Arama


Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
15 Aralık 2008       Mesaj #3
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
Bağımlılığa Sebep Olan Etkenler



Hangi yaş grubu çocuklar bu tedaviye katılıyor?18 yaşına kadar çocuk ve ergen kapsamında hizmet veriyoruz. 18 yaşın üzerindeki bireyler AMATEM kliniğinde tedavi oluyorlar. 12 ile 18 yaş arası madde bağımlılığı daha fazla görülüyor. Dönem dönem 10-11 yaşındaki çocuklarda tedavi amacıyla yatırıldı. Madde bağımlılığı, ömür boyu sürecek bir tedavi, uçucu madde bağımlılığı organik düzeyden ziyade psikolojik bir bağımlılık. Esrar, eroin, ekstazi ve karışık maddelere bağımlılıkta organik bir boyut da var. Dolayısıyla tedavi görenlerin uzun bir süre takibi gerekiyor. Madde kullanılan yerler ve madde kullanan kişilerden uzak durmaları gerekiyor. Her an yeniden maddeye dönme riski altındalar. Burada ailenin bilinçlenmesi, ailelerin yaklaşımı ve tedavi sürecine aktif katılımı çok önemli. Ben de sosyal hizmet uzmanı olarak ailelerle ilgili çalışmalar yapıyorum ve bunun önemini özellikle vurguluyorum. Çocuk aileye yeniden kazandırılmazsa, aile içi sorunları çözülmezse, çocuğun toplumsal hayata katılımı aile desteklemezse, çocuk her an yeniden madde kullanmaya başlar ve madde kullanımı yetişkinlik döneminde de devam edebilir.

Ekonomik durumu yüksek düzeyde olanda ailelerin çocuklarında da madde bağımlılığı görülmektedir. Bunun nedeni nedir?
Elbette, burada şunu vurgulamak lazım; aile ilişkileri çok önemli. Eş ilişkileri çok önemli. Özellikle ekonomik düzeyi yüksek, eğitim düzeyi yüksek ailelerde karı-koca arasındaki iletişim sorunları, parçalanmış anne-baba sorunları neticesinde çocuk psikolojik olarak etkileniyor. Aileden uzaklaşıyor, anne-babadan uzaklaşıyor. Çünkü çocuk, anne ve babanın çatışma alanı haline geliyor. Karı-koca kendi arasındaki çatışma ve problemi çocuk üzerinden gidermeye çalışıyor. Dolayısıyla çocuk, sorunun bir parçası haline geliyor. Bu çocukta uyum ve davranış sorunlarına yol açıyor. Uyum ve davranış sorunları olan çocuk da, maddeye yöneliyor. Yani, sorunun odağında aile ve ilişkileri var. Karı-kocanın kendi arasındaki uyumu, ahengi, paylaşımı var. Eğer bu sağlıklı bir şekilde organize edilebiliyorsa eşler arasında, sağlıklı nesiller, sağlıklı çocuklar yetiştirebilmemiz mümkün. Ama burada bir kriz, bir çatışma, burada bir sorun oluyor ve çözümlenemiyorsa, o zaman çocukta uyum-davranış sorunları ve madde bağımlılığı ortaya çıkıyor.

Madde bağımlılığına yönelen çocuklar arasında anket vs. bir çalışma yapıldı mı? Yapıldıysa bulgular nelerdir?
Tabi, elbette. Madde bağımlılığına başlamanın bir çok nedeni var. Merak, arkadaş grubu, çocukların arkadaşlarına hayır diyememesi. Çocuğun arkadaşları tarafından sürekli manüple edilmesi ya da çocuğun örtülü bir depresyon geçirmesi, aile içi sorunlar; bunların hepsi çocuğun madde bağımlılığında bir etken, sebep. Bu nedenlerin hepsi ya da sadece biri; çocuğun merakı, arkadaş grubu. Aile içerisinde anne ya da babadan birinin madde bağımlısı olması, alkol bağımlısı olması da oldukça büyük etki eder. Madde bağımlılığını genetik bir nedene bağlamaya ilişkin elde yeterli kanıt yoktur. Ama özellikle, çocuğun modelleme ile ilişkisine bağlayabiliriz. Çocuk ya arkadaşından birini model alacak ya da anne babasından birisini model alacak. Çocuğun çevresinde ve ailesinde böyle modeller varsa, maddeye yönelme riski çok daha yüksek. Ailede sigara içen ebeveynin olması, çocuğu sigara bağımlılığına yatkın olması haline getiren en etkin sebeplerden birisi.




Çocuğun sosyal faaliyetlerle yaşantısını dolduramaması da etken sanırım
Kesinlikle. Bu çok önemli bir şey. Türkiye’deki eğitim sistemini sorgulamak gerekir burada. Türkiye’deki eğitim sistemi bilgiyi yüklemek şeklinde. Halbuki çocuklarımıza bilgiyi nasıl kullanabileceğini vermeliyiz. Çocuğumuzu geleceğe ve hayata hazırlayabilmeliyiz. Dolayısıyla burada bilgiyi kullanabilme becerisi, sosyal beceri – davranışsal beceri çok daha önemli. Özellikle çocuklarımıza oyun alanları, spor, sanat, kültür, edebiyat alanları oluşturmalıyız. Çocuklarımız ilköğretimden itibaren sanat ve kültür alanlarında etkin bir yer edinmelerini sağlamalıyız. Enerjisini harcayacak bilinçli, sağlıklı alanlara bulamayan çocuk, bilinçsiz ya da sağlıksız alanlara yöneliyor. Çocukluk ve ergenlik çağı potansiyel ve güçlü bir enerjiyi temsil eder. Dolayısıyla çocuğun sağlıklı bir şekilde bu enerjisini harcayacak alanlar oluşturmak bizim görevimizdir. Sadece kamu kurumlarına, yerel yönetimlere değil, sivil toplum örgütlerine de büyük görevler düşüyor. Mahallemizde, sokaklarda dolaşan kimsesiz çocuklar, anne-babasız çocuklar ya da mendil satan, arabaların camlarını silen çocuklar. Biz onlara para vererek, mendil alarak onlara onay veriyoruz, takdir ediyoruz. Bu şekilde davranışlarının pekişmesini sağlıyoruz. Böylece çocuğun sokağa itilmesini güçlendiriyoruz ve madde bağımlısı olma riskini arttırıyoruz. Ne yapmalıyız peki? Toplumumuz, bu alanda hizmet veren kuruluşları bilmek zorunda. Sosyal Hizmetler il Müdürlüğü’nü, Emniyet’te Küçükleri Koruma Şube Müdürlükleri’ni bilmek zorunda. Milli Eğitim Müdürlükleri’ne bu çocukları haber vermek zorunda. Bu kuruluşları harekete geçirmek ve işbirliği yapmalarını sağlamak zorunda. Kendi başına çözüm üretemiyorsa, gece saat 11’de mendil satan bir çocuğu görüyorsa, Küçükleri Koruma Şube Müdürlüğü’ne bildirmeliyiz. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nde Korunmaya Muhtaç Çocuklar Şube Müdürlüğü’ne bildirmeliyiz. Belediye’de Zabıta’ya haber vermeliyiz. En azından harekete geçirmeliyiz.Çocuklara onay verir, takdir edersek, sokakta bulunmalarını pekiştiririz.