Arama


_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
20 Aralık 2008       Mesaj #44
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi

Veziri Feda Edin

Yaşamın kimsenin bilmediği bölümünde, birtakım mihenk taşları var. Oradaki düşüncelere, gerçeklere ve kavramlara zaman zaman yeniden başvururum; tıpkı bir yolculuğa çıktığımda haritaya baktığım gibi. Bu hazineler arasında bir de satranç dünyasından ilginç bir öykü yer alır. Uluslararası bir yarışmada Frank Marshall satranç tahtası üzerinde o güne kadar gelmiş geçmiş en güzel hamlelerden birini yapmıştı. Usta bir Rus oyuncu ile yaptığı kritik bir karşılaşmada Marshall’ın veziri ciddi bir saldırı ile karşı karşıya kalmıştı. Birkaç kaçış yolu vardı ve vezir en önemli oyunculardan biri olduğu için izleyiciler Marshall’ın geleneksel aklın yolundan gideceğini ve vezirini güvenli bir kareye çekeceğini düşünmüşlerdi.
Marshall derin bir düşünceye daldı, oyun kurallarının kendisine tanıdığı düşünme süresini sonuna kadar kullandı. Vezirini kaldırdı, bir an durdu ve götürüp en olmayacak kareye koydu.

Marshall vezirini feda etmiş, ancak en umutsuz durumlarda yapılabilecek bir hareket yapmıştı, oysa onun koşullarında bu düşünülemeyecek bir hamleydi.
Sonra Rus oyuncu da, izleyiciler de Marshall’ın aslında çok akıllıca bir hamle yaptığını anlamışlardı. Evet, rakibi şimdi vezirini alacaktı ama çok kısa sürede de oyunu kaybedecekti. Kaçınılmaz yenilgiyi gören Rus oyuncu oyunu verdi.
Marshall vezirini feda ederek, görülmemiş ve gözüpek bir şekilde zafere ulaşmıştı.

Benim için Marshall’ın oyunu ka­zanmış olması önemli değildi. Hatta veziri feda ettiği hamlesini yapmasının da önemi yoktu. Bana göre önemli olan, Marshall’ın standart düşünce yolunu yeterince uzun bir süre ile askıya almış olması ve bu süre içinde böyle bir hamlenin olasılığından bile keyif duymuş olmasıydı. Oyunun geleneksel ve kalıplaşmış modellerinin dışına bakmış, yalnız ve yalnız kendi değerlendirmesine dayanarak hayali bir riski hesaba kalabilmişti. Oyu­nun sonucu ne olursa olsun, kazanan kesinlikle Marshall’dı.
Benim yaşamımın kullanma ta­limatında şöyle bir cümle yer alır: “Veziri feda etme zamanının gelip gelmediğine bakınız.” Bu kavram hiç beklenmedik anlarda karşıma çıkıverir.

Hani çocuklar için kutu içinde çeşitli büyüklük ve şekillerde tahta parçalardan oluşan bir oyuncak vardır. Bundan birkaç yıl önce Seattle’daki Lakeside School’da sanat dersleri verirken, bir dönem başında bu oyuncakları kullanarak bir sınav yaptım. Öğrencilerimin yaratıcılığı hakkında bilgi edinmek istiyordum, Bir Pazartesi sabahı her öğrencinin önüne bu oyuncaklardan bir kutu koydum ve kısa, belirsiz bir cümle ile ödevlerini verdim: “Bu oyuncaklarla bir şey yapın. Bugün için 45 dakikanız, hafta boyunca diğer günlerin her birinde de 45 dakikanız var.”

Birkaç öğrenci başlangıçta herhangi bir girişimde bulunmadı. Bu iş onlara önemsiz görünmüştü. Sınıfın geri kalanının ne yapacağını görmek için beklediler. Birkaçı kullanma talimatını okudu ve kutunun içinde verilen örnek modellerden birine göre bir şeyler yaptı. Bir başka grup kendi hayal güçleri ile ortaya bir şeyler çıkardı.

Bu deneyi kaç kez yapsam en az bir öğrencinin çıkıp verdiğim takımın sınırlarından kendisini kurtararak sınıfta oraya buraya dağılmış kalemleri, ataşları, ipleri, defter kağıtlarını ve bulduğu diğer her türlü malzemeyi de kullanma­sını beklerim.

O gün de, sınıfta böyle bir öğ­rencinin var olduğunu gördüm ve çok sevindim. İşte, olağanüstü yaratıcı bir beyin iş başındaydı. Ondan öğreneceğim bir şey vardı. Onun varlığı, sınıfta bana yardımcı olacak ve yaratıcılığını diğer öğrencilere de bulaştıracak hiç beklemediğim bir asistanım olduğu anlamına geliyordu. Onun ve ona benzeyen diğer öğrencilerimin hep “vezirlerini feda ettiklerini” düşündüm.

Bazen alışılmışın dışına çıkmayı düşünmek gerekir. Bunun için öğ­renci olmak ya da satranç oynamak gerekmez. Ne zaman yaşam size bir kutu oyuncak sunup bir şeyler yapmanızı istediğinde, vezirinizi feda etmeyi de seçeneklerinizin içinde düşünün.

Robert Fulghum
Son düzenleyen Safi; 20 Haziran 2016 03:57