Küçük Sandal 
Bir denizdi paylaştıklarımız, sen kıyıda hırçın dalgalarla bile savaşan bir sandaldın bense bir kum taneciği etrafında.
Deniz bize hep bembeyaz, masum ve duru köpükler getirirdi. Bazen azgın dalgalar vururdu kıyıya ama etkisi hiç olmazdı. Bazen bir hırçın dalgayla uzaklaşıyordum. Sandaldan ve denizden usul usul avuçlarıma dökülen köpükler sayesinde hep etrafındaydı o küçük sandalın.
Fakat birgün kumsaldan bakıldığında çok küçük olan bir dalga büyüyerek gelmişti. Azgın, kocaman, hırçın bir dalga olup vurdu kıyıya. Çok uzaklara fırlattı beni. Kalamadım kumsalda. Fırtına koptu ardından, gökler ağladı halime, halimize. Birgün rüzgâr esti gece yarısı. Yaklaştım sandala. Sonra baktım ki sadece kumsalın karşısındayım aslında. Küçük sandala da denize de çok vardı, yılmadım.Bir kum tanesiyken bile birgün rüzgâr esecek ve götürecek beni sevdiğim sandalımın, denizimin yanına diye de olsa avuttum kendimi.
Hıçkırıklarını duydum denizin . Sandal da ben de uzaktık ondan. Tam bir buçuk sene önce esen bir deli rüzgâr savurmuştu beni bu kıyıya.
Şimdi denizin hıçkırıklarının dinmesini, bir rüzgârın delice esmesini eskisi gibi olsun istiyorum aslında. Denizimin, sandalımın yanı başında.
Ve kavuşmak ümidiyle sandalıma, denizime rüzgârımı bekliyorum bu limanda.