Arama


Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
13 Aralık 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Özer, yaptığı açıklamada, Doğu Karadeniz Bölgesi'nin, sel ve heyelan tehlikesinin birinci derecede yaşandığı hassas bir bölge olduğunu belirtti.
Heyelan, sel ve taşkınların, Rize ve yörenin kaderi olmadığı gibi doğal afet de olmadıklarını ifade eden Özer, şöyle konuştu:
''İnsan müdahalesi olmadan, yörede bitki örtüsü, toprak ve su denge halindedir. 1940'lı yıllara kadar Rize'de çığ, heyelan, sel ve taşkın gibi olayların çok az olduğu bilinmektedir. Bu da bu yıldan sonra insanın neden olduğu bazı etmenlerin afetlere neden olduğunu ortaya koyuyor.''
Son yıllarda afetlerin artmasında bazı etmenlerin önemli rol oynadığını kaydeden Özer, şunları söyledi:
''Yörede çaylık alanlar doğal bitki örtüsünü tasfiye ederek hızla yayıldı. 1979'dan itibaren çaylık alanların genişletilmesi yasaklanmasına rağmen, meyilli alanlar da dahil olmak üzere 140 bin dekar orman alanı çaylık alanlara dönüştürüldü. Çaylık alanların erozyonu önlediği doğrudur. Ancak 2 bin 500 milimetre/yıl yağış alan bir yerde ormanı tasfiye edip tüm suları toprağa sızdırmak ve yüzeysel akışa engel olmak, heyelanların artmasına davetiye çıkartmaktır.''
-ALINACAK ÖNLEMLER-
Gerekli önlemlerin alınmaması halinde, Doğu Karadeniz'de, özellikle de Rize'de geçmiş yıllara göre daha çok can ve mal kaybına neden olabilecek sel, taşkın ve heyelanların meydana gelmesinin kaçınılmaz olacağını savunan Özer, şunları kaydetti:
''Çay üreticileri, bahçelere düşen fazla suyu akıtıcı kanallar yapmalıdırlar. Yüzde 50'den fazla meyilli arazilerde çay bahçesi yapılmamalı. Böyle alanlardaki çay bahçelerinin ormana dönüştürülmesi desteklenmelidir. Köy yollarının güzergahının seçimi heyelan riski dikkate alınarak yapılmalı. Yol inşaatları en az seviyeye indirilmelidir. Taş ocakları etkin bir şekilde denetlenmelidir. Bölgede geliştirilecek her proje daha az kayaya ihtiyaç duyulacak şekilde oluşturulmalıdır.''
Quo vadis?