Arama


Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
13 Aralık 2008       Mesaj #26
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Alıntı:
Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı viewpost
Güneş ışınları atmosfere girdikten sonra burada karşılaştıkları cisimlerin özelliklerine göre yansımaya, dağılmaya ve emilmeye uğrar. Güneş ışınlarının atmosferde aldıkları yol uzadıkça tutulmaları artmaktadır. Yynı şekilde atmosferin yoğunluğu artttıkça yine güneş ışınlarının tutulma oranları artmaktadır. Atmosfer yoğunluğunun artması gündüz yeryüzüne gelen enerji miktarının azalmasına ve yeryüzünün fazla ısınmasını önler.

Güneş’ den dünya’ya gelen enerji, troposferde tutulur. Atmosfer olayları diye adlandırdığımız rüzgar, yağmur, dolu, fırtına vb. Olaylar hep bu en alt ve en yoğun tabakada olur.

Güneş’in iç bölgelerinde oluşan füzyon tepkimeleri sırasında, çok büyük miktarda enerji açığa çıkar. Bu enerji yavaş yavaş güneşin yüzeyine doğru iletilir ve oradan da bütün dalga boylarındaki elektromanyetik dalgalar biçiminde uzaya yayılır. Güneş sistemindeki gezegenler, büyüklüklerine ve güneş’e olan uzaklıklarına göre bu enerjinin küçük bir bölümünü paylaşırlar-geri kalanı, uzayda yayılmayı sürdürür. Dünyaya gelen ışınların yaklaşık dörtte biri, bulutlardan yansıyarak uzaya döner. Geri kalan enerjinin yaklaşık dörtte birini(%28) stratosferdeki ozon tabakasıyla troposferdeki bulutlar ve su buharı soğurur. Atmosfer in soğurduğu ışınların %90’ ı bizim göremediğimiz kızıl ötesi ve morötesi ışınlar, %10’ uda görünür ışındır. Bir başka deyişle atmosfer, güneş’ten gelen görünür ışınların onda dokuzunu engelleyemez. Yeryüzüne ulaşan bu ışınlar da onu ısıtır
Quo vadis?