Arama

Ramazan ve Oruç - Tek Mesaj #40

KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #40
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi

Kuran'da Ramazan Ayı ve Oruç


[Bakara 183] Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.

[Bakara 184] Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.

[Bakara 185] (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.

[Bakara 187] Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikafta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar.

İftar Duası


"Allahümme leke sumtu ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savme'l-Ğadi min şehri Ramazane neveytü, feğfirlî mâ kaddemtü ve mâ ahhartü."

"Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttum, sana inandım ve sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım ve Ramazan ayının yarınki orucuna da niyet ettim. Benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla!"

Kadir Gecesi'nin önemi


* Kur'an-ı Kerim bu gecede inmeye başlamıştır.
* Bu gecedeki ibadet, içerisinde Kadir Gecesi bulunmayan bin ayda yapılan ibadetten daha faziletlidir.
* Gelecek bir seneye kadar cereyan edecek olan her türlü hadiseler Allah'ın ezeli kaza ve takdiri ile ilgili meleklere bu gece bildirilir.
* Bu gecede yeryüzüne Cebrail ve çok sayıda melek iner.
* Bu gece tanyerinin ağarmasına kadar esenliktir, her türlü kötülükten uzaktır. Yeryüzüne inen melekler uğradıkları her mümine selam verirler.

Oruç Neye Denir?


İslâm'ın beş temelinden biri de Ramazan ayında oruç tutmaktır.
Oruç; niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından (imsak vaktinden) itibaren güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir.

Orucun Farz Oluşu


Oruç, hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır.
Orucun müslümanlara farz olduğu Bakara sûresindeki:
"Ey İman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizlere de farz kılındı. Ta ki, korunasınız" (15) âyetiyle bildirilmiş, ayrıca aynı sûrenin 185. âyetinde de "sizden kim bu aya (Ramazan'a) erişirse oruç tutsun" buyurularak oruç ibadetinin yerine getirilmesi emredilmiştir. Peygamber Efendimiz de, İslâm'ın beş temelinden birinin Ramazan ayında oruç tutmak olduğunu bildirmiştir. (16)
Birinci ayetten açıkça anlaşılıyor ki oruç, ilk peygamber Âdem (a.s.)'den itibaren bütün peygamberlere ve onlara inananlara farz kılınmıştır. Oruç, insanlığın ilk zamanlarından beri yerine getirilmesi emredilen bir ibadettir. Çünkü, ruhen arınıp ahlâken olgunlaşmak bakımından insanın oruca ihtiyacı olduğu gibi maddî ve manevî pek çok faydaları da vardır.
Anlamlarını sunduğumuz ayetlerde orucun, müslümanlara farz olduğu bildirilmiş; hasta, yolcu ve oruç tutmaya gücü yetmeyenler için getirilen kolaylıklar hakkında da şöyle buyurulmuştur:
"(Oruç) sayılı günlerdir. Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa tutamadığı günler kadar diğer günlerde oruç tutar. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir yoksulu doyuracak fidye gerekir."(17)
Bu ayette, geçerli mazereti olanların, orucu Ramazan'dan sonraya erteleyebilecekleri bildirildikten sonra sürekli mazereti olup da ömürboyu oruç tutmaya gücü yetmeyenlere bunun karşılığında fidye vermeleri emredilerek gerekli kolaylık sağlanmıştır. Ciddî ve geçerli bir mazeret olmadıkça belirli şartları taşıyan müslümanların ise bizzat oruç tutarak Allah'ın emrini yerine getirmesi gerekir.

Diğer Semavî Dinlerde Oruç


Orucun farz kılındığını bildiren Bakara sûresinin 183. ayetindeki; "Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de oruç farz kılındı..." ifadesi; orucun sadece biz müslümanlara değil, önceki ümmetlere de farz kılındığını göstermektedir.
Ancak onlara farz kılınan orucun-bazı rivayetler hariç-kaç gün olduğu, ne zaman ve nasıl tutulduğu hakkında bugün kesin bir bilgiye sahip değiliz. Çünkü, önceki ilâhî kitapların büyük ölçüde tahrif edildiği ve dinî hükümlerin ve dolayısıyle orucun da değişikliğe uğradığı bilinmektedir. Bu sebeple, oruç ibadetinin onlara farz kılınan aslı bozulmamış şekli hakkında sağlıklı bilgi vermemiz mümkün değildir.
Ancak, Hristiyan ve Yahudilerin bugün değişik şekillerdeki oruç uygulamaları bilinmektedir.
İslâm Dinindeki oruca gelince;
Kur'an-ı Kerim Allah'tan gönderildiği gibi elimizde, Peygamberimizin hayatı en ince ayrıntılarına kadar ortadadır. Bu sebeple Kur'an, orucu nasıl emretmiş, Peygamberimiz nasıl tutmuş ise o tarihten itibaren müslümanlar bu ibadeti aynı şekilde yerine getirmektedir.
İslâm'ın en büyük özelliklerinden birisi de, onun hiç bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiş olmasıdır. Bundan sonra da öyle devam edecektir.
Yüce Allah, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in ilâhî teminat altında olduğunu bildirmiş ve onu koruyacağını vadederek şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki, Kur'an'ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız." (18)

Orucun Karşılığı


Oruç tutmak suretiyle Allah'ın emrini seve seve yerine getiren mü'minlerin bağışlanacağını, günahlarının affedileceğini müjdeleyen peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"Bir kimse inanarak ve mükâfatını umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır." (19)
Lütuf ve rahmeti sonsuz olan Yüce Allah, ibadetlerimize ve yaptığımız iyiliklere en az bire on kat mükafat vereceğini bildirmiştir. Bu mükâfatın bazı ibadetlerde bire yediyüz katına kadar artırılacağını peygamberimiz haber vermiştir. Ancak oruç bununla da sınırlı değildir, onun mükâfatı çok daha fazla olacaktır.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"Âdemoğlunun her amelinin karşılığı kat kat verilir. Bir iyilik on katından yediyüz katına kadar mükâfatlandırılır."
Allah Tealâ buyuruyor ki:
-"Ancak oruç müstesna, zira oruç, doğrudan doğruya bana edilen (riya karışmayan) bir ibadettir. Onun mükâfatını ben veririm. Oruçlu yemesini, içmesini ve cinsel arzularını benim için bırakmıştır." (20)
Görülüyor ki, Yüce Allah, oruca ayrı bir değer vermiş, mükâfatının çok fazla olacağına işaret etmiştir. Çünkü oruç, büyük bir sabır ve fedakârlıkla yerine getirilen bir ibadettir. İnsanın yılda bir ay süre ile imsak vaktinden güneş batıncaya kadar en tabiî hakkı ve zorunlu ihtiyacı olan yemesini, içmesini bırakması, cinsel arzularından uzak durması sağlam bir inancın ve Allah'ın emirlerine tam bir teslimiyetin göstergesidir.
Bu sabır ve fedakârlık; Ancak Allah için yapılır. İnsanların görmediği ve vicdanı ile başbaşa kaldığı yerlerde de orucunu tutan bir mü'min, inancında samimî olduğunu ispat etmiş, büyük bir sınav kazanmıştır. Mükâfatı da ona göre büyük olacak, kat kat verilecektir.
Dünya işlerinde de görevinde üstün başarı gösteren kimseye ödülünü bizzat devlet başkanının verdiğini görürüz. Devlet başkanının verdiği bu ödül, maddî ve manevî büyük bir değer taşır. Oruç ibadetinin mükâfatı da böyledir.
Oruç ibadetini yerine getirenler, Cennete kendileri için özel olarak ayrılan bir kapıdan gireceklerdir.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"Cennette "Reyyan" denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde Cennete yalnız oruçlular girerler; o kapıdan onlardan başka hiç bir kimse giremez." (21)
Oruç ibadetini yerine getiren ve gerçek anlamda büyük bir sınav kazanan mü'min; ahirette Allah'a kavuşup mutluluğun zirvesine çıktığı gün en büyük sevinci tadacaktır.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"... oruçlu için iki sevinç vardır. Biri iftar vaktindeki sevinci, diğeri de (orucunun mükâfatını almak üzere) Ahirette Rabbine kavuştuğu andaki sevincidir."(22)
Son düzenleyen Safi; 5 Temmuz 2016 02:26