Arama

Mehmet Şadi Çalık - Tek Mesaj #1

HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
12 Aralık 2008       Mesaj #1
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Mehmet Şadi Çalık (d. 1917, Kandiye - ö. 24 Aralık 1979, Girit), Türk heykeltraş.

İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde 1940 ile 1948 yılları arasında profesör Rudolf Belling'in öğrencisi oldu. 1950-1951 yıllarında Paris'te çalıştı. Sonra, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. Alçı, tunç, demir ve tahta gibi çeşitli malzemelerle yaptığı heykelleri, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi ile çeşitli koleksiyonlarda yer aldı. Eserleri arasında, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde yer alan Atatürk anıtı. İstanbul Ticaret Odası için yaptığı bakır ve taş rölyefler, İzmir Kültür Park'taki heykelleri, Asaf Halet Çelebi büstü ve İstanbul Belediye Sarayı süslemeleri dikkat çeker. Geleneksel bir klasisizmden başlayarak gitgide daha soyut bir anlayışa yönelen Çalık'ın eserlerinde, sadelik ve açıklık ön plandadır

Şadi Çalık 1932- 1939 yılları arasında İzmir´de resim hocası Abidin Elderoğlu atelyesinde sistematik olarak desen çalışmıştır. Klasik teknik, plan, kompozisyon ve denge ilkelerini derinine içselleştirmiştir. 1939´da İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel bölümünde plastik çalışmalara başladığında üstün klasik modlaj tekniklerine hakimiyetini göstermiş, 1940´ta yaptığı ilk sipariş işi "Atbaşları" ve sayısız büst geleneksel yapı ve kompozisyonda rahat ve hızlı çalışmasının örnekleri olmuştur. İşlerini yalın bir kompozisyon ve denge belirler. Detay, ustalığın kendiliğinden yalın, mükemmel arınmış ve tek bir formla ortaya çıkışıdır. Malzemesi çamur ya da alçıyı, büyük bir hızla sanki desen yapar gibi ama emin ve kesin hareketlerle, aramadan kullanır. Büstleri olsun, İzmir Fuarı´ndaki "Yatan Kadın", İstanbul Resim ve Heykel Müzesi´ndeki "Nü", Giresun´daki "Adalet Sembolü", Konak Sineması rölyefleri olsun tümü bu esaslar üstüne kurulmuştur.

Neoklasik figürlü ve figürsüz soyut çalışmaları 50’li yıllarda yanyana sürer. Ondan istenen ve para getiren işlerin çoğu figüratiftir. Bu yüzden yaptığı heykellerde çok iyi bildiği neoklasik öğeleri ve geleneksel yapı ve kompozisyon ilkelerinin esaslarına dönüp onları yeniden yorumlayan çalışmalar yapmıştır. Neoklasik çalışmayı sevdiğini daha sonraları da görüyoruz. 60lı yıllardaki desen dizilerinin ve pişmiş toprak rölyeflerin gösterdiği gibi figüratif çalışma onun için doğa yorumundan soyuta açılan yol gibidir.

1950´de iIk soyut çalışması, alçı "Soyut Heykel", doğanın bir yorumudur. Tıpkı Henry Moore´un ömrü boyunca taşlardan, kemiklerden öğrendiğini söylemesi gibi Şadi Çalık da 1968´de Akademi dergisinde öğretmen olarak öğrencisinden ne istediğini de aynı doğrultuda dile getirir: Doğayı araştırmak ve doğayı etüd edip özümlemiş olan Antik Çağ sanatını, Mısır´ı ve Yunan´ı incelemek sayesinde plastik sanatlara girilir.

Figüratif dışavurumculuk da onun sevdiği bir şey değildir; resim ve heykel hikaye anlatmaz ilkesini savunmuştur. Heykel ve resimde yeniye her zaman ifadenin kendi öğelerinin zorlanması ile ulaşılacağını dile getirmiştir. Soyut dışavurumcu ressam Hans Hartung, Alman heykeltraş Uhlmann onu ilgilendirmiştir. Antoine Pevsner, Naum Gabo ve Max Bill´den doğa bilimlerinden hareketleri açısından başka bir hayranlık ve takdirle söz etmiştir. Daha sonraları Rothko ve Fontana, 1967 Venedik Bienali'nde gördüğü Mary Vieira onu derinden ilgilendirmiştir.

Ama Şadi Çalık´ın soyut anlayışı yalınlık, hafiflik, uçuculuktur, kütlenin çizgisel ifadesidir. Çizgi çok tutumlu kullanılması gereken ve çok sey ifade edebilen bir faktördür. Şadi Çalık, mekânda formun değerini çizgisel araştırır. 1957´de yaptığı "Minimum" kendi ifadesiyle "mekânda bir tek çizginin değerini" kavramak için bir işarettir ama daha sonra form ve mekân ilişkilerini araştıran çalışmalarını çok çeşitli ve çok boyutlu sürdürmüştür. Heykel eskizlerinde mekânı kaplayan kompozisyonlar görülür. Formların dört yandan, tavandan ve tabandan, her altı cepheden izleyicinin karşısına çıktığı mekân eşittir heykel kavramı üstüne düşünür. Daha sonra dallanıp budaklanan yerleştirme türlerinin öncüsü fikirlerdir bunlar.


Şadi Çalık sanatta araştıran bir yenilikçidir, ama biçimci değildir, "fizik"çidir. "Bizim anladığımız sanat metafizik değil, fizik sanat, yani rasyonel sanattır. Gereçlerin olanaklarını zorlayarak, deneyerek yapılan sanattır" demiştir.



02112qs


02013cj


calik