Arama


Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
16 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Tasavvufun ana düşüncesi şudur :

Yaradılış diye bir şey yoktur varlık birliği vardır. Varlık evrende ne varsa canlı cansız tümünde belirmektedir. Ne başlangıç vardır ne sonvar olan varlığın belirtileridir.. İnsan da hayvan da bitki de maden de aynı varlığın çeşitli görünüşleridir. Hiçbir şeyin kendine özgü bir varlığı yoktur..

Yukarıdaki Herakleitos’un düşüncesi ile tasavvuf düşüncesindeki ortak noktalar açık seçik bir şekilde görülmektedir..

Tasavvuf bilginleri akılcı ve bilimsel düşünür. İslam kurallarını akla ve çağlarının bilimsel verilerine göre yorumlamışlardır..

İlk tasavvufi düşünceler şöyle özetlenebilir.

Tanrı kitabında ben her şeyi kapsarım ben insanı ruhumdan üfledim. Önce ve sonra açık ve gizli benim. Yüzünüzü nereye dönerseniz beni orada görürsünüz demektedir. Bu sözlerin açık anlamının altındaki gizli anlamı her şeyin tek varlığın ürünü olgusudur. ( VAHDET-İ VUCUT ). Ama peygamberler karşısındakilere akıllarının alabileceği kadarını söyleyebilir. Putlara tapıldığı bir çağda o taşların bile gerçekte tanrının bir tezahürü olduğunu elbette söyleyemezlerdi. Gerçek anlamın bir süre gizlenmesi din iyice oturunca ve akıllar geliştikçe alıştıra alıştıra açıklanması gerekiyordu. Hz.Ali de bu gizli anlamları Peygamberden açıkça öğrenmişti. O da bunları açıklayamazdı. Ki onun sıfatlarından birisi de SIRRULLAH’dır. Hz. Ali’nin torunu Zeynelabidin de şöyle diyor. “ Nice bilim cevheri var ki eğer onları açıklayacak olsam beni puta tapmakla suçlar kafamı kesersiniz..

Bu ana düşünce gittikçe gelişerek tam bir maddecilik karakteri göstermektedir. “ Her şey tek şeydir. Ne başlangıç vardır ne de son ne yaratan vardır ne de yaratılan evrendekilerin tümü aynı varlığın tezahürleridir. Daha açık bir değişle aynı varlık.”

XIV. yüzyıl mutasavvufu Şayh Bedrettin Varidat adlı yapıtında ağacın ben tanrıyım demesi bir insanın da bu sözü söyleyebileceğini gösterir. Değil mi ki bütün evren Tarının görünüşüdür o halde kim ben O’yum derse yalan söylemiş olmaz..

Tasavvuf felsefesini “ Hiçbir şey yoktan var olmaz “ Parmanides ile “ Her şey karşıtı ile gelişir “ Heraklietos’un yaklaşımlarından etkilenmiştir..

Ben Tanrıyım diyen MANSUR..

Suyun rengi kabın rengidir diyen Cüneydi Bağdadi..

Tanrıyı görmek isteyenler eşyaya bakın diyen Muhuddin-i Arabi’nin bu sözleri gibi kimi tasavvuf bilginlerinin açık sözleri islam tasavvufundaki Tanrı ; evrenin toplamından başka bir şey değildir diyen Panteizme yaklaşmaktadır..

Muhyiddin-i Arabi ( 1165-1240 ) İrfan Aynası adlı yapıtında şöyle der. “ O bir elçi gönderdi. Kendisinden endisiyle kendisine..
“ Şu manaları da unutma ; Ezel şu andır ebed şu andır kıdem şu andır Yani ; Ezel ebed ıdem şu içinde bulunduğumuz ve göz açıp kapayacak kadar bir zaman içinde elden çıkardığımız vakte sığdırılmıştır. İŞ BU VAKTİN İÇİNDE KENDİNİ ARA..

Araz cevher ne varsa ; yani öz çekirdek ve bu çekirdeklerin sonradan meydana getirdikleri ki bunlar MÜKEVVENAT tabir edilir. Bütün bunlar Hakkın vücududur. Varlığıdır. ( Mükevvenat- yaratıklar varlıklar. ) Bütün bunların sırrı bir zerrenin içinde saklıdır. Zerrelerden herhangi birinin sırrı çözülsün işte o zaman görülecektir ki bütün mükevvenatın sırrı meydandadır..

Yüce Tanrının zatına bağlı sıfatlar her an bir değişik şekil almaktadır.

Şeyh Bedrettin ( 1357-1420 ) Varidat adlı yapıtında “ Her nesnede hatta her zerrede bütün alemler mündemiçtir. Görülmez ki tasavvuf itibariyle bir tanede bir ağacın hepsi gizlenmiş olduğu gibi tane dahi ağacın her cüzünde gömülüdür Alemler de böyledir. Bütün cüzleriyle kendi aslında o asıl da alemlerin her birinde mevcuttur.. Öyleyse bütün alemler her zerrede bulunduğu şüphesizdir. HER GÜZEL ŞEY CENNET VE HER KÖTÜ ŞEY CEHENNEMDİR
Quo vadis?