ağacı yirmi yıl kadar önce diktiğinde sık sık
sular, bunun için de büyükçe bir güğüme doldurduğu abdest
suyundan geriye kalanını kullanırdı. Elma ağacının kökleri belki de
bu sularla kuvvet bulmuş ve kısa sürede serpilip meyve vermeye
başlamıştı.
Çoban o zamanlar henüz genç sayıldığından şöyle bir azandı mı,
en güzel elmayı "şıp" diye koparırdı. Fakat aradan geçen bunca yıl
içinde beli bükülüp, boyu kısalmış, ağacınki ise bir çınar gibi
büyüyüp göklere yükselmişti. Ama boyu ne olursa olsun, ağaç
yine de yavrusu değil miydi? Onu bir evlad sevgisiyle okşarken;
"Ver yavrum, gönder bakalım bugünki kısmetimi".
Ve bir elma düşerdi, hiç nazlanmadan, yıllar boyu
hiçbir gün aksamadan.
Köylüler uzaktan uzağa gözledikleri bu hadiseyi birbirlerine
anlatıp yaşlı çobanın veli bir zat olduğunu söylerlerdi.
Yaşlı adam, ağacın altında dinlenip, namaz kıldığı bir gün,
yine elmasını istedi. Ancak dallar dolu olmasına rağmen
nedense bir şey düşmemişti. Sonra bir daha, bir daha
tekrarladı isteğini.. Beklediği elma bir türlü gelmiyordu.
Gözyaşları, yeni doğmuş kuzuların tüylerini andıran
bembeyaz sakalını ıslatırken, ağacın altından uzaklaşıp
koyunların arasına attı kendisini. Yavrusu, meyve verdiği
günden bu yana ilk defa reddediyordu onu. İhtiyar
çobanın beli her zamankinden daha fazla bükülmüş,
güçsüz bacakları da vücudunu taşıyamaz olmuştu.
Hayvanlarını usulca toplayıp köye doğru yöneldiğinde,
aşağıdaki caminin her zamankinden daha nurlu,
minarelerinden yankılanan ezan sesiyle irkildi birden.
Yeniden doğmuştu sanki çoban. Bir şey hatırlamıştı.
Çocuklar gibi sevinerek ağacın yanına koştu ve ona
şevkatle sarılırken; "Cıanım" dedi, hıçkırıp ağlayarak,
"Benim güzel evladım, mis kokulum. Şu unutkan
ihtiyarı üzmeden önce neden söylemedin, bugünün
Ramazan'ın ilk günü olduğunu?"
Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk
aylarında, evliliğin hiç de hayal ettikleri
gibi olmadığını anlamışlardı.
Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi.
Son zamanlarda o kadar sık olmasa da,
evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok
sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi.
Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir
hadise aralarında orta çaplı bir
kavganın çıkmasına yetiyordu.
Bir akşam oturup, ilişkilerini gözden
geçirmeye karar verdiler Her ikisi de,
boşanmayı istememekle beraber, işlerin böyle
gitmeyeceğinin farkındaydılar.
Erkek, "Aklıma bir fikir geldi"dedi.
"Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer bu ağaç
üç ay içinde kurursa boşanalım. Kurumaz da
büyürse ayrılmayı bir daha aklımızdan
geçirmeyelim. Bu süre içinde de ayrı ayrı
odalarda kalalım."
Bu ilginç fikir eşinin da hoşuna gitti.
Erkesi gün gidip bir meyve fidanı aldılar
ve birlikte bahçeye diktiler.
Aradan bir ay geçti. Bir gece bahçede karşılaştılar.
Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardı.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Quo vadis?
Cevapla
Kapat
Saat: 04:55
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...