Arama

Sahipsiz Mektup'lar - Tek Mesaj #45

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #45
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
aşk kağıda dökülmüyor!!
Nasil bir yazgiydi bu, yazani yazdirani belli olmayan? Hangi kader çizgisiydi yollarini kesistiren? Hangi rüzgarlardi o güzel kadini, onun sakin küçük dünyasina getiren? Onu sakin denizlerden sürükleyip firtinali okyanuslara atan? Sirasi miydi bu askin, o ununu elemis elegini asmis, tüm sevdalari sürgünlere göndermisken?

Hangi acimasiz yazgiydi, onu yeniden aynalara baktiran. O aynalar ki, hiç yalan söylemeyi bilmezlerdi. Geçen yillarin birktigi izleri insanin yüzüne acimasizca vururlardi. Azaltamazdi ki kalan saçlarindaki aklari, yüzündeki çizgileri. Küçülüp, eriyordu, o güzel kadinin bellegine kazinmis resminin yaninda. Utaniyordu sevdasindan, askindan. Ona giden yollardaki uçurumlar, engeller büyüyordu. O, giderek uzak ve erisilmez bir tanriça oluyordu. Kâr etmiyordu hiçbir sey; bilge teselliler, kitaplarda okuduklari.

Ister itiraf etsin, ister etmesin, düstügü durumun bir tek tanimi vardi ve o da askti, sevdaydi. Ve o ömrümde hiç böyle sevdalanmamisti. Bu sevda, platonik, romantik gibi kliselere sigmayan bir sevginin ürünüydü. Sözcüklerle tanimlanamayan, gece gündüz her saat, her an onu düsündüren, ona özge bir sevdaydi. Ah, bu yürek degil miydi onu yakan, bu onulmaz sevdalara düsüren. Sevginin o mütis gücünü bu sevda ile ögrenmisti yeniden. Sevdigiyle sadece ayni mekanlarda olabilmenin bile ne büyük bir mutluluk oldugunu, onun sadece telefondan duyulan sesinin bile tüm gökyüzünü maviye çevirebilecegini, karanliklari aydinlatabilecegini bu sevda ile yasamisti. Ve askin insana çilginliklar yaptirabilecegini yeniden ta kaninda hissediyordu.

Asik oldugu kadinla olan en kisa ayriliklar bile ona dayanilmaz geliyordu. Simdi o yine uzaklardaydi. Ve ona olan hasreti aralarindaki mesafeler artikça artiyordu. Üstelik günlerdir ondan haber alamamak kendisini deli ediyordu. Ona merhaba diyebilmek, bir tek sözcük de olsa sesini duyabilmek için her yolu deniyordu. Ama tüm çabalari sonuçsuz kaliyordu. Gece gündüz, her an onu düsünüp ona ulasamamak, korkunç bir izdirapti. Kahrolmaktan baska hiçbir sey gelmiyordu, elinden. Bu griler grisi, mavi yoksunu gökyüzünün altinda çildirasiya özlüyordu o kadini, onun gözlerini, gözlerinin rengini, gülüsünü.

Ayrilik acisiydi bu, kolay degildi üstesinden gelmek. Haykirsaydi sevgisini pencerelerden, bagirsaydi adini sokalara, diner miydi acilari? Yilin son günde yagan karin beyazina dökseydi karanliklarini, aydinlanir miydi içi? Batmakta olan günesin kizilligina, sütmavisi kesilen gökyüzüne çizseydi askini, azalir miydi o kadina olan özlemi? Kalemini kanina batirip ak kagitlara yazsa bu aski, biter miydi hasret?

Bu son ayrilik, onu genç kadina olan sevgisini sorgulamaya zorluyordu. Akli, bu sevdanin, hiçbir gerçekliginin ve geleceginin olmadigini söylüyor; kendisi için hiçbir sey ifade etmedigin, senin sevdana gereksinimi olmayan o kadini neden seviyorsun? diye soruyordu. O ve kalbi akilina karsi inatla direniyorlardi. "Evet, deger", diyordu, "yüz kere, bin kere deger!". Çünkü o kadin yasamindan çiktiginda kendisini tekrar ölü hayatlarin, mavisi ve günesi olmayan günlerin bekledigini biliyordu. "Deger" diyordu, "herseye deger! Ugruna ölmeye, çilginliklar yapmaya, deli divane olmaya, Kerem gibi yanmaya deger!"

Niçin mi? Sadece o kadini görebilmek için, sadece sesini duyabilmek için, sadece güzel gözlerine bakabilmek için, o sicak, o çocuksu gülüsünü yasayabilmek için. Onu görünce heycanlanmak, onunla konusurken toy bir delikanli gibi ne söyleyecegini, ne diyecegini sasirmak için. Onunla birlikteyken, onu düsünürken tüm dünyayi, tüm kaygilari unutabilmek için.

Tektarafli sevdalarin seveni acilara bogabilecegini ta basindan biliyordu ve o acilari ak kagitlara dökerek, siirlestirip, öykülestirerek yenebilecegini düsünmüstü. Ama bunun olanaksiz oldugunu kisa zamanda anlamisti: Gerçek ask kendini yazdirmiyor, kagida dökülemiyordu. Ve o aska tutsak, asik oldugu kadin ona yasak olsa da, aska ihanet etmemek için; insani insan yapan o yüce duygudan yana olmak için; belki de sadece "onu seviyorum, o halde yasiyorum!", diyebilmek için, sonuna kadar direnecekti.