Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Tek Mesaj #6809

ayabakan - avatarı
ayabakan
Ziyaretçi
27 Aralık 2008       Mesaj #6809
ayabakan - avatarı
Ziyaretçi
Sen İstanbul'u Bilmezsin

sen İstanbul'u bilmezsin çocuk
hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi
resimlerden tanırsın asma köprüleri
camileri çeşmeleri
şarkılardan:
Çamlıca 'yı, Kanlıca' yı, Boğaziçi'ni
İstanbul'da yağmur nasıl yağar sicim sicim
nasıl sele dönüşür caddelerde, kar
nasıl çiğnenir ayaklar altında
umut umut
bilemezsin
bilemezsin denizin sarı-yeşil, mavi-mor rengini
hele bir de vurdu mu lodos
azdı mı köpük köpük dalgalar
tanıyamazsın martıların sesini

sen Beyoğlu'nu bilmezsin çocuk
hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi
tarihi, vitrinlerde sergiler gibi
bir renk cümbüşü insan seli
arka sokaklarda yaşananları gizlercesine
sır perdesi
örtünce cibinlik gibi karabasan gece yürekleri
bir yerde birilerinin sızlar gözbebekleri
yitirilmiş gençlik midir
gelinlik midir?
o da bilmez ki!
kimse sordu mu acaba
ilk aşkı kimdi?
ya da;
yaşayabildi mi;?

sen İstanbul'u bilmezsin çocuk
hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi
ayağında delik deşik ayakkabısı bir çocuk, çorapsız
sırtı donmuş, tek gömlek, kazaksız, hırkasız
kim bilir, hangi han kapısında sabahladı kaç gece
ya da hangi köprü altında rüzgarla koyun koyuna
bilemez sorsan
son yemeği hangi öğündü, neydi, kiminle?
ve en son sarılışı anasına ne zamandı şefkatle
kimse sordu mu acaba ilk oyuncağını, neydi
tinerden önce
ya da neydi aradığı...

sen İstanbul'u bilmezsin çocuk
hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi
umutların nasıl bir gecede kondu 'ya döndüğünü
ve bir sabahın seherinde nasıl yıkıldığını gözyaşlarıyla
bilemezsin gökdelenlerde kimler yaşar ne yapar
caddelerde bu koşturmaca niye, nereye
açılan pankartlarda ne yazar üniversiteli
ne ister memuru, işçisi, emeklisi, işsizi
sen İstanbul'u bilmezsin çocuk
hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi

bir büyük düştür İstanbul
bir tiyatro sahnesi
taş, altın oldu mu? bilemem ama
umutlar çoğu kez ayak altında ezildi
sen İstanbul'u bilmezsin çocuk
hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi

Sensizlik Sonsuzluk

güneş batar
yıldızlar doğar
mevsimler gelir
mevsimler geçer
rüzgar eser
ümitler diner
çiçekler tomurcuk açar
yapraklar solar
yıldızlar kayar
insanlar ölür
zaman durur
renkler oluşur
gözyaşı akar
insan olgunlaşır
ağızdan çıkan sözcüklerle
hayat anlamlaşır...
sen imkansızdın ve onun için vazgeçilmezdin
ne kadar hata yaparsan yap
ne kadar beni üzersen üz
bir tek sen değişmezdin
bakışların, gülüşün, ellerin
bir tek senin yerin sabittir gönlümde...
zamanın durduğu, cümlelerimin anlamını yitirdiği anda çıkmıştın karşıma
şimdi ise bitmiş bir cümlenin sonundaki nokta gibisin
ne başın belli ne sonun
tek bildiğim sensizliğin sonsuzluk olduğu
Son düzenleyen ayabakan; 27 Aralık 2008 17:53 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi