Arama


Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
21 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Jeofizik Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Melih Baki, son 10 yılda meydana gelen depremlerin yol açtığı can ve mal kayıplarının dışında ülkeye verdiği ekonomik hasarın yaklaşık 33 milyar dolar olduğunu bildirdi.

Baki, Adana-Ceyhan depreminin 9. yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, ülke coğrafyasının tarihte onlarca medeniyete ev sahipliği yaptığını ve bu medeniyetlerin kurduğu kentlerin depremlerde yıkılıp yok olduğunu ifade etti. Son 10 yılda oluşan depremlerin beklenenden daha çok can ve mal kayıplarına yol açmasına rağmen hiçbir siyasinin konuyla ilgili çözüm önerisinde bulunmadığını savunan Baki, "Bugüne kadar depreme dayanıklı yapı tasarımlarıyla ilgili imar yasaları Meclis'e taşınmadı. Depremle ilgili yargı kararları sonuçlanmasına rağmen hala ilgili mevzuatlarda yer almadı" dedi.

Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Teknik Uygulama Araştırma Müdürlüğü ve Yapı İşleri Genel Müdürlüğü'nün çıkardığı onlarca genelgenin birbiriyle çelişkili ve halen yürürlükte olduğunu ifade eden Baki, "Bu genelge kirliliği sanki hiç deprem geçirmemiş ve deprem coğrafyasına sahip olmayan bir ülkedeymişiz gibi duyarsızlık, ilgisizlik ve bilinçsizlik had safhaya ulaşmıştır" diye konuştu.
Son 10 yılda meydana gelen depremlerin yol açtığı can ve mal kayıplarının dışında ülkeye verdiği ekonomik hasarın yaklaşık 33 milyar dolar olduğunu vurgulayan Baki, "Türkiye risk altında ve depremlere direnmek zorundadır" dedi.

Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Mehmet Tatar da yaptığı açıklamada, deprem zararlarının azaltılmasının, her şeyden önce bu konudaki temel politikanın saptanmasına bağlı olduğunu ifade ederek, "Depremden sonra çare arama politikası yerine, deprem öncesi önlemleri içeren halkın yararına bir deprem politikası oluşturulmalıdır. Depremlerden en az zararla kurtulmak ve gerekli önlemleri almak elimizdedir. Bir an önce gerekli yasaların çıkartılmasının yanı sıra sağlıksız ve çarpık kentleşmeye yol açan imar affı yasalarının çıkartılmaması gerekmektedir" şeklinde konuştu.

Eğitime yatırım yapılmadıkça afetlerle baş edecek afet kültürüne sahip bir toplumdan söz edilemeyeceğini vurgulayan Tatar, şunları söyledi:
"Ulusal afet politikalarımız, her şeyden önce zarar azaltma stratejisi üzerine kurulmalıdır. Afet zararlarının azaltılması ve ülkemizdeki yerleşimlerin afetlere karşı güvenlikli hale getirilmesi ise ara vermeden kararlı bir şekilde sürdürülmesi elzem olan, geniş kapsamlı, toplumsal olarak içselleştirilmiş "afetlere karşı mücadele kültürü" ile desteklenmesi gereken toplumsal bir hedeftir. Bu yolda teknik, sosyal, yasal, kurumsal ve ekonomik boyutlarıyla sağlamlaştırılmış çağdaş bir afet yönetim sistemi
oluşturulmalıdır. Ancak bu sistemin oluşturulması için merkezi ve yerel yöneticilerin kararlılığına ve bilimsel açılımlara sahip çıkmalarına ihtiyaç vardır. Bu nedenle merkezi ve yerel yönetimlerde kamusal erk kullanıcılarının, Dünya Bankası güdümlü piyasacı politikalar yerine kamu yararı ve bilimsel kriterler çerçevesinde bütünsel afet politikalarına duyarlılık göstermeleri; ve buna uygun davranmaları gerekmektedir."

İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Ali Olgun da yaptığı açıklamada, iktidarların halkın tevekkül anlayışını da kullanarak ne zaman olacağı belli olmayan bir riske karşı yeterli tedbir almadığını söyledi. Olgun, "Mevcut kullanımda olan yapılarda bu böyle olduğu gibi inşa sürecindeki yapılar için de yeterli denetim organları oluşturulamamıştır. 19 ilde 6 yıldır pilot uygulaması yapılan yapı denetimi sistemi ise kendi içinde birçok özürler taşımaktadır. Bugün geldiğimiz noktada yapı denetimi,
'belediyelerdeki ruhsat formalitelerinden biri' konumundadır. Birçok belediyemizde projeyi teknik yönden kontrol edecek mühendis bulunmamaktadır. Mevzuata aykırı olarak yapılan kırımlar, yapı denetim firmalarının sağlıklı denetim yapmasını, yeterli ve fiilen teknik eleman çalıştırmasını zorlaştırmaktadır" dedi.

Yapının kamu adına denetiminden sorumlu belediyelerin ve mevcut yapı denetim sisteminin görevlerini layıkıyla yerine getiremediğini savunan Olgun, "Depremin bir felaket olmasını, ancak biz kaliteli yapı üretimlerini isteyen ve bunu her platformda zorlayan vatandaşlardan oluşan bir toplum olursak, siyasetçilerimiz ve belediyelerimiz bilimin ışığında, topluma olan görevlerini ivedilikle yerine getirirse engelleyebiliriz. Unutulmamalıdır ki, toplumumuza maddi ve manevi büyük acılara neden olan depremler
değil; mühendislik kurallarına uygun olmadan yapılmış yapılardır" şeklinde konuştu.

27 Haziran 1998 tarihinde meydana gelen depremde, 145 kişi hayatını kaybetmiş, bin 517 kişi yaralanmış, 48 bin az hasarlı, 19 bin orta hasarlı ve 9 bin ağır hasarlı olmak üzere 76 bin konut ve işyeri hasar görmüştü.
Son düzenleyen Safi; 26 Ekim 2016 02:10
Quo vadis?