Arama


Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
3 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
KÖŞE YAZISI ÖRNEĞİ

Başak Ergenekon
DİKKAT KEDİ VAR
Uzun bir aradan sonra nihayet evime döndüm. Belki erkekler değil; ama
bayanlar dönüşlerin ardından evi düzene sokmak için neler yaşandığını
gayet iyi bilir. Dip bucak temizlik olayına girişilir, çamaşır yıkanır,
ütü yapılır, akşama da pestil gibi yatılır.
Benim de tüm bu işlemlerim bittiğinde gece yarısını geçiyordu. Bütün
gün havalansın diye açık bıraktığım pencereleri tek tek kapatıp uyku
pozisyonuna geçme halindeydim. Hem çalışma hem de misafir odası olarak
kullandığım odanın kapısını açıp da ışıkları yakınca yatağın üstüne gayet
güzelce kurulmuş üç tane kedi yavrusu gördüm. Anlık karşılaşma sonucunda
onlar da en az benim kadar korktu. Bir an ne yapacağımı şaşırdım.
Aslına bakarsanız birbirlerine sokulup bir topak halini almalarıyla o kadar
sevimli ve rahat görünüyorlardı ki hiç dokunmadan kapıyı tekrar
kapatmayı ve sabaha kadar onları huzur içinde bırakmayı; ertesi günde ne
yapacağıma karar vermeyi düşünmedim değil. Fakat yavrucuklar benden ve
birden yanan ışıktan o kadar ürkmüşlerdi ki fırlayıp odanın içinde tiz
miyavlamalar eşliğinde koşuşturmaya başladılar.
Bir tanesi kendi becerisiyle odaya girdiği yolu bulup tekrar pencereden
çıkmayı başardı. Öteki de çeşitli sağa sola çarpışlar ve zıplayışların
ardından yönünü kabataslak çıkarttı ve kardeşi gibi pencereden dışarı
salınarak odayı terk etti.
Ben ve kar tanesi beyazlığında olan panik atak kedi yavrusu, bir süre
daha odanın içinde köşe kapmaca oynayarak değişik bir arbede yaşadık.
Yavru pisi, bir türlü doğru yolu bulamadığı gibi kendine zarar da
veriyordu. Baktım bu iş böyle olmayacak yardım elimi uzatayım dedim.
Ensesinden tutmam gerektiğini bildiğim halde onu yakalamak o kadar zor oldu ki
ancak minik vücudunun alt kısmından tutup ona zarar vermeyecek bir
pozisyonla kaldırabildim. Ben tutarken sürekli tıslıyor ve çırpınıyordu; ama
güvende olduğuna emin olana kadar yere indirmekten sakındım.
Eve geri girdiğim an canımın acısı başladı. Sağ koluma bir baktım,
dirseğimden aşağısı savaştan çıkmış gibi. Tırmalanmadan delik deşik olmuş
ve kanıyor. Sanırsınız ki biri beni öldürmek için kovalarken
çalılıkların arasına düşmüşüm, can havliyle de oramı buramı parçalamışım. Kedi
kedi değil panter mübarek… Tipine baksanız kale almazsınız, zira el kadar
bir şey. Ön pati tırnaklarıyla avucumun içini kazırken arkalar da boş
durmamış ve kolumun bileğimden dirseğime kadar olan bölümünde kazı
çalışmalarına devam etmiş…
Hemen kolumu iyice köpürttüğüm bol sabunlu suyla yıkadım; ardından da
bir şişe kolonyayı, resmen saldırıya uğrayan, koluma boca ettim. Bu tarz
sağlık konularında olabildiğince pimpirikli olan ben, vakit uygun olsa
hastaneye gideceğim. Gecenin bir yarısı kedi besleyen bir dostumu ve de
ne kullanmam gerektiğini bilebileceğini düşündüğüm başka bir arkadaşımı
da arayıp yataktan fırlatarak gerekli talimatları aldım ve bir şekilde
uyumayı becerdim. Sabah da ilk işim bir eczaneye kendimi atmak oldu.
Bu konuda en az 10 yıllık birebir ve daha uzun yıllar da kendi ilgi
alanım olduğu için tecrübesi olan ben, beslemiyor hatta uzak duruyor olsak
bile hayvanlara nasıl davranmamız gerektiğini ve de istenmeyen
durumlarla karşılaşıldığında uygulamamız gereken ilk yardım kurallarını
öğrenmemiz gerektiğini bir kez daha fark ettim. İlk yardım sadece ev ve trafik
kazalarını, doğal afetleri içermiyor. Arı ve böcek sokmaları,
ısırılmalar, tırmalanmalar, zehirlenmeler ve hatta çiftelenmeler, gagalanmalar…
Tabii tüm bu riskler onların sevilmeyeceği anlamına asla gelmez.
Hayvanları sevmeyenin insanları da sevemeyeceğini düşünenlerdenim. Onları
beslemek; sevgisiyle yoğrulmak inanılmaz güzel. Sosyalleşme süreci ve ruh
sağlığı açısında da oldukça faydalı bence. Yaşanan bağı ve hayatınızı
ne kadar güzelleştirebileceklerini çok net biliyorum; çünkü iki tane
dünya tatlısı köpeğim var. Onlarla konuşmak, oynamak, dolaşmak, yüzmek…
yerine başka hiçbir şey koyamayacağım mutluluk ve huzur veriyor bana.
Fakat hayvan sevmek de beslemek de bilgi gerektiriyor. Sorumluluğu çok
ağır olan ve hayatınızda pek çok değişiklik, aynı zamanda da fedakârlık
yapmanız gereken durumlar sıkça ortaya çıkıyor. Sabır ve hoşgörünün
zirveye vurduğu bir bağ oluşuyor aranızda. Ama size duydukları karşılıksız
sevgi tüm bunları ört bas etmeye değiyor.
Bir bebeğe bakmak, bir çocuğu eğitmek ve sağlıklı bir şekilde büyütmek
kadar meşakkatli bir durum aslına bakarsanız hayvan sahibi olmak.
Üstelik çocuklar zaman içinde büyüyüp kendi başlarının çaresine bakar konuma
gelebiliyorlar. Onun için sürekli iç içe olduğumuz hayvanlarla ilgili
durumlarda da, en azından kendi başımıza yapabileceklerimiz kadarıyla,
ilk yardımı öğrenmekte fayda var. Hem kendiniz, hem de aynı havayı
soluduğumuz hayvan dostlarımız için…



MAKALE ÖRNEĞİ

BEŞ KURUŞLUK MALİYETİ DAHİ OLMAYAN TEBESSüMüN HİKAYESİ

Küçük kiz,hüzünlü bir yabanciya gülümsedi. Bu gülümseme adamin
kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava icinde yakin
geçmiste kendisine yardim eden bir dosta tesekkür etmedigini
hatirladi.Hemen bir not yazdi,yolladi.
Arkadasi bu tesekkürden o kadar keyiflendi ki,her ögle yemek yedigi
lokantada garson kiza yüklü bir bahsis birakti. Garson kiz ilk defa
böyle bir bahsis aliyordu.Aksam eve giderken,kazandigi paranin bir
parçasini her zaman köse basinda oturan fakir adamin sapkasina birakti.
Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki...iki gündür bogazindan asagi
lokma geçmemisti. Karnini ilk defa doyurduktan sonra,bir apartman
bodrumundaki tek odasinin yolunu islik çalarak tuttu. Öyle neseliydi
ki, bir saçak altinda titreyen köpek yavrusunu görünce,kucagina
aliverdi.
Küçük köpek gecenin sogugundan kurtuldugu için mutluydu. Sicak odada
sabaha kadar kosusturdu.Gece yarisindan sonra apartmani dumanlar
sardi.Bir yangin basliyordu.Dumani koklayan köpek öyle bir havlamaya
basladi ki,önce fakir adam uyandi, sonra bütün apartman halki...
Anneler,babalar dumandan bogulmak üzere olan yavrularini kucaklayip,
ölümden kurtardilar ...
Bütün bunlarin hepsi,bes kurusluk bile maliyeti olmayan bir
tebessümün sonucuydu.
MUTLU BiR GÜLÜMSEYiSiN YERiNi HiÇ BiR TATLI SÖZ TUTAMAZ

Quo vadis?