Tipik bir sonbahar akşamıydı,inceden inceye soğuk bir rüzgar esiyordu, hava çoktan ağarmıştı. Sokak lambalarının loş işığıydı sadece caddeleri aydınlatmaya çalışan, onlarında sanki her akşam çalışmaktan yorulmus artık bu uğraştan bıkmış, vazgeçmiş gibi bir halleri vardı, öyle boynu bükük yoldan gecenleri izliyorlardı.
Murat isten az önce çıkmış, yavaş yavaş yürüyordu şehrin bomboş sokaklarında. Murat mantosunun yakasını iyice kapatmış esen serin rüzgardan korunmaya çalışıyordu. Düşünceliydi, kaşlar çatık sigara üstüne sigara yakıyordu. Sigarası tek dostu olurdu böyle karanlık gecelerinde, ona yoldas, sırdaş olurdu böyle uzun böyle hedefsiz yürüyüşlerinde. Baharda tutunduğu daldan kopmuş, rüzgarda savrulan, sararmış solmuş yapraklar gibiydi. İçtiği her sigara gibi dertlerinin azaldığını sanırdı bazen, sigarasının dumanı gibi içindeki tüm zehri atabileceğini ümit ederdi böylece, ama her yakttğı yeni sigarayla yanıldığını her defasında yeniden anlar, herdefasında yeniden kahrolurdu. Herşeye rağmen yinede severdi yürümeyi akşamın karanlığında, o karanlığı severdi, geceyi severdi, kısacası geceye sığınmayı severdi. Bazen bilmediği sokaklara dalıp kaybolur gider, hiç istifini bozmadan yoluna devam ederdi, ezbere bildiği sokaklarda yürür gibi. Ama bu aksam kendini karanlığa daha bir mahkum, daha bir mapus hissediyordu. Bir başka dertliydi, bir başka hüzünlüydü, elinden sigarası hiç düşmüyordu. Sanki attığı her adım onu mutsuzluğa, umutsuzluğa götürüyordu, çıkmaza doğru yol alıyordu sanki. Nerde olduğunuda bilmiyordu, ama alışık olduğundan olsa gerek, bu durumu hiç umursamıyor, dert etmiyordu. Onun asıl derdi başkaydı, olanları düşünüyor, düşündükçe gözleri dolu dolu oluyor, ağlamamak için kendini zor tutuyor, kendine güçlükle hakim olabiliyordu. Ağlamayı gururuna yediremediğinden, veya erkeliğe yakışmadığını düşündüğünden değildi gözyaşlarını zorla gözbebeklerinde hapsedişi. Güçlü bir erkek sadece bilekte yiğit olan değildi ona göre, çekinmeden sevdiğinin önünde diz çöküp ağlayabilen erkekte güçlüydü. Yinede kendini salıvermeyecekti. Herşey bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden, düzensiz, karmakarışık, saçmasapandı herşey, gerçi buda tam onun ruh halini anlatmıyormuydu sanki? Öylesine dalmıştı ki maneviyatlar, düşünceler diyarına, etrafını, madde olan hiçcbirşeyi gözü görmüyordu, maddiyata da pek deger veren bir insanda değildi zaten Murat. Tek dikkatini çeken o her gece ufukta gördüğü, bakıpta hayallere daldığı, tüm umutlarını bağladığı, o en parlak, o en güzel, o hepsinden farklı, o Murat’ın Mehtap adını verdiği yıldızın gökyüzünde görünmüyor oluşuydu, belliki Murat’a epeyce gönül koymuştu.Mehtap Murat’la ayni işyerinde çalıçan çok güzel bir kızdı. Esmer teniyle, uzun kahverengi saçlarıyla, büyülü o gözleriyle çok derinden etkilemişti Murat’ı. Fakat o büyülü gözlerinden, gülden güzel gülüşünden öte Mehtaptı Murat’ın gönlünde asıl yar eden, Mehtap’ın çok zeki, bilgili, nerde nasıl davranılması gerektiğini bilen kısacası hanımefendi, edepli bir kız oluşuydu.Dış görünüşünden öte tatlı sözünü, özünü, değil kalbini sevmisti. Gönlünü cok fena kaptırmıştı Murat, seviyordu, hatta ömründe ilk defa tüm derdi ve nesesiyle , tüm kutsaliyetiyle Ask denilen o sihirli, o sinirsiz, o amansiz deryada yüzüyordu, fakat bu siralar kendini bogulacak gibi hissediyordu sanki, bundan kisa süre önce hic yerine tartimislar, dargin ayrilmislardi.
Düsünüyordu. Gercekten asikmiydi? Askin, asik olmanin tam tarifini yapamiyordu. Ask, bir insana karsi o güne dek hic tanimadigi, bilmedigi duygularla bagli olmaksa eger asikdi. Ask eger bir insani heran olsun özlemekse, heran o insanla ayni havayi teneffüs edebilme istegiyse, onsuz bir hayat düsünememkse, tüm gelecegini o insanla süslemekse, umutlarini baglamaksa, yine a*****. Ask duygularin en yücesi degilmiydi? Bunlardan daha yüce daha üstün duygular olabilirmiydi, besbelliki deliler gibi asikdi Murat, anladiki yasamak icin ona ihtiyaci vardi, aldigi nefes gibi muhtac, kalp atisi gibi mecburdu ona. Zaten yasamak koymustu Mehtabin adini, yasamak. Onunlayken yasadigini hissediyor, yasaminin sadece nefes almakla sinirli olmadigi anliyordu. Mehtabi taniyana dek pek yüzü gülmemisdi Muradin cevresinde bicok seveni, bilgili, hos bir genc olmasina ragmen aradigi insani, istedigi mutulugu bulamamisti, arzuladigi herseyi ilk defa Mehtabda bulmus her güzelligi onunla yasamis onunla tadmisti. Artik dört mevsim kisi yasamaktan bikmis, dört mevsim bahari yakalamak, her iklimde doyasiya yazi yasamak istiyordu. Peki ne olacakti simdi, bu kadar sevipte ayri durabilirmiydi? Duramazdi biliyordu. Oysaki sucu yoktu Muradin, Mehtabada hic suc bulmuyordu, hic birsey yokken, birhic ugruna tartismislardi, gereksiz anlamsiz bir ayrilikti bu. Biraz sert davranmisti belki ama yerinde kim olsa, böylesine tutkun olan her insan, onun yerinde ayni sekilde hareket eder, hatta dahada ileri giderdi belki Mehtap'in birkac arkadaslari kiskandiklarindan belkide Muradla sevgisinden ötürü alay etmis dalga gecmislerdi.Gururlu bir insandi, agrina gitmis, gururu,onuru kirilmisti. Mehtaba karsi olan askindan kesinlikle utanmiyor, hatta gurur duyuyordu, kimse onun gönlüne, onun sevgisine bu denli laik olamazdi yeryüzünde. Muradin agrina giden sevgisinin, böylesine basit insanlar araciligla, böylesine basit bir bicimde, böylesine alayci bir tavirla ona geri dönmesi olmustu. O insanlar Muradi anlayamazlardi birkere, ne o kadar derin hissedebilirler, nede o denli genis bir düsünce sahibi olabililerdi matiklari almaz, zeka ufuklari dar gelirdi. Murat onlar gibi her hafta asik olan bir insan degildi, zaten o insanlarin ask diye pesinde kostuklari, hoslanmaktan öte gecemeyen hislerdi, sevgi bile degildi, herseye ragmen aciyordu onlara, zavalli insanlardi bazi seyleri hicbirzaman anlayamacaklardi. Mehtaba darginligi, bu insanlara inanip Murada sitem etmesinden,küsüp darilmasindan kaynaklaniyordu, oysaki Muradin ona karsi hic bir yanlisi olmamisti, olamazdi, onu kaybetmeyi göze alamazdi. Peki ne olacakti simdi? Konusmak istiyordu fakat genc kiz herdefasinda konusma talebini reddediyor, gördügü yerde kaciyordu. Oysaki söyleyecegi cok sey degildi. Ona onu ne kadar cok özledigini, herseyden cok canindan cok sevdigini söyleyecekti. Murad bunlari onu kaybettigi zaman anlamamisti, bazi seylerin degerini kaybettikden sonra anlayanlardan degildi, onunlaykende bunlari hissettiriyor, ona verdigi degeri acikca ortaya koyuyordu. Ona onsuz yapamadigini, onsuz hic birsey basaramadigini, hicbirseyin üstesinden gelemedigini, varligina destegine ne kadar cok ihtiyaci oldugunu söyleyeceti. Dönmesi icin, onu yine sevmesi icin yalvaracakti, aglayacakti gerekirse, eski günleri ona geri vermesini isteyecekti. O onsuz olamazdi, olamazdi... Saatine bakti Murat, saat gece yarisini coktan gecmisti havada epeyce sogmustu, üsüdügü yeni fark etti. Evin yolunu tuttu, sigarasida bitmisti zaten. Aklina koymustu, yarin herne pahasina olursa olsun konusacakti Mehtapla, cok cok ölecek degilmiydi, zaten onsuz olusu, onun bu hali ölümden farksiz hatta daha beterdi. Konusacakti, mutlaka konusacakti, konusmaliydi daha fazla dayanamazdi hic olmazasa sucsuz oldugunu anlatacakti. Kendisini yanlis tanimasina tahammül edemiyordu. Eve yaklasmisti, hizli adimlarla ilerliyordu iyice üsümüstü. Kapinin önünde durdu, anahtarini aradi. Öylesine üsümüstüki, elleri hic birsey hissedemez olmusdu. Güclükle acti kapiyi, sessizce iceri girdi. Hic zaman kaybatmeden bir an önce uyumak istiyordu, uykusuz oldugundan degil, Mehtabi rüyasinda görebilme ümidi kaplardi icini böyle her aksam.Yatagina uzandi, bir sigara yakip yarin söyleceklerini toparlamaya calisti zihninde, sonra vazgecti, göz göze geldilerinde hepsini nasil olsa unutacakti, dili dönmeyecekti. Bakislariyla sevdiginin resmini cizdi karsiki duvara, öylesine daldi gözeleri, doldu, bir damla süzülüverdi yanagindan assagi, sanki onu görüyordu karsisinda, önce bir müddet durakladi, sonra, Seni seviyorum, seni cok seviyorum, seni var oldugum heryeden cok, bugüne dek hic sevilmedigin, bundan sonrada hic sevilmeyecegin kadar, bu canimdan cok seviyorum, diyebildi sadece, son nefesini verir gibi, gözkapaklari yavasca kapandi, rüya alemine göc etti, herseye inat bir gülümseyis belirdi yüzünde, belliki Mehtabi görüyordi rüyasinda, belkide af edilmisti Murat, eski günlerine kavusmustu belkide, onunla düsledigi sicak bir yuvanin hayalini kuruyordu belkide kimbilir...