Arama

Kıtalar - Antarktika - Tek Mesaj #2

HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
9 Aralık 2008       Mesaj #2
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi

HAYVAN VARLIĞI.


Antarktika’nın özgün kara hayvanlan tümüyle omurgasızlardan oluşur. İklim koşulları karşısında çlaha dayanıksız olan ve daha zor yaygınlaşan hayvan türleri, buzların görece yeni eridiği yerlerde ortaya çıkan bitki örtüsünü izler. Antarktika mikrofaunası, güneşhayvancıkları, tardigradlar, rotiferler, ipliksolucanlan ve kirpikli tekhücrelilerden oluşur. Protozoonlar toprak ve tatlı su ortamlannın baskın canlı grubudur. Karalardaki makrofauna tümüyle eklembacaklılardan (.Arthropoda) oluşur; çoğu türleri, kuş ve fokların üzerinde asalak olarak yaşar. Keneler, bitler, pireler, sinekler ve yaykuyruklar Antarktika’da görülen başlıca eklembacaklı gruplarıdır. Kınkanatlıların bir olasılıkla yerli olmayan iki türü, Antarktika Yarımadasının yakınlarındaki adalarda görülür. Asalak olmayan başlıca yay kuyruk türleri, taşların altında, sporlarla üreyen bitkilerle bir arada yaşar.

Ad:  Antarktika-4.jpg
Gösterim: 734
Boyut:  20.5 KB
Kuşlar. Antarktik Sınır Kuşağının güneyinde yaklaşık 45 kuş türü bulunur. Ama kıtada ya da kıtaya yakın adalarda bunlardan yalnızca üçü, imparator penguen, Antarktika borankuşu ve Güney Kutbu yırtıcı martısı yaşar. Yırtıcı kara memelilerinin olmaması ve kıyı açıklarındaki zengin beslenme kaynakları, Antarktika kıyılarını denizkuşlarının üremesi için çok elverişli bir sığmak haline getirir. Penguenler, bütün Güney Yarıküre kıyılarında bulunmalarına karşın, bu kutup bölgesinin simgesi olmuştur. Var olan 18 penguen türünden yalnızca ikisi, Adelie pengueni (Pygoscelis adeliae) ile imparator penguen (Aptenodytes forsteri) kıyı şeridinde yaşar. Öteki beş penguen türünün, yani kral penguen (Aptenodytes patagonicus), Pygoscelis papua, sakallı penguen, Pygoscelis antarctica ve tepeli penguenlerin (Eudyptes erestatus ve Eudyptes chrysolophus) yaşama alanı, en güneyde Antarktika Yarımadasının kuzeyine ve Alt- Antarktika adalarına kadar uzanır. Penguenlerin evrimi, Seymour Adasında, Antarktika Yarımadasının kuzey ucunda ve birkaç başka noktada bulunan fosiller incelenerek, 40 milyon yıl öncesine, Üst Eosen Bölüme değin izlenebilmiştir. Günümüzdeki en büyük penguen türü olan imparator penguenler (boylan 0,9 m ile 1,2 m arasında değişir), Yeni Zelanda ve Seymour Adasında yaşamış bazı akbabalara (boylarının 1,7 m’ye ulaştığı fosillerden anlaşılmaktadır) göre cüce sayılabilir. Procellariiformes takımına bağlı kuşlar, özellikle de borankuşu türleri ile albatroslar, Antarktika ve Alt- Antarktika’da yaşayan kuş türlerinin yarıdan çoğunu oluşturur. Bölgenin öteki kuşların arasında karabatak, kılkuyruk, martı, sumru, kmgana ve incirkuşu türleri sayılabilir.

Araştırmalar, bazı Antarktika kuşlannın, büyük uzaklıkları aşarak tüm dünyayı dolaştığını ortaya koymuştur. Güney Orkney Adalarında işaretlenen yeni doğmuş çok iri bir borankuşu, 2 ay sonra Avustralya’da, Fremantle’da canlı olarak bulunmuştur; iki aylık bir sürede uçmayı öğrenmiş ve 16.000 km, yani dünya çevresinin yaklaşık yarısı kadar bir yolu uçarak almıştır. Deneyler, uçamayan penguenler de dahil, Antarktika kuşlarının yön belirleme yeteneğinin kusursuz, yuvalarını bulabilme içgüdülerinin de çok güçlü olduğunu ortaya koymuştur. Bu kuşların, güneşin hareketini izleme yeteneği çok gelişmiştir ve güneş sürekli yüksekte kaldığında bile iyi işleyen biyolojik saat mekanizmaları vardır. Yuvalarından 3.000 km uzağa götürülüp orada serbest bırakılan Adelie penguenlerinin, bir yıl içinde yuvalarına döndüğü bilinmektedir.

Kuşların beslenme alışkanlıkları, türden türe büyük farklılık gösterir. Deniz kuşlan, çoğunlukla yüzeyde bulunan kabuklular, balıklar ve kalamarlarla beslenir. Karabatak ve penguenler ise 45 m kadar derine dalabilir. Kıyı kuşları, yumuşakçaları, derisidikenlileri ve kıyıda bulunan kabukluları avlarlar. Kıngagalılar, bazı martı türleri, dev borankuşları ve yırtıcımartılar, başka kuşların savunmasız yumurtalarını da yer. Yırtıcımartı ve dev borankuşlarmın, başka türlerin ve özellikle penguenlerin yavrularına ya da zayıflarına saldırdığı bilinir. Kuşla- n ürküterek yuvalarını ve yavrulannı savunmasız bırakıp kaçmalarına neden olduğu gerekçesiyle, kuşların bulunduğu alanlar üzerinde alçak uçuş yasaklanmıştır.

Besinlerini denizden sağlayan Antarktika kuşlarının çoğu, her sonbaharda kıtadan ayrılır ve buz kütlesi kuzeye ilerledikçe, Antarktika’nın “ikincil” kıyı şeridini izler. Yalnızca imparator penguenler kıtada kalır. Bir zamanlar çok az olduğu sanılan imparator penguenlerin sayısının, bugün bilinen 25 kolonide 1 milyonu aştığı tahmin edilmektedir.

Deniz yaşamı. Antarktika sularında yaşayan zooplanktonlar, bol miktardaki fitoplanktonlarla beslenir ve kendileri de balina, fok, balık, kalamar ve deniz kuşlarının temel besinini oluşturur. Karidese benzeyen kril (Euphausia superba), besin zincirinin üst kademelerindeki en önemli canlıdır; yetişkin boyunun en çok 3-4 cm olmasına karşın, geniş ve yoğun topluluklar halinde yaşadığı için, balina ve fokların başlıca gıdasını oluşturur. Çubuklu balinalar, Antarktika sularında geçirdikleri üç-dört aylık sürede, 150 milyon ton dolaylarında kril tüketir. Kıyı yakınındaki diplerde yaşayan hayvanlar arasında, Hydrozoa grubu bir yere bağlı yaşayan knidliler, mercanlar, süngerler ve yosunhayvancıklarının yanı sıra tuzlu su kabukluları ve eşayaklilar, denizso- lucanları, denizkestaneleri, denizyıldızları ve çeşitli kabuklu ve yumuşakça türleri bulunur. Ama kıyı altı bölgenin 15 m’ye kadar olan derinliklerinde, buz nedeniyle canlıya pek rastlanmaz.

Antarktika Sınır Kuşağının güneyinde, tüm denizlerdeki yaklaşık 20 bin balık türünün yalnızca 100 kadarı yaşar. Deniz dibinde yaşayan yaklaşık 90 türün neredeyse dörtte üçü Notothenioidea üstfamilyasındandır. Deniz dibinde ayrıca Zoarcidae (yılanbalığı benzerleri), Cyclopteridae (van- tuzlu balıklar), Macrouridae (sıçan kuyruklu balıklar) ve Gadidae familyalarından balık türleri bulunur. Antarktika bölgesinde kemiklibalıklar dışında ender olarak rastlanan türler arasında sülükbalığı ve vatoz sayılabilir. Antarktika Sınır Kuşağının güneyinde, birçok derin deniz balığı türünün yaşadığı bilinir, ama bunlardan yalnızca üçü, bir barakuda ve iki fenerbalığı türü bu bölgeyle sınırlıdır. Dipte yaşayan balık türlerinden 90 kadarı, dünyanın başka hiçbir yerinde görülmez.

Ad:  Antarktika-5.jpg
Gösterim: 832
Boyut:  11.0 KB
Antarktika’nın yerli memelilerinin tümü denizde yaşar. Bunlar arasında fok, musur, yunus ve balina sayılabilir. Yalnızca bir kulaklı fok Antarktika Sınır Kuşağının güneyinde bulunur. Kulaksız fokların dört türü (sürü halinde yaşayan Weddell foku, yengeç yiyen fok, tek başına yaşayan etçil pars foku ve ender rastlanan Ross foku) Antarktik kuşağın hemen yakınlarında, Güney Georgia, Kerguelen ve Macquarie adalarında yaşar. Neredeyse soyu tükenmekte olan kulaklı fok ve fil fokunun sayısı son zamanlarda yeniden artmaya başlamıştır. Kulaklı fokların toplamı 30 bin, fil fokları - mnki ise 700 bin dolayında tahmin edilmektedir. Beş yüz bin dolayında Weddell fokunun, 5-6 milyon yengeç fokunun ve yaklaşık 50 bin Ross fokunun kıtada yaşadığı sanılmaktadır.

DOĞAL KAYNAKLAR


Antarktika’ya 19. yüzyılda yapılan ilk keşif gezilerinin çoğu, doğrudan ya da dolaylı ekonomik amaçlara yönelmiştir. Bazıları yeni ticaret yolları, bazıları ayıbalığı avlanabilecek yeni alanlar bulmayı amaçlamış, kimileri ise zengin maden kaynaklarına ulaşmayı ummuştur. Bulunan ve işletilen doğal kaynaklar Alt-Antarktika denizlerinde yoğunlaşırken anakara üzerinde bugüne değin hemen hiçbir ekonomik kaynağa rastlanamamıştır. Bulunanların da çok azı ekonomik değer taşımaktadır.

Ama Antarktika’nın jeolojik yapısına ilişkin bilgiler, kıtada çeşitli yeraltı kaynakları olduğunu, bunlardan bazılarının da büyük boyutlara ulaşabileceğini, oldukça kesin biçimde öngörmeye yetecek düzeydedir. Transantarktika Dağlarında bulunan kömür ile Doğu Antarktika’daki Prens Charles Dağları yakınlarında belirlenen demir cevheri dışında kıtada hiçbir önemli maden kaynağının saptanamamış olması, büyük ölçüde eksik örneklemeden kaynaklanmaktadır. Buzla kaplı olmayan topraklar, Antarktika’nın yalnızca yüzde 1-5’ini oluşturduğuna göre, potansiyel bir cevher kütlesi nin dışardan saptanması olasılığı yok denecek kadar azdır.

Antarktika’da bazı yeraltı kaynaklarının bulunduğu yönünde artık kesinleşmiş olan görüş, kıtanın çeşitli bölgeleri ile Güney Amerika, Güney Afrika ve Avustralya’nın maden bakımından zengin bölgeleri arasındaki benzerliklere ve Gondvvanaland kara kütlesinin İkinci Zamandaki yapısıyla ilgili değerlendirmelere dayanır. Kraliçe Maud Topraklarının batı bölümü, Güney Afrika’da altın çıkarılan Witwatersrand yataklarının karşılığı olabilir. Bakır bakımından zengin Güney Amerika Andlan, güneye doğru devam ederek İskoçya Yayı boyunca kıvrılıp Antarktika Yarımadasının içlerine, belki Ellsworth Topraklarının ötesine kadar uzanır. Büyük ölçüde buzlarla kaplı olan Wilkes Topraklarının ile Güneybatı Avustralya’nın altın içeren yeşiltaş kuşakları ve platin içeren püskürük kayaçlan arasında koşutluk bulunabilir. Pensacola Dağlarının kuzeyinde büyük, tabakalı bir gabroik kompleks olan Dufek, çok daha genç olmasına karşın, jeolojik açıdan Güney Afrika’daki Bushveld kompleksine benzer. Bushveld, platin grubu metaller, krom ve öteki kaynaklar bakımından çok zengindir. Antarktika’daki bu alanlardan bazılarında antimon, krom, bakır, altın, kurşun, molibden, kalay, uranyum ve çinko gibi maden örneklerine de rastlanmıştır. Ama bunların hiçbiri, saflık derecesi ve miktar bakımından ekonomik önem taşımaz. Çok büyük boyutlu madenkömürü ve tortul demir yatakları da, kutup bölgelerinde çalışmanın yüksek maliyeti yüzünden gene ekonomik değildir. Maliyetlerin olağanüstü boyutlara ulaşması karşısında, ancak platin, altın ve elmas gibi birim değeri yüksek madenlerin işletilmesi söz konusu olabilir.

“Glomar Challenger” aracının 1973’te Ross Denizinde açtığı kuyularda gaz halinde hidrokarbonlara rastlanması, uluslararası düzeyde ilgi uyandırdı. ABD araştırma gemisi “Eltanin” de, Antarktika kıta sınırının yapısını araştırmaya dönük bir dizi çalışmayı o tarihte tamamlamış bulunuyordu. 1970’lerin sonlarından bu yana Fransa, AFC, Japonya ve ABD gibi birçok ülkenin okyanusbilim araştırma gemileri, çok gelişmiş jeofizik tekniklerle kıta sınırının yapısını inceleyen ayrıntılı çalışmalar yürüttüler. Tortul kayaç kalınlığının, Ross, Amundsen, Bellinghausen ve Weddell denizlerinin kıta sınırı kesimlerinde ve Amery Buzlası yakınlarında, önemli miktarda petrol birikimi için yeterli düzeye ulaşmış olması olasıdır. Buzlarla örtülü bazı iç kesim havzaları ile Batı Antarktika’da da bir miktar petrol bulunabilir. Ama kıtada, işletmeye değer büyüklükte yatak olduğu sanılmamaktadır.

Kuzey Kutbu bölgelerinde petrol elde etmek için geliştirilen sondaj ve çıkarma teknolojisinden yararlanarak, Antarktika kıyısı açıklarında bulunabilecek petrolü de çıkarmak olanaklıdır. Ama sondaj gemileri ve platformları, buzdağlarının kaymasından ya da hareket eden buz kütlelerinden, Antarktika’da Kuzey Kutbu’nda olduğundan daha çok etkilenecektir. Antarktika bölgesindeki buzdağları Kuzey Kutbu’ndakilere oranla hem çok daha büyük, hem de sualtı bölümleri çok daha derindir. Ama bu sorunlar, kara içlerinde herhangi bir maden çıkarma girişiminde karşılaşılabilecek sorunların yanında çok hafif kalır. Dolayısıyla petrol açısından en büyük gelişme potansiyelini taşıyan Antarktika’nın bu yeraltı zenginliğini pazarlayabilmesi, ancak kolay işletilen petrol rezervlerinin tükenmesinden sonra gerçekleşebilir.

Antarktika’nın kolay ulaşılabilen topraklarındaki kaynakların giderek tükenmesi ve ekonomik gereksinmelerin artması, kıtadaki maden ve petrol araştırmalarının gitgide daha uzak bölgelere kaydırılmasını zorunlu kılmıştır. Bugünkü pazar ve teknoloji koşulları, kıtada ve kıta sahanlıklarında arama çalışmalarını yaygınlaştırmaya elverir gözükmektedir. Arama çalışmalarının, özellikle mülkiyet hakları ve imarla ilgili siyasal boyutları, bulunacak madenlerin ülkeler arasında eşit paylaştırmasından, Antarktika’nın bir dünya parkı yapılmasına kadar değişen çeşitli önerilerin ortaya atılmasına yol açmıştır.

Denizden elde edilebilecek kaynaklar, hem insanları Antarktika’ya çeken ilk neden, hem de uzun yıllar boyunca bölgedeki ticari etkinliğin tek temeli olmuştur. Avrupa ve Çin’in zengin kürk pazarlarına yönelik ticari fok avcılığı 1766’da Falkland Adalarında başladı ve kısa sürede bölgedeki öbür Alt-Antarktika adalarına yayıldı. Bu işten büyük kârlar sağlandı, ama yitirilenler de o ölçüde büyük oldu. İlk kayıtlara göre, 1780’lerin ortasında Falkland Adalarında milyonlarca fok avlandı. Bir yüzyıl içinde kulaklıfok sürüleri yok oldu. Ardından, yağı için fil foku avcılığı başladı; onların da sayısı azalınca bu kez balina avcılığına yönelindi. 20. yüzyılda da bazı balina türleri (özellikle mavi balina, çatalkuyruk ve kuzey balinası) Antarktika sularından çekildi. 1970’ler ve 1980’lerde avlanma kotaları yürürlüğe konana değin ticari balina avcılığı etkin biçimde sınırlanamadı. Çoğu fok ve balina türlerinin sayısı bugün yeniden artmaya başlamışsa da, işletilebilecek bir kaynak durumuna yeniden gelmesi olanaksız gözükmektedir.

1970’e değin sınırlı kalan ticari balıkçılık, özellikle büyük miktarlarda balık avlayıp işleyebilen fabrika-gemi kullanımının artmasıyla büyük önem kazanmıştır. Bir tür Antarktika morinasının (Nottothenia rossii) avı 400 bin tona ulaşınca, aşırı avlanmaya ilişkin endişeler gündeme gelmiştir. Kril avına duyulan ilgi de giderek artmaktadır.

Antarktika kıtasını kaplayan buz örtüsü, yeryüzündeki toplam buz hacminin yüzde 90’ını oluşturur. Bu çok büyük tatlı su kaynağı, taşıma maliyetlerinin yüksekliği dolayısıyla ekonomik değer taşımamaktadır. Antarktika’nın, tahıllar ve öteki gıda maddeleri için uzun dönemli bir derin dondurucu deposu olarak kullanılması önerisi de ortaya atılmış, ama taşıma, yükleme- boşaltma ve yatırım maliyetlerinin olağanüstü boyutlarda olması, bunun da ekonomik olmayacağını ortaya koymuştur.

Antarktika’nın olağanüstü doğal görüntüleri uzun süreden beri bilinmektedir. İlk turizm girişimi, 1958’in Ocak ve Şubat aylarında Arjantin Deniz Ulaştırma Komutanlığının Antarktika Yarımadasına düzenlediği turlarla başlamıştır. Ocak 1966’dan bu yana çeşitli noktalarda demirleyerek bilimsel istasyonları ve penguenlerin yaşadığı alanları gezen turist gemileri her yıl Antarktika kıyılarını doldurmaktadır. 1970’lerin ortalarında bölgeye turistik amaçlı gezi uçuşları da başlatılmıştır.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen _Yağmur_; 3 Nisan 2017 15:16 Sebep: kırık link / sayfa düzeni